Yavuz Bingöl’ün AKP’nin kalesi Urfa’da vereceği konsere sadece 8 kişinin gitmesi beni sevindirmedi. Hiçbir müzisyenin böyle bir duruma düşmesi beni mutlu etmez. Ama Yavuz Bingöl’ün de bir muhasebe yapması lazım.

Mutlu musun pişman mı?

Yıllar önce Ses Dergisi’nden ayrılma sebeplerimden birisi de derginin müzik sayfasını hazırlamam olmuştu. Zira profesyonel müzisyen olma yolunda ilerliyordum ve de yavaş yavaş konserlerine gittiğim, plaklarını aldığım, hayranı olduğum müzisyenlerle arkadaş olmaya başlamıştım. Haftalık olan dergide albüm eleştirileri yapıyor, konserlerle ilgili gözlemlerimi okuyuculara aktarmaya çalışıyordum. Bir süre sonra baktım ki sanatçılarla olan bu dostluğum yazacaklarım konusunda nesnelliğime gölge düşürecek, bu yüzden çok çok üzülerek iki sene kadar çalıştığım Ses Dergisi’nden ayrılmıştım.

Ne yazık ki, özellikle tanıdık birini eleştirmek, sonunda o insanla aranızın açılmasına sebep oluyor. Ülkemizin en seçkin sanatçıları bile eleştirildikleri anlarda bambaşka biri olabiliyor. Neyse…

Bu köşede birbirinden değerli müzisyen dostlarımdan söz ettim. Erkin Koray, Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil, Orhan Gencebay, Timur Selçuk, İlhan İrem, Erkan Oğur, İsmail Soyberk, Melike Demirağ gibi.

Açık konuşmam gerekirse en çok Erkan Oğur ile ilgili yazdığım yazı beni tedirgin etmişti.

Yazıda savunduklarımdan değil Erkan ile dostluğumuzun bozulma olaslığından dolayıydı bu kaygım. Neyse ki öyle bir şey olmadı, bu değerli ustayla dostluğumuz zarar görmedi. Bugün de Yavuz Bingöl’le ilgili bir kaç görüşümü paylaşacağım.

Yavuz ile çok eskiye dayanan ve de çok sıkı bir dostluğumuz yok. 2000’lerin başında yapımcılığını ve sunuculuğunu yaptığım “Yorumsuz” isimli canlı performansa dayalı müzik programında tanışmış ve bu tanışıklık arkadaşlığa dönüşmüştü.

Yorumunu çok sevdiğim biriydi Yavuz. Oyunculuğunu da başarılı bulurdum. 1986 yılında Nihat Aydın’la birlikte kurduğu “Umuda Ezgi” grubunda yaptığı şarkılar sosyal demokrat kimliğinin müziğine yansımasıydı. Ülke genelinde tanınması ise 1995 yılından itibaren yaptığı solo çalışmalarla olmuştu. Özellikle “Sen Türkülerini Söyle" isimli albümü o dönemin en başarılı çalışmalarından biriydi. Zamanının en protest ve aktivisit sanatçısı desem yalan olmaz. Hatta 2000 yılında UNESCO tarafından organize edilen bir konser sonrası kendisine “Barış Elçisi” ünvanı bile verilmişti.

Peki ne oldu da özellikle Gezi Olayları’ndan sonra bambaşka bir kimliğe büründü? Kendini var eden birçok değere arkasını döndü. En yakınlarıyla, hatta ailesi ile bile kavgalı duruma geldi. Bunun birçok nedeni olabilir. Bilemiyorum. Ama kendisine gösterilen tepkiler karşısında sürekli bir savunmaya geçmese. Kimseye itiraf edemese de tek başınayken bir özeleştiri yapsa ne güzel olur. Beni insanların siyasi görüşlerinden çok yaptıkları işler ilgilendirir. Siyasi görüş aynı zamanda bir dünya görüşünü de içinde barındırmaz mı? Mesela sevgili Ahmet Özhan 40 seneyi aşkın bir süredir inandığı tasavvuf yolunda ilerliyor. AKP'den önce de öyleydi sonrasında da bu yoldan şaşmayacağına eminim. Senin için de böyle düşünmek isterdim. Ama olmadı ne yazık ki.

Yavuz hakkında yazılacak o kadar olumsuz şey var ki bu sütunlara sığmaz. Ama ben yine de bir kapı aralamaktan yanayım. Örneğin Yavuz Bingöl’ün AKP’nin kalesi Urfa’da vereceği konsere sadece 8 kişinin gitmesi beni sevindirmedi. Hiç bir müzisyenin böyle bir duruma düşmesi beni mutlu etmez. Ama Yavuz Bingöl’ün de bir muhasebe yapması lazım.

Sevgili Yavuz bu yazdıklarımı bir mektup gibi düşün. Ve sessiz bir yerde, yanında kimse olmadan şu sorulara cevap ver.

Birdenbire 180 derece yön değiştirmenin sebebi ne?

En yakın dostlarınla ve ailenle bu duruma gelmene değdi mi?

Devletin mi iktidarın mı yanındasın?

Gazetecilerin, müzisyenlerin, yazarların haksız yere tutuklanmasına diyecek bir sözün var mı?

AKP'li belediyelerin sadece yandaş -sana göre uyumlu- sanatçılarla çalışması doğru mu?

Önümüz yaz. Yine konser yasakları ve festival iptalleri olursa, yıllarca ekmeğini yediğin müziğin mi yanında olacaksın? Yoksa bu yasakların yanında olan birtakım tarikatların ve derneklerin mi?

Yıllarca TRT'ye çıkamayan eski dostların Edip Akbayram’ın, Onur Akın’ın, Suavi'nin devletin televizyonuna çıkamaması hakkında ne düşünüyorsun?

Mutlu musun, pişman mı?

Parayla saadet oluyor mu?

En kısa zamanda kolkola girdiğimiz günlere dönmek dileğiyle. Sağlıcakla kal…