Geçen gün ‘Dolu Kadehi Ters Tut’ grubunun yapımcılığını üstlendiği -şu anda Uğurhan ve Oğulcan’ın biz yapımcılığa karşıyız Burhan ağabey dediklerini duyar gibiyim- bir bağımsız müzik belgeseli ‘Dedim Olabilir’in birinci bölümünü izledim. Çok beğendim. Hem bir müzik grubunun sıfırdan bu noktaya gelişlerini görmek, karşılaştıkları zorluklara şahit olmak açısından, hem piyasa koşullarını reddederek bir yerlere gelmelerinin hikâyelerini kendilerinden dinlemek, hem de bağımsız müzik yapımcılığının nelere kadir olabileceğini görmek açısından çok beğendim. Ayrıca yıllarca yineleyip durduğum fikirlerimin genç müzisyenlerle örtüşüyor olması da çok mutlu etti beni. Ne yazık ki tutucu bir ülke burası. Bu coğrafyada yaşayan insanların yeni ve farklı sesleri, sözleri, müzikleri kabullenmesi de çok zor.

DİJİTALİN ÖNÜNÜ AÇTI

Ama bunda dinleyiciler kadar eskiye, eskinin alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı müzik yapımcılarının da rolü var. Ofislerini Unkapanı’ndan Levent’e, Etiler’e, Maslak’a taşıyan, albümlerini depolar yerine dijital platformlarda satışa sunan ve çoğu dostum olan yapımcıların vizyon ve öngörüleri ne yazık ki hâlâ Unkapanı’ndan Şişhane’ye gelebilmiş değil. Bugün bu yüzden birçok genç müzisyen ve grup istedikleri müziği yapabilmek için yapımcılara dert anlatmak yerine ya birilerine borçlanarak ya kredi çekerek ya da imece usulü ile prodüksiyon masraflarını karşılamaya uğraşıyor. Birçoğu da bunu beceriyor. Zira stüdyoların ve kayıt teknolojilerinin dijitalleşmesi maliyetleri düşürdü ve herkesin asgari oranda kayıt yapmasını ve bu kayıtların dijital platformlarda yayınlanmasının önünü açtı.

Bildiğim kadarıyla ‘Büyük Ev Ablukada’, ‘Dolu Kadehi Ters Tut’, ‘Hüsnü Arkan’, ‘Semicenk’, ‘Köfn’, 'Zeynep Bastık’,  ‘Mabel Matiz’, ‘Hüseyin Turan’, ‘Mazlum Çimen’ gibi birçok eski ve yeni isim de hiçbir yapımcıya bağımlı olmadan hem kendi albümlerini, hem de sektöre değer katabilecek isimlerin albümlerini kendi firmalarından çıkartıyorlar. Sezen Aksu, Tarkan, Candan Erçetin gibi isimleri saymıyorum bile.

AMAÇ HEP İYİ MÜZİK

Bağımsız yapımcılığa soyunan birçok müzisyen prodüksiyon masrafları dışında dijital dağıtım yapan herhangi bir firmaya da belli bir pay vererek hiçbir yapımcıdan alamayacakları bir ücreti kendi firmalarından kazanabiliyorlar. İşin maddi tarafı tabii ki önemli ama gençleri yapımcılığa yönelten en önemli faktör müzisyenlerin özgürlük hissi, bağımsız olma isteği ve dilediklerini yapabilme rahatlığı. Birçoğunda rekabet hissi yerini yardımlaşmaya, ortak hareket etmeye bırakmış. Hepsinin tek bir amacı var, istedikleri müziği yapabilmek. Ayrıca sahneden kazandıklarını sahneye yatırmalarını da çok seviyorum. Konserlerinde görsellik de çok önemli. Sahne ve ışık tasarımları, özgün kıyafetleri ve doğallıklarına da bayılıyorum. Hepsinin yolu açık olsun…