Üç gün kadar önce şöyle bir haber okudum: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beylerbeyi Sarayı’nda bazı genel yayın yönetmenleri ve yazarlarla basına kapalı olarak görüştü” deniliyordu.

Üç gün kadar önce şöyle bir haber okudum: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beylerbeyi Sarayı’nda bazı genel yayın yönetmenleri ve yazarlarla basına kapalı olarak görüştü” deniliyordu. Cümledeki oksimoron herkesin dikkatini çekmiş olacak ki, bu absürt durum, sosyal medyada “basına kapalı basın toplantısı” olarak anıldı. Açıkçası kelimenin tam anlamıyla da böyle bir şeydi. Bu yazıyı yazmak için oturduğumda ise DHA imzalı şöyle bir haberle karşılaştım. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Muhterem Kurt, Bursa’da eğitim-öğretim yılı açılışında yaşanan protestolarla ilgili gazetecilerle bir sınıfta özel bir toplantı yaparak şöyle bir istekte bulunmuştu:

“Ben siz değerli basın mensuplarından bir şey rica ediyorum. Belki söylediklerimin sizin için bir haber değeri yok. Oradaki karmaşa, alkışlama sizin için çok daha fazla haber değeri taşıyor. Ama şu açılışı ön plana alıp onları haberlerinizde daha az yer verseniz. Hatta hiç yer vermezseniz bu memlekete güzel bir hizmet etmiş olursunuz. Bunu özellikle sizlerden istirham ediyorum. Bilinçli medya, bilinçli habercilik adına.”

Basına kapalı basın toplantısının yapıldığı ülkede bir müsteşar yardımcısının böyle bir istekte bulunmasını çok görmeyin lütfen. Açıkçası ben çok görmedim ve başta yandaş medya mensupları olmak üzere tüm basın mensuplarına bir yol önermek ve bu haftaki Köşe Vuruşu’nda Türkiye’nin ilk okura kapalı köşe yazısını yazmak istiyorum, elbette bilinçli medya, bilinçli habercilik adına. Bakın şöyle bir şey:


B

U


Y

A

Z

I



O

K

U

R

A



K

A

P

A

L

I

D

I

R