Özel tiyatroların sorunları büyüyor. Çözülemeyen kronik sorunların yanı sıra hayat pahalılığı, gelen zamlar, ulaşım, konaklama masrafları ve sahne kiraları yüzünden tiyatrolar neredeyse turne yapamaz duruma geldi.

Özel tiyatrolar zor durumda
Fotoğraf: Tiyatro Kalemi

Bahar’ın ilk günü. İzmir’de fuarın içinde İzmir Sanat Kafe’de bu yazıyı yazıyorum. Biraz önce sevgili dostum Vecdi Sayar’ı gördüm. Sekiz sene olmuş buraya yerleşeli. 1985 yılından beri tanırım Vecdi’yi. Ömrünü sinema başta olmak üzere sanatın tüm alanlarına adamış çok değerli bir dost. Yine bu sene yapacağı dört festivali heyecanlı bir şekilde anlattı bana. İyi ki böyle insanlar var.

İzmir’de bulunma sebebim hem ailece geniş bir katılımla Serhan’ın doğum gününü kutlamak hem de müziklerini yaptığım “O Bu Şu” oyununun premierini izlemekti.

Tiyatro Kalemi ve Kuzguncuk Sanat ortak yapımı oyunun yazar ve yönetmeni Kamer Yıldız Ok. Başrollerde ise eşim Gizem Duman Şeşen ve Erkan Kocaman var.

Konusu ise kısaca şöyle: Sevilay önce annesini, ardından babasını kaybettikten sonra bir yıldır evden hiç çıkmamıştır. Çıkmaya cesaret edememektedir. Ne zaman dışarı çıkmak istese insanlara, insanların giyim kuşamına ayak uyduramamanın verdiği kaygıyla kendini yeniden evinin içinde bulmaktadır.

Birbirinden farklı ama yalnızlığı ortaklaşmış Sevilay ve Adem bir evin kapısının iki yanından birbirlerine bazen ayak bağı bazen kaygı bazense umut ve güç olacaktır.

İnsanların çaresizliği ve yalnızlığının nedenleri üzerine yazılmış güzel bir oyun.

Yaklaşık 40 senedir tiyatronun içindeyim. Hem özel tiyatrolarla hem şehir tiyatrolarıyla hem de Devlet tiyatrosuyla çalıştım. Özel tiyatroların sorunları ne yazık ki her geçen gün daha da büyüyor. Ekonomik olması bakımından hep az kadrolu yapımlar sahnelenmeye başladı. Genellikle tek kişilik ya da üç dört kişilik oyunlar tercih ediliyor. Her tiyatro sahibi, turneleri ve yevmiyeleri de düşünerek ne yazık ki bu yolu seçiyor. Bu hem tiyatronun hem de oyun yazarlığının gelişmesini etkileyen çok önemli bir sorun. Özel tiyatrolar da müzik sektörü gibi ne yazık ki kayıt dışı.

Sigortasız ve yevmiye usulü ile çalışıyor birçok tiyatro. Kurum tiyatroları yeterli istihdamı sağlayamadığı için özel tiyatro sayısı her geçen gün artıyor. Kayıt altındaki özel tiyatrolar da gelirlerinin neredeyse yüzde kırkını vergi olarak devlete ödüyorlar.

Değerli taş işleyenler ve botanikçiler NACE kodlarına göre vergi ödemezlerken tiyatrocular böyle bir muafiyetten faydalanamıyor. Sağlık güvenceleri yok, emeklilik hakları yok, kısacası sosyal güvenceleri yok. Tüm bunlar kronik sorunlar iken hayat pahalılığı ve üst üste gelen zamlar, ulaşım, konaklama masrafları ve sahne kiraları yüzünden hiçbir tiyatro neredeyse turne yapamaz duruma geldi. Ben hatırlıyorum Levent Kırca ile Ankara İzmir turnelerimiz 40 günden az olmazdı. Şimdi İstanbul dışındaki bir şehirde oyun oynamak neredeyse hayal oldu. Birbirinden güzel oyunlar turne maliyetleri yüzünden Anadolu izleyicisiyle buluşamadan sezondan kalkıyor.

Tiyatrolara yapılan ödenekler artsa da tiyatro sayısının da çoğalmasıyla ve bu enflasyon karşısında paramızın erimesi sonucu tiyatrolar yine bin bir güçlükle dönebiliyor. Dolar ve euronun önlenemez yükselişi karşısında ise yurtdışı oyun telifleri ödenemez durumda. Aynı şekilde yurtdışı festivallere katılmak ve mesleki gelişim için yurtdışındaki oyunları takip etmek de mümkün değil.

Bu yüzden bu zorluklar içinde hayatlarını sürdürmek ve tiyatrolarını yaşatmak için çabalayan özel tiyatro sahiplerine ne kadar teşekkür etsek azdır.

Kalın sağlıcakla…