Ece Temelkuran’dı, Nuray Mert’ti derken bir muhalif yazar daha köşesini kaybetti. “Yıldırım Türker olmazsa Radikal olmaz, yok artık, o kadar da değil” diyenleri şaşırtan bir gelişme bu. Hasan Celal Güzel’li, Namık Kemal Zeybek’li anlı şanlı Radikal kadrosunu hatırlayanlar ve Başbakan’ın medya patronlarını tehdit eden konuşmalarını takip edenler için “olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar” tadında bir gelişme. Şimdi bu “Radikal devrim” işi sonunda gelip Yıldırım Türker gibi Radikal’in sembolü olmuş birini bile köşesinden edecek düzeye geldiyse durup bir düşünmek gerek. Düşünmek derken, tamamen iyi niyetli bir düşünme halini Radikal’in halini düşünmekten söz ediyorum. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda ise naçizane bir Radikal’i kurtarma planı sunmak istiyor ve Yıldırım Türker’in yerini doldurabilecek muhtemel isimleri gerekçeleriyle birlikte listelemek istiyorum.

NAGEHAN ALÇI
Küba hakkında olsun, Deniz Gezmiş hakkında olsun radikal fikirleriyle dikkat çeken Nagehan Alçı için harekete geçmenin tam zamanı. Akşam’daki yazılarına son verilmesinden bağımsız olarak yazıyorum bunu. Orada halen yazıyor olsaydı bile “transferi” düşünülmeliydi.  Üstelik Yıldırım Türker’e göre “ekran yüzü” olma gibi avantajları var. Ayrıyeten Dört Bir Taraf programındaki taraflardan biri olan Altan Öymen de Radikal’de yazarken, ayrıca Radikal Akif Beki gibi bir sağ bekini kaybetmişken yakışır bence.

ŞAMİL TAYYAR
Şamil Tayyar’ı bilenler bilir. Radikal çıkışlarıyla ünlü bir yazar, bir de vekilliği var tabii. Örneğin; hiçbir kanıt sunmadan Hüseyin Aygün’ün kaçırılmasının “danışıklı dövüş” olduğunu iddia ettikten hemen sonra “CHP yönetimine ve ülkemize geçmiş olsun, Aygün bir an önce aramıza dönsün, rabbim kötü hesapları bozsun. Amin” şeklinde bir twit girerek Radikal saçmalamalar Şamil Tayyar. Zaten radikal dönüşüm de bu değil midir?  DSP’den milletvekili olmak için başvurulan yılllardan AKP vekilliğine ulaşan bu süreç de radikalliğin bir işareti olarak görülebilir.

NAZLI ILICAK
Nazlı Hanım’ın ne denli radikal birisi olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Çok güncel bir örnekle bile bu durumu açıklayabiliriz. İşkenceden ötürü mahkumiyet almış Sedat Selim Ay’ın İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı’na terfisi ve Başbakan’ın kendisine sahip çıkışı epey konuşuldu biliyorsunuz. İşte Nazlı Ilıcak bu olayla ilgili “radikal” bir çıkış yaptı dün. “Selim Ay, netice itibariyle Necdet Menzir ve Hanefi Avcı'nın terörle mücadele için kurduğu bir sistemin içinde yer aldı. Akademiden yeni mezun olmuştu; toydu” diyerek geçmiş hatalarını affetmemizi salık verdi. Şimdi işkence ve işkenceciye karşı tavrını net koyan bir Yıldırım Türker Radikal’de barınmayacaksa, işkencecinin “toyluğuna verelim” diyen Nazlı Ilıcak yakışmaz mı? Şık olur.

HASAN CELAL GÜZEL
Hasan Celal Güzel, “Radikal devrim”den önce Radikal’de yazmış ve köşesinden güzel güzel gülümseyerek tüm Radikal okurlarının her daim içini rahatlatmıştı. Sonra ne olduysa oldu Radikal’deki yazılarına aniden son verdi. Sonra Vatan gazetesinden o siyasetçilikten miras gülümsemesiyle görünerek yeniden iç rahatlatmaya devam etti. Şu aralar Sabah’ta. Gülümsemeye ve içimizi rahatlatmaya devam ediyor. Kâh patronunu övüyor, kâh Suriye’ye bir an önce girelim yettiyse yetti minvalli yazılarla radikal çıkışlar yapıyor. Bence Radikal’deki boşluğu dolmadı, hazır Yıldırım Türker gitmişken diyorum, neden olmasın?

ASIL MESELE
Naçizane adaylarım yukarıdakiler. Başka isimler de var hiç kuşkusuz ama yerimiz dar. İroniyi geçip, gelelim asıl meseleye; Yıldırım Türker’in Radikal’den ayrıldığı haberi sosyal medyada yayılırken ortak görüş “Yıldırım Türker giderse Radikal biter” şeklindeydi. Bu görüşe “Yıldırım Türker giderse Radikal biter diye düşünmek yerine, Yıldırım Türker gibilerin yazdırılmadığı ülkede biten şeylere odaklanmak gerek” diyerek itiraz ettim. Çünkü artık mevzu bir Radikal meselesi değil. Böyle düşünmek hem geride kalan değerli bir kadroya haksızlık, hem de durumu küçümsemek olur. Mesele bir Yıldırım Türker’in, bir Ece Temelkuran’ın, bir Nuray Mert’in yazı hayatlarını profesyonel şartlar altında sürdürecek mecra bulamamalarıdır. Ayrıca Yıldırım Türker yazmadıkça, Yıldırım Türker’in yeri dolmaz. Çünkü o “hakikatle aramıza binbir özenle örülen o duvarın üzerine açılmış bir gediktir” Yeniden yazmadıkça yeri hep boş kalır.