Türkiye, yıllardır reis demokrasisi ile yönetiliyor. Buradaki reis bildiğimiz gemi kaptanı değil, ülke siyasetinde egemen olan Cumhur ve Millet İttifaklarını oluşturan siyasi partilerin genel başkanları anlamına geliyor. 

Ülke siyasetinin içinde bulunduğu bugünkü koşulların doğru anlaşılması için reis demokrasisinin temel özellikleri ve kimi sonuçlarıyla ele alınması bir zorunluluk özelliği taşıyor. 

“…DEDİĞİ OLUR!” 

Siyasi partilerde yönetimin iki “güç” alanı vardır: Birincisi parti politikalarının oluşturulmasıdır; ikincisi de adayların saptanması. 

Reis, bu iki büyük gücü de kesinlikle kendi elinde tutandır; bu iki alanda “son ve tek” karar vericidir. 

Reis demokrasisinin, “halkın, halk için, halk tarafından yönetilmesi” demek olan gerçek demokrasi ile uzaktan-yakından bir benzerliği yoktur; tek benzerlik belirli aralıklarla yapılan sonucu önceden belli parti içi seçimler ya da “sandık” olayıdır. 

Genel başkanlıktan reisliğe dönüşüm parti içi seçim sürecinde oluşur. Reis, parti üyelerinin katılımıyla mahallelerde yapılan delege seçimlerinden başlayarak tüm parti içi seçim süreçlerini kesinlikle elinde tutar. Parti içi seçimlerde sonunda merkez yönetim kurulunun oluşmasından sonra da yardımcılarını kendisine destek olanlardan seçer. Bu yapı zamanla kalıcılaşır. 

Böyle olunca da siyaset bilimi yapıtlarında çok kullanılan bir terimle, reis, “kadını erkek, erkeği de kadın” yapmanın dışında her şeyi yapabilir! 

Giderek, ülkede anayasa ve yasaların, partilerde tüzük hükümlerinin yerini reisin görüşleri alır. 

Bu yapı, parti içi eleştiri ve özeleştiriye olanak vermiyor. Yıllarca uygulanan reise bağımlılık, daha doğrusu reis ile özdeşleşen, onun dışında hiçbir canlılık gösteremeyen, düşünce üretemeyen ve eylem yapamayan, donuk, bu nedenlerle de içten içe çürümüş denilebilecek bir  “parti yapısı” oluşuyor. Reisi çevreleyen “çemberler” ve “çıkar bağları” bu yapıyı ayakta tutmak için toplumun ve çağın gerçeklerinden uzaklaşıyor; körleşiyor. 

Böyle bir parti yapısında, reisi,  “kendisi” ya da “Tanrı” istemezse kimse değiştiremez. 

Bugün CHP’yi ve ülkeyi gerçek demokrasi yönünde dönüştürmek isteyenlerin yapması gereken ilk iş, demokrasiyi yıkıcı bir özellik kazandırmış olan reis olayından kurtulmayı başarmaktır.  Hele, “onca başarısızlığı kanıtlanmış”; özellikle aday belirlemede “tüzük maddelerini uygulamayan” şimdiki reisin “tüzük devriminden” söz etmesinin hiçbir anlamı yoktur; ondan ya da eski reislerden izin almaya çalışmak ya da ben merkezci, “reis benzeri bir tutum takınmak da gerçek bir değişimin önünü açmaz. 

Nesnel bir bakışla;  diğer partilerde görülemeyen “reis partisi” yapısından kurtulma yönündeki çabaların yalnızca CHP’de görülmesi, nedensiz değildir ve bu durum “olumluya” dönüşebilir; daha doğrusu, dönüştürülmelidir. 

Çünkü CHP, şimdiki reisi ve onun adamları utanmadan on yıldır unutturmaya çalışsa da;  şefliği bir tarafa bırakarak ülkeyi çok partili siyasete taşıyan ve 1971 sonrasının faşizan oluşumlarına karşı, laikliğe dayalı gerçek demokrasiyi, hak ve özgürlükleri sahiplenen ve savunan partidir. CHP’nin aldığı oy oranı elbette önemlidir ancak Cumhuriyet’in değerleriyle yoğrulmuş olan  “niteliği” de en az sayısal büyüklüğü kadar önemlidir!  

Yapılması gereken,  “ideoloji artı örgüt” bütünlüğü içinde  “katılımcı”  bir süreci yaşama geçirmektir. Parti içi demokrasinin sağlanması, özellikle de her alanda adayların üye oylarıyla saptanacağının kesin güvencesinin verilmesi gerekir.   Ülkenin “dünü, bugünü ve yarınının, küresel gelişmeleri de dikkate alarak”,  insan hak ve özgürlükleri düzleminde bilimsel bir çözümlemesine öncelik verilmelidir. Bunu başaracak olan içlerinden birinin ilerde reis olmasına olanak vermeyecek bir “eşitler” yapılanmasını gerçekleştirenler olacaktır. 

Siyasetin ana ekseninin bir bütün olarak reis demokrasisi hastalığından kurtulması da ülkeyi yönetmekte olan reis rejimini dizginlemenin ve geriletmenin yolu da buradan,  toplumun hukuk, özgürlük, laiklik, eşitlik ve barış” özlemi çeken kesimlerinin CHP çatısı altında etkinlik kazanmasından geçiyor. Özetle, CHP’nin  “reis partisi yapısından bir an önce kurtulması”, parti için de ülke siyaseti için de bir “tarihsel kazanım”  olacaktır.