CHP’nin neden “sağa” doğru çektiğini giderek daha iyi anlıyoruz. Meğer herkesin kendince bir hesabı varmış partiyle ilgili. Parti içerisindeki sağ “ses” partiyi yeterince meşgul etmiyormuş gibi, bir de iktidar partisiyle zorunlu olarak “yollarını” ayırıp, yeni parti kurma ya da parti içerisinde Erdoğan’a karşı mücadele etme cesareti gösteremeyen çevrelerin partiyi ideolojik olarak dışarıdan çevreleme çabalarına şahit […]

CHP’nin neden “sağa” doğru çektiğini giderek daha iyi anlıyoruz. Meğer herkesin kendince bir hesabı varmış partiyle ilgili. Parti içerisindeki sağ “ses” partiyi yeterince meşgul etmiyormuş gibi, bir de iktidar partisiyle zorunlu olarak “yollarını” ayırıp, yeni parti kurma ya da parti içerisinde Erdoğan’a karşı mücadele etme cesareti gösteremeyen çevrelerin partiyi ideolojik olarak dışarıdan çevreleme çabalarına şahit oluyoruz. Başarısız da sayılmazlar hani, İdris Naim Şahin’i bile tartıştırdılar! Çok sayıda aday dahi yazdılar!

Bu çevrelere göre, “sosyal demokrat” bir partinin “sol” değerleri savunmasına gerek yokmuş. Zaten parti tabanı solcu olmadığı gibi, solcular da partiye oy vermiyormuş. Parti yönetiminin kulağına “sağdan sağdan” fısıldamaya devam ediyorlar. Kendilerinin pek sevdiği bir tabirle söyleyeyim; tam bir “toplum ve siyaset mühendisliği” örneği!

Belli ki kendilerini Erdoğan sonrası döneme hazırlıyorlar. Erdoğan olmadan AKP’nin sürekli olamayacağının farkındalar. Sağ-muhafazakar ve İslamcı siyasetin “genetik kodlarına” işlemiş siyaset pratiği uyarınca, “pusuda” bekliyorlar. Her zaman olduğu gibi bizler iktidar baskısına boyun eğmeyip direneceğiz, ekonomik krize, yoksulluğa, yolsuzluğa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı mücadele edeceğiz, istibdat rejimini reddedeceğiz, bizim açtığımız siyasal alana gelip yerleşecekler ve adeta “kurtarıcı” edasıyla siyasete ve iktidara sahip çıkacaklar.

Bugünden başlayarak toplumu ve CHP tabanını gelecek senaryolarına hazır hale getirmeye çalışıyorlar. Bu süreçte, CHP üzerinden “kendi söylemlerini” siyasete dönüştürmenin peşindeler. Yıllarca sövüp saydıkları “CHP” ve “parti tabanına”, şimdilerde sıcak mesajlar göndermeyi ihmal etmiyorlar. “Sosyal demokrat” bir partinin seçmenine, “solu” ve “solcuyu” kötüleyecek cesareti de kendilerinde buluyorlar!

Belki bundan daha üzücü olan ise, partinin bu tip “mühendislik” girişimlerine açık hale gelmiş olması. Çok değil, bir kaç yıla kendi rakibi olacak partileri güçlendirmekte bile sorun görmeyen bir anlayış söz konusu. Israrla savunduğumuz ve vurguladığımız husus, partinin temel ve stratejik politikalarının belirlenmesinde demokratik, katılımcı süreçlerin işletilmesi. Partinin demokratik karar alma süreçleri uyarınca yönetilmesi, dışarıdan gelen bu tür “trol” saldırıları kolayca engelleyecektir. Kapalı kapılar ardında, partinin temel politikalarıyla ilgili kararlar almaya kalktığınızda, kulağınıza “fısıldayanlar” eksik olmaz.

Zor ve karmaşık zamanlardan geçiyoruz. Sadece bizde değil, hemen bütün dünyada benzer kırılmalar yaşanıyor. Eskinin düzeninin çöktüğü ama henüz yenisinin kesin biçimde ortaya çıkamadığı şu günlerde alacağımız siyasi kararlar geleceğimizi belirleyecek. Kapitalizmin finansallaşma krizi, temsili siyasetin bilindik bütün kurumlarını altüst etti. ABD’den AB ve Çin’e kadar, kapitalizmin bütün merkezlerinde bir çaresizlik hakim. Çöküşü engelleyemedikleri gibi yerine koymak için önerebilecekleri hiçbir şey yok. Yarattıkları eşitsiz düzenin sonuçları göçmenler, işsizlik, hayat pahalılığı, yoksullaşma, yozlaşma, yabancılaşma, mutsuzluk ve umutsuzluk olarak karşılarına çıkıyor. Kendi yarattıkları düzenin sonuçlarıyla yüzleşmeye dahi cesaretleri yok. ABD’de Trump göçmenleri duvar ve silahla karşılayacağım derken, Türkiye’de Erdoğan kararnamelerle grev yasaklıyor, işçileri tutuklatıyor, yarattığı bağımlı ekonominin sonuçlarıyla yüzleşmemek için her gün bir başkasını suçluyor.

Tarihin bu kırılma anında, eşitsizlik ve adaletsizlikten başka bir şey getirmeyen “eskiyi” savunmak bizim işimiz değil. Kalağımıza “sağdan” fısıldayan bu “eski düzenin” sözcülerini bir kenara atın. Dünyanın “yeniyi” beklediği bu tarihsel aralıkta, hep birlikte bu arayışa katkı sunalım. Eşitsiz ve adaletsiz bir düzenin “eskimiş” figürleriyle “yeni” siyaset inşa edilemez. “Rozetsiz siyaset” arayışlarıyla çöken düzene çare bulunamayacağını, Fransa’da Macron’a karşı “Sarı Yelekliler” isyanı gösterdi. “Eskimiş” ve yaşanan felaketlerin faili olan siyasi figürlere ziyaretler, konser davetleri, daha güzel bir dünya için zorunlu olan “yeni” ve doğru siyaseti mümkün kılmaz.

Geleceği, birlikte düşünerek, birlikte üreterek, eşitlikçi, özgürlükçü ve daha adil biçimde kurabiliriz. Tekraren söyleyelim; Yalnızca biraz cesaret!