Savaşa beş kala; Avrupa solunun Ukrayna tutumu

Malum, küresel güç merkezlerinin günümüzdeki en sıcak hesaplaşma sahası Ukrayna. ABD liderliğindeki Batılı ülkelerle Rusya arasında görülmemiş bir nüfuz savaşına sahne olan ‘sınır ülkesi’nde askeri ve lojistik yığınak karşılıklı olarak devam ediyor.

Egemenler arasındaki restleşme, tehdit ve suçlamalar devam ederken cephe gerisinde de büyük bir kafa karışıklığı söz konusu. Solda da durum çok farklı değil.

Neler olup bittiğine dair büyük bir belirsizlik var. Anglo-Sakson dünya çoktan ‘enformasyon savaşı’nı başlatmış durumda. Ortalık Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğine dair manipülasyondan geçilmiyor. Üstelik Kiev’den aksi yönde açıklamalar gelmesine rağmen.

Güç merkezleri savaş tamtamlarını çalarken solun suskunluğu dikkat çekici. Neden 2000’lerin başlarındaki savaş karşıtı mücadele dalgası yakalanamıyor. Amerika öncülüğündeki “hür dünya”nın Irak işgalinde olduğu gibi, "savaşa hayır" sloganları yeri göğü inletmiyor?

SOLDA UKRAYNA ÇIKMAZI

Ukrayna krizinin girift yapısı Avrupa soluna da sirayet etmiş durumda. Sol-sosyalist çevrelerde yaşanan görüş ayrılığı daha önceki benzer krizlere oranla hayli fazla. Kıta Avrupası’nda solun tutumu farklılık arzediyor.

Tabii burada kastettiğimiz, sol politik skalanın en sağındaki sosyal demokratlardan Yeşiller’e, sol partilerden komünistlere kadar uzanan farklı renklerdeki sol renkler.

Yeşiller ve sosyal demokratların tavrı ibretlik. ABD’nin arkasına dizilerek Rusya’ya karşı ön saflarda yer alanların oranı bir hayli yüksek.

Liberal, sağ, muhafazakâr çevrelerle birlikte savaş borusunu çalmakta yarışıyorlar adeta. Görünen o ki günümüzün sosyal demokratları İkinci Enternasyonal’in tarihi hatasından hiç ders çıkarmamış. Kendi egemenlerinin ve de uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda mevzilenmeye devam ediyorlar.

ALMAN SOLU: SPD’DE ÇATLAK

Alman solundaki tutum buna en çarpıcı örnek. On altı yıl sonra iktidarı Hıristiyan Demokratlar’dan almayı başaran sosyal demokrat SPD ve koalisyon ortağı Yeşiller “ihtiyatlı” gibi davranıyor görünseler de Kremlin’in sıkıştırılması konusunda Londra-Washington ittifakıyla benzer noktadalar. Sosyal demokratların Kiev’e silah satışını yasaklaması dışında somut bir adım yok. Yeşiller SPD’den de sert bir tavır içindeler. Buna karşılık Sol Parti, tarafların herhangi bir askeri çözüm seçeneğine başvurmasından kaçınılmasını ve ABD-İngiliz kışkırtmacılığına yenik düşülmemesini istiyor. Sol Parti’nin eski başkanlarından Klaus Ernst, Ukrayna’ya Finlandiya gibi tarafsız bir statü verilmesi çağrısı yaparken NATO, AB, ABD ve Rusya’nın stratejik çıkarlarının Ukrayna’yı ve de Avrupa’yı istikrarsızlaştırdığını belirtiyor.

FRANSIZ SOLU: NATO’DAN ÇIKILSIN

Nisandaki cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan Fransa solunda da benzer bir tablo söz konusu. Yeşiller Partisi’nin Başkanı Yannick Jadot, ateşe benzinle gidenlerden. Kiev’e güçlü bir jest yapılması gerektiğini belirterek Macron’u bu ülkeye gitmediği için eleştiriyor. Fransa Komünist Partisi Genel Sekreteri Fabien Roussel, Paris’in Romanya’ya asker gönderme hazırlığına karşı çıkarak silahsızlanma ve diyaloğun hayata geçirilmesini istiyor. Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’nin lideri ve cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Mélenchon ise daha net; "Fransa NATO’dan çıkılmalı, Rusya’yla diyalog kurulmalı, eski Sovyet ülkeleriyle yakınlaşılmalı" görüşünde. Sosyalist Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ise Rusya’ya karşı Ukrayna’nın güçlendirilmesi gerektiğini savunanlardan.

İSPANYOL SOLU: SAVAŞA HAYIR

İspanyol sosyal demokratlar da Alman fikirdaşları gibi Karadeniz’deki NATO misyonunu destekliyor. İspanyol savaş gemileri Galiçya’daki limanından Karadeniz’e doğru yol alırken PSOE’li başbakan Pedro Sánchez İngiliz-Amerikan oyunlarına teşne. Ancak koalisyon ortağı Podemos bu politikanın reddini savunuyor. Tam da bu nedenle koalisyonda ciddi bir Rusya krizi yaşanıyor. Madrid’de yaşanan anlaşmazlık ciddi bir koalisyon krizine dönüşmek üzere.
Podemos ve diğer yedi sol parti ortak bir çağrı yaparak Madrid’in NATO misyonuna katılımını tamamen reddettiklerini dile getirdiler. Alman FAZ’dan aktarırsak geçen yıl parti liderliğinden istifa eden Podemos’un kurucusu Pablo Iglesias, AB’nin nükleer silahlara sahip bir ülke ile Avrupa topraklarında askeri bir çatışmaya girilmesinin felaket olacağını söyledi, Savunma Bakanı’nın halka aptal muamelesi yaptığını kaydetti.

İNGİLİZ SOLU: ABD’NİN PEŞİNDE

İngiliz solunun büyük bölümü ABD’nin kayıtsız koşulsuz destekçisi. Jeremy Corbyn’den İşçi Partisi liderliğini alarak partiyi sağa çeken Sir Keir Starmer, Ukrayna’yla ilgili Boris Jonhson’ın ve Muhafazakâr Parti’nin tutumunu destekliyor. Rusya’nın üzerine gidilmesi gerektiğini kaydeden Starmer Ukrayna’ya mutlak bir destek sunulmasını savunuyor.

Britanya’daki sosyalistler ise savaş çanları çalan ABD ve Britanya devletlerine karşı etkili bir muhalefet inşa edilmesini ve emperyalist sistemle savaşılmasını savunuyor. Sosyalist İşçi Partisi’nin yayın organı Socialist Worker’da 24 Ocak’ta yazan Tomáš Tengely-Evans, "ABD ve Rus emperyalizmi arasındaki tehditkar mesele Ukrayna’yı savaşın eşiğine getirdi" diye yazdı.