Menopoz ve doğurganlık sonrası hayatta kalmak, bugüne kadar bilinenden daha geniş bir tür yelpazesinde ve sanılandan daha çeşitli sosyo-ekolojik koşullarda ortaya çıktığını biliyoruz. Bu, insan evrimini anlamamızı sağlıyor.

Şempanzeler ve menopoz
Fotoğraf: Unsplash

Her hayvanın tuhaf özellikleri var; ancak insan dişilerinde (kadınlarda) var olan bazı özellikler, gerçekten çok tuhaf. Mesela bilmiyorum farkında mısınız; ama kadınlarda, erkeklerde olmayan ve doğuştan gelmediği için yetişkinlikte sonradan oluşması gereken organlar var. Örneğin gebelik sırasında oluşan plasenta, tam teşekküllü bir organ ve onun yokluğunda soyumuzun devam etmesi biyolojik olarak imkânsız. Bu, bütün plasentalı memeli hayvanların dişilerinde olan bir özellik; ama bizim dişilerimizde daha absürt özellikler de var. Mesela her ay rahme yerleşmeyen yumurtayı (veya yerleşse bile kadın vücudunun istediği kadar sağlıklı olmayan embriyoları) kanlı bir şekilde vücuttan atması, çok sıra dışı bir özellik; diğer hayvanlarda böyle bir şeyi çok nadiren görüyoruz. Ve tabii ki 40’lı yaşlarda kadınların doğal yollarla üreme kabiliyetinin ortadan kalkması (yani “menopoz”) da ilk etapta tamamen anlamsız ve tuhaf bir özellik gibi geliyor.

Ancak evrimsel açıdan bunun oldukça mantıklı nedenleri var. Örneğin bugüne kadar en çok kabul gören teoriye göre kadınların kendi üretkenliklerinin ömürlerinin sonundan çok daha önce sona ermesi, o kadınların ailelerindeki veya sürülerindeki diğer yavrulara ekstra bakım sağlama imkânı veriyor. Büyükanne Hipotezi denen bu hipotez kulağınıza ilk etapta seksist geliyor olabilir; ancak doğa olaylarının kendileri, bizim sosyolojik tariflerimizden muaflar (tabii ki insanların o doğa yasalarından nasıl etkilendiği tamamen başka bir tartışma konusu). Aslına bakacak olursanız bu, evrimsel açıdan tamamen mantıklı ve tutarlı; çünkü sürünüzün içindeki birçok yavru, muhtemelen sizin genlerinizin de önemli bir bölümünü paylaşıyor olacak. Dolayısıyla kuzenlerinizin birkaç tane yavrusunu büyütmeye yardımcı olmak, evrimsel açıdan, kendi bebeğinizi yapıp büyütmek kadar avantajlı olabilir. Dolayısıyla evrim, bunu sağlayacak adaptasyonları kayırmış olabilir.

TEK SEBEP OLMAYABİLİR

Ancak tabii ki menopozun evrimleşmesinin tek sebebi bu olmayabilir: Örneğin belki de menopoz o kadar da ilginç bir nitelik değildir de insan ömrünün 2 katından fazla uzamış olması asıl ilginç olan niteliğimizdir? Çünkü genlerimize baktığımızda, evrimsel olarak ortalama ömrümüzün 38 yıl kadar olduğunu görüyoruz. Bu, atalarımızın 38 yaşına geldiğinde ölmek zorunda olması demek değil. Evrimsel adaptasyonların, bizi 38 yaşına kadar götürecek seviyede seçildiği, bunun ötesinin büyük oranda şansa bağlı olduğu anlamına geliyor. Ama günümüzde rahatlıkla 75 yaş ve ötesini görebiliyoruz. Dolayısıyla belki de bu absürt ömür uzaması, aslen doğurganlığın bitmesi beklenen yaşın ömrün ortasına denk gelmesini sağlamış olabilir.

Bunun gibi bir dizi daha açıklama, türümüzde neden menopoz olduğunu izah edebilir. Ama daha ilginç soru şu: Diğer türlerde bunu neden görmüyoruz? Aslında az önce verdiğim ikinci açıklama (ki buna “Şekillenmiş Sermaye Modeli” deniyor), bunu rahatlıkla izah edebilir: Bilim, teknoloji ve özellikle de tıbbı olmayan türlerin ömürleri, zaten doğurganlıklarıyla birebir örtüşüyor olabilir ve dolayısıyla menopoz gibi bir şeyi deneyimlemelerine vakit kalmıyor olabilir. Ama yine de bazı türlerde, en azından bize yakın türlerde menopoz-vari bir nitelik görmeyi bekleriz. Çünkü hiçbir tür %100 ölmesi gerektiği zaman ölmüyor. Tür içerisinde illaki varyasyon görülüyor ve özellikle de şempanzeler gibi alanlarına hakim türlerde, atalarına kıyasla daha uzun ömürler görmek mümkün oluyor.

Peki bu yakın kuzenlerimiz menopoz var mı? Yakın bir geçmişe kadar cevap, “hayır” idi (veya daha doğru ifadesiyle, “bilmiyoruz” idi). Ancak şimdi Los Angeles’taki Kalifoniya Üniversitesi’nden araştırmacıların Afrika’daki Ngogo şempanze kabilesi üzerinde yaptıkları incelemeler, şempanzelerde menopoz olduğuna dair ilk kesin bulgulara ulaşmış gibi gözüküyor. Science derigisinde yayınlanan bulgulara göre şempanze dişileri, doğurganlıklarının sonlandığı dönemin ötesine kadar yaşamaya devam edebiliyorlar. UCLA’de antropoloji profesörü olan ve çalışmanın da başyazarı olan Brian Wood’a göre bu araştırmanın sonuçları, belirli ekolojik koşullar altında, menopoz ve “doğurganlık sonrası hayatta kalma”nın, bizimkine hiç benzemeyen ve büyükanne-büyükbaba desteği içermeyen bir sosyal sistem içinde de ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Bir diğer deyişle bu bulgular, az önce bahsettiğim Büyükanne Hipotezi’ne meydan okuyor. Çünkü yaşlı dişi şempanzeler, tipik olarak kızlarının yakınında yaşamıyorlar ve torunlarına da bakmıyorlar; buna rağmen Ngogo'daki dişiler, genellikle çocuk doğurma yaşının ötesine dek yaşıyorlar.

Yabani şempanzelerle yapılan diğer uzun vadeli çalışmalarda, üreme çağının ötesine kadar yaşam süreleri gözlemlenmemişti. Ancak buna rağmen uzmanlar, esaret altında oldukları için yabani şempanzelerden daha iyi beslenebilen ve tıbbi bakım alan şempanzelerde ve diğer primatlarda da bu tip bir “uzun ömürlülük” gözlemişti. Bu durum, dişi Ngogo şempanzelerinin üreme sonrası yaşam sürelerinin, bu popülasyonun istikrarlı ve bol miktarda gıda kaynağına ve düşük avlanma seviyelerine sahip olması nedeniyle, alışılmadık derecede elverişli ekolojik koşullara geçici bir yanıt olabileceği ihtimalini ortaya çıkarıyor. Ancak bir başka olasılık da üreme sonrası yaşam sürelerinin aslında şempanzelerde halihazırda zaten evrimleşmiş bir özellik olmasına rağmen, insanların son zamanlardaki olumsuz etkileri nedeniyle şempanzelerin kısalan ömürlerinden ötürü diğer popülasyonlarda bu olayın gözlenememiş olması. Çünkü şempanzeler, insanlardan kaynaklanan ve yeterince doğal bağışıklığa sahip olmadıkları hastalıklardan ölmeye son derece yatkınlar. Bu da şempanzeler üzerinde araştırma yapmayı zorlaştırıyor.

ÖLÜM VE DOĞURGANLIK

Uzmanlar, ilginç sonuçlarını ortaya koyabilmek için 1995-2016 yılları arasında, binlerce saatlik saha çalışması sayesinde toplanan demografik verilerden yola çıkarak 185 dişi şempanzenin ölüm ve doğurganlık oranlarını incelediler. Gözlemlenen tüm dişilerin üreme çağı sonrasında ne süreyle hayatta kaldığını hesapladılar ve yaşları 14 ila 67 arasında değişen ve çeşitli üreme durumlarına sahip olan 66 dişiden alınan idrar örneklerine bakarak bu dişilerin hormon seviyelerini (özellikle de insanlarda menopozla ilişkilendirilen folikül uyarıcı hormon, lüteinleştirici hormon, estrojen ve projestin gibi hormonların seviyelerini) ölçtüler.

Diğer şempanze popülasyonlarında ve insanlarda olduğu gibi, incelenen şempanzelerde doğurganlığın 30 yaşından sonra azaldığını, 50 yaşından sonraysa şempanzelerin asla doğuramadığını gördüler. Hormon verileri, Ngogo şempanzelerinde insanlarınkine benzer bir menopozal geçiş yaşadığını ve bunun 50 yaş civarında başladığını ortaya koydu. Yine tıpkı insanlar gibi, bu dişi şempanzeler de sıklıkla 50 yaşından sonra da yaşamaya devam ediyorlardı. Yetişkinliğe 14 yaşında ulaşan bir dişi şempanze, yetişkin yaşamının yaklaşık beşte birinde, yani avcı toplayıcı bir insanın yaklaşık yarısı kadar bir süre boyunca “üreme sonrası dönem” yaşıyordu.

Bu çalışma sayesinde artık biliyoruz ki menopoz ve doğurganlık sonrası hayatta kalmak, bugüne kadar bilinenden daha geniş bir tür yelpazesinde ve sanılandan daha çeşitli sosyo-ekolojik koşullarda ortaya çıktığını biliyoruz. Bu da daha sağlıklı besinlere daha kolay erişim ve avlanma riskinin düşmesinin insan evrimini nasıl etkilediğini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Uzmanların söylediğine göre şimdi, menopoz evresine girmiş olan yaşlı şempanzelerin davranışlarını izlemek ve diğer grup üyeleriyle nasıl etkileşime girdiklerini ve onları nasıl etkilediklerini gözlemlemek de ilginç sonuçlara gebe olabilir.