“Seçimler bitti” demeden seçimlerini bittiğini nasıl ifade edebilirsiniz? Evet, dövizde yaşanan yükselişi kullanabilirsiniz. Daha önce bu köşede, kurları baskılamak için neler yaptıklarını defalarca yazdık. E, madem seçim bitti, artık iktidarın kurları baskılamasına gerek de kalmadı. Nasıl olsa sandıktan çıktılar.

Dolar kuru 28 Mayıstan bu yazının yazıldığı 8 Haziran tahine kadar yaklaşık yüzde 18 yükseldi. Oldukça hızlı bir yükseliş. Üstelik doların yüzde 7’den fazla yükseldiği Çarşamba günü yaptıkları 2,5 milyar dolarlık satışa rağmen yükseliş sürüyor.

Aslında herkes bunun olacağını biliyordu. Seçimden önce iktisatçılar köşelerinde yazarken, vatandaşın bir kısmı döviz bürolarına, bazıları da kur korumalı hesaplara yöneldiler. Çünkü herkes bu yükselişin olacağını biliyordu. Ama olsun. Seçim sonuna kadar ertelenmiş olmasının faydasını iktidar gördü.

Madem bir fayda söz konusu, bunun bir de maliyet tarafı olması lazım. İşte o maliyet şimdi size çıkarılıyor. Sadece kurlar artmıyor fiyatlar da hızla yükselmeye başladı. Akaryakıt fiyatları artıyor, çaya yüksek oranda zam yapıldı. Ve bunların devamı da gelecek.

Kurlardaki hareketlenme ile birlikte gözler yeniden ekonomiye çevrildi, sorunların nasıl çözüleceği merakla beklenmeye başlandı.

Hazine ve Maliye Bakanlığına Mehmet Şimşek’in getirilmesi ile birlikte mevcut politikalardan bir dönüş yaşanacağı ve sorunların hızla çözüleceğine dair bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Şimşek’in şimdiye kadar yaptığı açıklamalarda söylediği tek şey, rasyonel politikalara dönüleceği, öngörülebilirliğin ve şeffaflığın artırılacağıdır. Fakat bu söylemin içi doldurulmadığı için hepimiz bu ifadelere kendimizce bir anlam yükleyerek yorumlamaya çalışıyoruz.

Genel geçer ifadeler kullanıyor olsalar da ne ile karşılaşacağımızı tahmin edebiliyorum: artan yoksulluk.

Ekonomi yönetiminde “piyasaların” beklediği iki şeyden birisi “sıkı maliye politikası.” Bunun bizim için ne anlam ifade ettiğini tahmin ediyorsunuz. Kısabilecekleri yerlerde harcamaları kısmak ve bunu yaparken bütçe gelirlerini artırmak. Kısabilecekleri tek harcama personel giderini ve emekli aylıklarını sınırlama gibi görünüyor. KKM’den gelen kur farkı ödemelerini ya da inşaat işleri için yapılacak harcamaları filan kısmaları gündemlerinde bile olmayacak. Bir taraftan emekli ve kamu çalışanları düşük maaş artışlarına razı edilmeye çalışılırken diğer taraftan bazı vergilerin de artması söz konusu olacaktır. Şöyle söyleyelim: elinize geçen para miktarı reel olarak azalırken, ödemek zorunda olacağınız vergiler de artacaktır.    

Para politikası tarafı da sizin için pek parlak sonuçlar doğurmayacak. Yabancı yatırım kuruluşlarının yayımladıkları raporlarda ya da “piyasacı uzmanların” ifade ettikleri oranda bir faiz artışına gidilirse, bunun ilk faturası da önümüzdeki ay kredi kartı faiz oranları üzerinden size çıkarılacaktır. Piyasada oluşan faiz oranları ile MB’nin politika faizinin bağı kopmuş durumdadır. Mevduat faizleri, ticari kredi faizleri filan oldukça yükselmiş durumda. Hal böyle olunca yapılacak her faiz artışı önce ve doğrudan size yansıyacaktır.

DESTEK ÇAĞRILARI

Birkaç gündür “hep beraber destek olalım, sorunları çözelim” çağrılarının temelinde, size çıkarılacak olan maliyete razı olmanızı sağlama çabası vardır.

Ücret artışı mı talep edeceksiniz? “Biliyorsunuz elimiz dar” denilerek geri çevrilecek, “makul” olduğunu söyledikleri bir artışla sınırlı tutmaya çalışacaklar. Peki, “makul” olan ne ve kimin için makul? Onun yanıtını da iş dünyası veriyor zaten: asgari ücret 300-400 doları geçmemeliymiş, sadece TÜFE dikkate alınmalıymış vs.

Enflasyonun nasıl “düşük” çıkarıldığını hepimiz biliyoruz. Şimdi o orana referans vererek sizin “makul” bir artışa razı olmanız beklenecek.  

Neyse, çok dert etmeyin. Yerel seçimlerden hemen önce doğalgaz faturalarınızı bir kez daha öderler. O zaman biraz rahatlarsınız.