Alman otomobil devi Volkswagen’in Manisa’da fabrika kuracak olması İktidara yakın medya ve sermaye tarafından bir bayram havasında karşılandı. Nasıl karşılanmasın! Yargı Reformu Stratejik Belgesi’nin stratejik hedefini bile “daha güvenilir bir yatırım ortamının hazırlanması ve AB’ye olan bağlılığın teyidi” olarak açıklayan iktidar için bulunmaz bir fırsat! Reformun adı bile çekmiş yatırımları!

Sadece iktidar ve bağlaşıkları değil sevinenler. Yargıda yaşanan skandal düzeyindeki hukuksuzlukları bile, bizatihi ülkemizin adalet sorunu olarak değil, yabancı sermayenin gelmesinde bir engel olarak gören liberal ve ortalamacı tayfa da müjdeli bir haber olarak verdi bu yatırımı.

Alman vakıfları ve gazetecilerini tüm kötülüklerin anası mertebesinde şeytanlaştıran “sahtekâr yerlici millici” tayfa, söz konusu olan Alman avroları olunca haberi kim önce verdi diye yarışa girdi. Bu sahtekarca tutum sadece Almanlara yönelik değil kuşkusuz. Kamuoyu önünde İsrail’le Filistin için kavga ediyor gibi görünüp, ticarete tam gaz devam edenler de bunlar. AKP döneminde İsrail’le ticaret hacminin 4 katına çıktığı bir gerçek. 24 Haziran seçimleri öncesi İsrail tarafından, en olumlu senaryonun Erdoğan’ın zaferi olduğu açıkça dillendiriliyordu. ABD bakımından da aynı çelişkiler geçerli.

Tüm bunları reel politik ve ulusal çıkar bakımından makul görenler bu ikiyüzlülük üzerinden oluşturulan karşıtlıkların, iç politikada sorunların gerçek nedenlerinin gizlenmesinde oldukça işlevsel olduğunu görmeleri gerekir. Bilinçli izlenen ekonomik politikalar krize mi yol açtı? Hemen “dış kaynaklı ekonomik saldırı!” dış politikada çöküş mü “hemen beka meselesi!”! Bu yaklaşım geniş kitlelerin gözünde sorumluluğu dış düşmana çevirirken, o düşmanın belki de en somutlaştığı çokuluslu şirketler davul zurna ile yağma için, sömürü için doğa katliamı için ülkeye davet ediliyor.

Tekrar Volkswagen’e dönelim. Volkswagen’in yaklaşık 1 milyar avroluk yatırımı “Özel Hukuka” tabi olacak, bakanlıklar ve diğer kurumlardaki iş ve işlemleri “öncelikli olarak” yerine getirilecek. Tüm bu işleri doğrudan Sanayi ve Teknoloji Bakanı takip edecek. Kapasitesinin yüzde 15’ine kadar gümrüksüz otomobil ithal edebilecek. İş gücü dersen zaten sudan ucuz! Güvencesizleştirilmiş, sendikasızlaştırılmış, yedek işgücü ile baskılanmış, yarı kölelik koşullarına razı! Bunun yanında 40.000 araca kadar alım garantisi verildiği ve vergi muafiyetleri konusunda da anlaşıldığı iddia ediliyor.

Nerede ise üste para verdiğimiz bu şirket 2015 yılında ortaya çıkan skandalın başrolündeydi. (detayları BirGün’ den Özgür Gürbüz’ün o tarihlerde yazdığı yazılardan ve Artıgerçek’ten Pelin Cengiz’in güncel yazısından okunabilir. https://www.birgun.net/haber/volkswagen-skandalinin-turkiye-ayagi-daha-karisik-90527 , https://www.birgun.net/haber/10-maddede-volkswagen-in-cevre-skandali-90453https://www.artigercek.com/yazarlar/pelincengiz/ab-nin-sinir-disi-ettigi-uretimi-ulkeye-buyur-etmek-iklim-mucadelesi-volks agen-tekerinin-altinda )

Özetle bu firmanın apaçık bir sahtekarlıkla dizel araçların çevreye zararlı emisyonlarını düşük gösterdiği ortaya çıkmıştı. Ülkemizde satılan araçlarda da aynı sorunun olduğu yazıldı çizildi. Ama yerli ve milli iktidarımız tabii ki üzerine gitmedi. Şimdi bu çevre katili ve sahtekarlığı apaçık olan firmaya buyurun bizim havamızı kirletin diyoruz. Hatta bizde ürettiklerinizle dünyayı da kirletebilirsiniz diyoruz. Peki iktidarımız kimin üzerine gitti? Bilim adamı namusuyla, yiyeceğimize ve içeceğimize zehirlerin karıştırıldığını açıklayan Bülent Şık’ın üzerine gitti!

Kazdağları’ndan Volkswagen’e çevre mücadelesi de sınıfsaldır ve politikleştirilmelidir. Kazdağları’ndaki yağma eleştirilirken Volkswagen’in gelişi alkışlanamaz. Uluslararası sermaye ile kol kola emeği, çevreyi sömüren, çocuklarımızı zehirleyen sermaye ile çelişki ortaya konulmadan halk iktidarı olunamaz.

Yok ticaret ve yatırım da siyaset üstüdür diyorsanız tercihiniz halktan yana değildir, ezilenlerden yana değildir ve büyük bir sahtekarlığın bilinçli bilinçsiz ortağısınızdır.