Gazeteciliğin sahteliğe en yatkın işlerinden biridir. Sokağa çıkılır, birilerine rastgele mikrofon uzatılır ve sözde halkın nabzı tutulmuş olur. Bu iş önceden en azından klişe ortak parantezine alınır geçilirdi. Sözgelimi bir pazar yerinde mikrofon uzattığınızda herkes hayat pahalılığından şikâyet ederdi. İlla ki “siftah yapamadım” diyen bir esnaf çıkardı. Çoğu yalan değildi. Evet, bunların da haber olması […]

Gazeteciliğin sahteliğe en yatkın işlerinden biridir. Sokağa çıkılır, birilerine rastgele mikrofon uzatılır ve sözde halkın nabzı tutulmuş olur. Bu iş önceden en azından klişe ortak parantezine alınır geçilirdi. Sözgelimi bir pazar yerinde mikrofon uzattığınızda herkes hayat pahalılığından şikâyet ederdi. İlla ki “siftah yapamadım” diyen bir esnaf çıkardı. Çoğu yalan değildi. Evet, bunların da haber olması gerekirdi ama bir şekilde klişeydi. Çünkü gerçek haber, domatesin pahalılığından şikâyet eden vatandaşı gösterip durmak yerine domatesin neden pahalı olduğuna ilişkin gerçek bir perspektif sunmaktan geçerdi. Sokak röportajı meselesini tamamen bitirecek değilim. Elbette iyi örnekleri de var ama özellikle TV haberciliğinde bir “dolgu” olduğunu yazmadan da geçemem.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda “sokak röportajı” konusunu sosyal medyadaki örnekler üzerinden giderek daha farklı bir açıdan ele almak ve neden kaçınmak gerektiğini anlatmak isterim.

PROVOKASYONA GELMEK

İsmi önemli değil, birkaç yıldır sosyal medyada gezinen bir örnek var. İnsanları provoke edecek sorular sorarak verdikleri tepkilerle haber yaratmaya çalışıyor. Son olarak milli piyango bileti kuyruğundaki insanlara mikrofon uzatıp kumar oynamanın haram olduğunu hatırlatıyor. Açıkça olay çıkartmaya ve bundan nemalanmaya gelmiş. Olay çıkınca da “haber” diye çekilip yayımlanmış. Onun için kısa günün kârı. Ona gösterilen tepkiyle sosyal medyada yaşanan “katharsis”, yani bir çeşit arınma/rahatlama da karşı kutbun kârı. Herkes memnun bir nevi. Bir taraf, “cesur kadınlar provokatörlere ağzının payını verdi” diye sevinirken, diğer taraf provoke etmenin mutluluğuyla “terbiyesiz kadınlar küfürler saçtı” diye kendi mahallesine yayın yapıyor. Yani ortada haber yapma değil, laboratuvar ortamında haber yaratma ve yok yere insanları germe girişimi var.

ALGI PARATONERİ OLMAK

Hatırlarsınız, 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce ‘internet meme’si haline gelen bir sokak röportajı vardı. Muhafazakâr kesimi temsil ettiği düşünülen yaşlı bir adam ile laik kesimi temsil ettiği düşünülen bir kadın sokaktaki röportaj sırasında muhabirden bağımsız olarak polemiğe giriyor, kadının “önce dişlerini fırçala” çıkışıyla yaşlı adamın “155’i ararım” serzenişi komik bir görüntü oluşturuyordu. İlk bakışta gülünüp geçilecek bir olay. Ancak yaşlı adam, internette sayfalarca alay konusu yapıldığında, alay edenlerin karşıt kutbu için müthiş bir algı oluşturma fırsatı doğdu: ‘Yaşlı adam aşağılanarak mağdur edilmişti ve kuşkusuz ‘tüm muhalifler’ böyleydi.” Sokakta tartışan iki insan, bir anda Türkiye temsili gibi sunuluvermişti. Bir sokak röportajı, nur topu gibi bir algı doğurmuştu. Yine herkes memnundu.

SAĞLAMASINI YAPAMAMAK

Bir YouTube kanalı sokakta insanlara soruyor: “Sizce AK Parti oy kaybeder mi?” İnsanlar cevap vermekten çekiniyor, kaçıyor, korkuyor vs. Bu hakikaten böyle olabilir, kendi kanaatlerimiz bunu gayet inandırıcı bulabilir, ama haberin sağlamasını nasıl yapacağız? Bir kere nerede yapıldı? (Bağcılar’da yapmak var, Kadıköy’de yapmak var?), kaç kişiye soruldu, kaçı yayımlandı? Haber için böyle bir açıklama yok. Ortaya karışık bir şey var ve biz bu şey üzerinden kanaat sahibi oluyoruz. Karşı kutuptan bir başkası da çıkıp, başka bir yerde kendi istediği cevapları almakta zorlanmaz bence.

Toplumlar, çeşitli siyasi süreçlerin sonunda kutuplaşabilirler. Sorumlusu şu ya da bu olabilir. Ancak gazetecinin işi bu kutuplaşmanın ekmeğini yemek değil, aralarda bir yerde gezinen hakikati aramak olmalı. Sokaktaki insandan görüş almak da elbette bu sürece dahil. Ancak nasıl yapıldığı da önemli ve maaselef sokak röportajı meselesinde manipülasyon had safhada. Son RTÜK yasağı gibi yasaklar da insanların kalan kanallara razı olmasını değil, WhatsApp gibi kapalı platformlara kaçmasını sağlıyor. Bu da asla doğrulayamayacakları içeriklerle karşı karşıya kalmaları demek. Yılın son yazısı için umutsuz bir final. Yine de umut dolu bir yıl dilerim.