Anayasa tartışması ile bir kez daha 21 yılın her gününde “aile, türban…” diyerek kadınların mücadele ederek kazandığı haklarını hedef alan, İstanbul Sözleşmesi’ni yasaklayan, kadın katillerini “iyi hal indirimleri”yle ödüllendiren, 6 yaşındaki çocuklara gelinlik giydiren "aile nizamı" için rejimin bekası için kadınların, kız çocuklarının hakları hedefte.

Sürekli hayatlarımızı hedef aldılar

Kapitalizmin yükseliş sürecinde yaşanan cadı avları kapitalizmin kadına yönelik politikalarının belirleyicisi ve son 21 yılda yıllardır mücadele ederek kazandığımız haklarımızı kaybeden biz kadınlar için şeytanileştirilerek katledilen kadınlarla tarihsel bir ortaklık kurmamızın yolunu açıyor. 

Feminist Aktivist ve Yazar Silvia Federici’’ “Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar” adlı kitabında, cinsiyete dayalı baskının işlevini ve kendini her gün nasıl yeniden ürettiğini anlamak için kadınlara dair sıklıkla kullanılan kelimelerin tarihinin izini sürmek gerektiğini söylüyor. Biz bu kelimelerin, kapitalizmin kadın düşmanı tarihinin ve uygulanan politikaların başta eğitim alanı olmak üzere kesintisiz bir şekilde nasıl yaşama geçirildiğinin tanığıyız. 

Son 21 yılda eğitimin laik, kamusal niteliği adım adım ortadan kaldırıldı. Piyasacı, gerici, cinsiyetçi politikalar müfredat değişiminden, eğitim kurumlarının onlarca ÇEDES’ler, protokoller eliyle tarikatlara teslim edilmesine, karma eğitim uygulamasının önce imam hatip okulları, devamında yönetmelik eliyle –çok programlı Anadolu liseleri ifadesiyle tüm lise türlerini kapsayarak– ortaöğretim kurumlarında kaldırılmasından ve son açıklamalarla tüm eğitim kurumlarında kaldırılacağının açıklanmasına, kadınların mücadele ederek kazandığı eğitim programlarında yer almasını sağladığı toplumsal cinsiyet eşitliğinin sonlandırılmasına yıllardır mücadele ederek kazandığımız haklarımız tek tek ellerimizden alındı. 

Müfredatta yapılan her değişiklik toplumsal cinsiyet eşitliği hedef alınarak hayata geçirildi. Müfredatın omurgasını siyasal İslamın “değerleri” ilan edenler müfredatı cinsiyetçi ideolojisi üzerinden dizayn etti. 

4+4+4 ile birlikte 9 yaşından itibaren bir çocuk hakkı ihlali olan kız çocuklarının saçlarının ve bedenlerinin kapatılması yasal düzenlemeyle hayata geçirildi. Önce 2012 4+4+4 yasasıyla imam hatip ortaokul ve liselerinde 2018’de ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Biz karma eğitimi özgürlük meselesi olarak görüyoruz. İsteyenler çocuklarını karma eğitim olmayan okullara gönderebilmeli” cümleleri ve Erdoğan’ın “kadın üniversiteleri kuracağız” açıklamaları eşliğinde tüm liselerde karma eğitimin kaldırılması hukuken de düzenlendi. 

2009 Temmuz’unda MEB yönetmelik değişikliğiyle ortaokul ve lise öğrencilerinin nişanlanması, 2013 yılının eylül ayında ise evlenen öğrencilerin açık öğretim lisesine yönlendirilmesi düzenlemesi getirildi. Çocuk yaşta evlilikler MEB eliyle yasallaştırıldı. 

Siyasi iktidarın desteği, teşviği, politikaları sonucu 2014 yılında 20 bine yakın aile 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için dava açtı. Mahkemeler eliyle çocuk yaşta evliliklere izin veren kararlar art arda açıklandı. 

2015’in Mayıs ayında AYM’nin resmî nikâh kıymadan dinsel nikâh kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini ortadan kaldıran kararı ise kız çocuklarının yaşamlarını, haklarını hedef tahtasına koyarak siyasal İslamcıların bir rejimi nasıl inşa ettiklerinin açık ifşasıydı. 

İstanbul Sözleşmesinin “yasaklanması”, cinsiyetçi, “değerler eğitimi”ni referans alan bir müfredatın dayatılması, “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin “sapkınlık” ilan edilerek özel eğitim ve rehberlik programından çıkarılıp TÜGVA’ya devredilmesi, toplumsal cinsiyete dayalı okul projesinin iptal edilmesi, yasal değişikliklerle çocukların evlendirilmesinin fiilî uygulamalarla birlikte hukuken de önünün açılması, karma eğitimin adım adım kaldırılması… 

Kaybettiklerimiz bir yazıya sığamayacak kadar uzun… 

21 yıl süresince haklarımızı, yaşamlarımızı hedef aldılar. Bir an bile durmaksızın, kesintisiz… 

Anayasa tartışması ile bir kez daha 21 yılın her gününde “aile, türban…” diyerek kadınların mücadele ederek kazandığı haklarını hedef alan, İstanbul Sözleşmesi’ni yasaklayan, kadın katillerini “iyi hal indirimleri”yle ödüllendiren, 6 yaşındaki çocuklara gelinlik giydiren "aile nizamı" için rejimin bekası için kadınların, kız çocuklarının hakları hedefte. 

Seçimden önce hazırladıkları taslakta neyi amaçladıklarını açıkça ilan ettiler. Kadınların, kız çocuklarının haklarına son darbe vuruluyor. Laikliğin son kırıntıları da yok ediliyor. Bu teklif sadece kadınları, kız çocuklarını değil, tüm ülkeyi korkunç bir karanlığa sürükleyecek bir teklif. Anayasal laiklik ve eşitlik ilkelerinin Anayasa eliyle ortadan kaldırılmak istendiği bir teklifle karşı karşıyayız. 

“Kamuda/özelde dinsel inancı nedeniyle başörtüsü ve tercih ettiği kıyafet nedeniyle hiçbir surette engellenmemek şartıyla devlet kıyafet tedbirleri alır. Dinsel inancı nedeniyle başörtüsü ve tercih ettiği kıyafet hiçbir surette kınanamaz…” maddesinin her vurgusu ile dinsel inanca göre kıyafet kodlarının anayasaya yerleştirilerek tüm din ve inançların değil, bir dinin bir mezhebinin bir yorumunun anayasaya girmesi ile kadınların bedenlerini, haklarını hedef alarak siyasal İslam rejiminin son raunduna hazırlanıyorlar. Dinsel nikâha anayasal statü kazandırılmasından, çocuk yaşta evliliklerin artışına, şiddetten korunma hakkımızın, çalışma hakkımızın, miras hakkımızın gaspına kadar haklarımız, yaşamlarımız yine siyasal İslam rejiminin hedef tahtasında. 

21 yıl süresince haklarımızı, yaşamlarımızı hedef aldılar. Bir an bile durmaksızın, kesintisiz… Ve bu rejimin 21 yılın her ânında bize yaşattıkları laiklik mücadelesinin yaşamlarımıza sahip çıkma mücadelesi olduğunun kanıtıdır.