Geçtiğimiz hafta “tükürüğümüzle boğarız” diyen İçişleri Bakanının şahsında, “ağızlarından tükürük saçıyorlar” sözünün bir mecaz olmadığını tecrübe ettik. Panzerler basınçlı sularını, biber gazlarını tükürdüler emekçiler üzerine... KESK’li emekçiler başta genel sekreterleri İ. Hakkı Tombul olmak üzere ağızları burunları kırılarak bu saldırıdan nasiplerini aldılar.

Bu arada AKP hükümeti icraatlarını 444’lü numaralara bağladı, yani otomatik arama; yargıda çifte standart için şu numaraya, sağlıkta özelleştirme için bu numaraya, eğitimde piyasalaşma ve muhafazakârlaşma için ahan da son numaraya ve lakin neo-liberalizmin kâr payından nemalanmak istiyorsanız “para, para, para” şarkısının fon müziği eşliğinde operatöre bağlanacaksınız!

Operatör, yani icraatın başı Erdoğan karşınıza çıkacak ve cemaat sermayedarlarının örgütü TUSKON’dan şey edecek, şöyle konuşacak:

“Bir finansı çok iyi yöneteceksin, iki insanı çok iyi yöneteceksin. Bu iki şeyi yönettiğin sürece başarıyı yakalarsın!”

Yani önemli olan önce paranın, sermayenin yönetimi ve ikincisi insanların yönetimi! Bunu becerdiğin ölçüde “başarılı” olursun, para kazanırsın, kâr edersin!

Şimdi... Başbakan bu sözü boşuna söylemedi ve aslında 1947 yılında ABD Başkanı Truman’ın şu sözlerini tekrar etmiş oldu:

“Amerikalıların barıştan da daha çok değer verdikleri bir şey vardır. O da hürriyettir. İnanç hürriyeti, düşünce hürriyeti, teşebbüs hürriyeti. Bu hürriyetlerden ilk ikisinin, üçüncüye bağlı olduğu bir gerçektir.”

Tayyip Bey de parayı elinde tuttuğu sürece ve para kazanabilmek için her şeyi mubah görmüyor mu? İnanç (din) hürriyetini, fikir hürriyetini de finansa, paraya tabi görüyor. Yani eğitimin geçen hafta koyu yeşile bürünmesi, sadece İslami bir rengi değil doların yeşilini de ifade ediyor.

Ve lakin İçişleri Bakanı marifetiyle ağzı burnu kırılanlardan bir başkası, Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız ise ağzını hâlâ kapatmıyor ve avaz avaz bağırıyor:

“Yasayla ilgili tartışma Kuran eğitimi, peygamberin hayatı vs üzerinden yürüyor. Oysaki bu yasa eğitim hakkını piyasalaştıran, kamusal olmaktan çıkartan, sömürüyü yaygınlaştıran, sınav-dershane odaklı bir sistem yaratıyor. Siyasal iktidar bu gerçeği örtmek için tartışmayı din ve inanç üzerinden götürmeyi tercih ediyor. Kuşkusuz bu alanda da ciddi sorunlar var ve Eğitim-Sen olarak laik eğitimi cüretkârca savunacağız” diyor. “Yasanın pratik anlamının yoksul aile çocukları için eğitimin neredeyse imkânsız hale gelmesi olduğunu” vurguluyor.

Ve Erdoğan, Ünsal Yıldız’ı doğrularcasına, fıtratında din hürriyetinin bile derhal finans hürriyetine endekslenmiş olduğunu ispat edercesine, TUSKON’daki Anadolu Kaplanlarına son eğitim yasası ışığında bir vaatte daha bulunuyor:

“Büyüyen bir ekonominin, gelişen bir ekonominin en büyük ihtiyacı olan kalifiye elemanları artık çok daha yoğun, çok daha donanımlı şekilde yetiştireceğiz, bu alanda Türkiye’de yeni bir dönemi başlatacağız” Yani? Parayı, finansı yöneteceğiz, böylece insanları (en büyük ihtiyaç olan ucuz emeği, kalifiye emeği) yönetebileceğiz! Peki nasıl? Çocuk çırakları, on beşli yaştaki ergenleri nitelikli (kalifiye) emek yetiştirmek için staj adı altında sigortasız, güvencesiz angaryalarda sömürerek...

Eğitim işte böyle özgürleşecekmiş, neo-liberal tekelci piyasa için “özgür emek” üreterek!

Peki ama başka hangi özgürlükten medet umuluyor ki? Geçen hafta görüldü ki, toplantı gösteri özgürlüğü bir yana muhalifler için seyahat özgürlüğü bile yokmuş. KESK’liler daha otobüsteyken gözaltına alındılar, otobüsleri bağlandı. Yalan mı?

Doğru olan şu ki, bundan böyle çocuklar bir yandan Anadolu Kaplanlarına kalifiye eleman olarak serbest piyasaya uygun yetiştirilirken, öte yandan peygamberin hayatını ve Kuran okumayı öğrenme özgürlüğünü tepe tepe kullanacaklar.

Bu arada bu özgürlük şımarıklığıyla acep şunları sorabilir miyim?

Bu çocuklar peygamberin hayatını öğrenirken, mesela evlilik yaptıklarından birisi olan Ayşe’nin yaşını da öğrenebilecekler mi? Yahut Kuran ayetlerinin Türkçesini (sansürsüz!) okuyabilecekler mi? Hani şu icabında kadınları dövmeyi öğütleyen, hırsızın eli kesilir diyen..

Böyle olunca, eli kesik ihaleci ve badem bıyıklı muhterem sayısında bir artış olur mu dersiniz?

Tekelci ve tek elli!