Teknoloji hız kesmiyor

Bu son gezimde farkettiğim bir detayı anlatarak başlayayım. Teknoloji basını olarak takip ettiğimiz lansmanlar sonrasında üretilen içeriklere ve onlara gelen yorumlara baktığımızda çok enteresan şeyler paylaşıldığını gördüm. Kendi ürettiğim içerikler için söylemiyorum. Aşırı egolu ve negatif içeriklerle hem birbirini gaza getiren hem de takipçilerini aynı rüzgârın içerisine alan bir sarmala girildiğini gördüm. Tam tersi de olabilir. Takipçilerin gazına gelen ve içeriklerini ona göre üreten de diyebiliriz. Biri bir şeyleri bozmuş gibi görünüyor. İnternet yayıncılığı büyürken bu tip sancılar, sapmalar olacaktır.

Önemli olan denge sağlandığında ne kadar doğru noktada durulduğu olacak. Demem o ki, dikkat çekici içerik üretmek elbette doğru, mesleğimiz gereği yaptığımız işin kitlelere ulaşmasını, fark edilmesini istememiz gazetecilik refleksi olarak adlandırılabilir. TV haberciliğinde de benzer durumların olduğunu görmüştük. 90’ların sonlarında 2000’lerin başlarında taşlar yerinden oynamaya başlamış ve sabun köpüğü haber mantığı sektörü ele geçirmişti.

O dönem, bu yüzeysel haberciliği eleştirenlere haber merkezlerinin yöneticileri, “İzleyici bunu istiyor ne yapalım” gibi cevaplar vererek aslında mesleğimizi ucuzlatmış, toplum karşısında itibarsızlaşmamıza neden olmuşlardı ki hâlâ durum farklı değil. Şimdi zaten habercilik yapmak pek çok nedenle daha zor ve riskli. Günün sonunda artık kimse TV haberlerini ne izliyor, ne de itibar ediyor. (istisnalar kaideyi bozmaz)

26 yıllık meslek hayatımda pek çok iyi haberciyle çalışma şansım oldu. Onlardan öğrendiğim ve sürdürmeye çalıştığım en önemli konu “‘İtibarlı ve Etik’ olmak. Kalıcı ve gerçek iletişim yapmanızı sağlayan en önemli etken bu. Dediğim gibi meslek hayatımda önemli evrilmelerin ortasında kalarak değişimi ve dönüşümü içindeyken yaşama şansım oldu. Teknoloji basını içerisinde yaklaşık 10 yıldır varım. Daha önce haber programlar, haber merkezlerinde çalışmıştım.

10 yıl önce teknolojiyi çok sevdiğim ve geleceği en yakından görmeyi ve ona göre kendimi geliştirmek için bu alanda devam etmeye karar verdim. TV’lerin geleceğini de 10 yıl öncesinden gördüğüm için o dönemde dijital yayıncılığa da merak sardım ve doğru noktasında içinde olmak için epey çalıştım. Bu kadar anlattıktan sonra demem o ki, genç arkadaşlar ‘hit’ rüzgârına, takipçi gazına gelerek yaptığınız kaliteli işleri ‘hiç’ etmeyin. Bu işi çok severek ve iyi bilerek yaptığınızı biliyorum. Alt sınırları değil üst sınırları zorlayın ki toplum da yukarı doğru çıksın. TV haber merkezleri alt sınırları zorlayarak toplumu ne hale getirdi görüyorsunuz.

Bu yazdıklarımı lütfen ukalalık olarak görmeyin. Birebir yaşanmış tecrübelerimle bu satırları yazıyorum. Dönemsel benzerlikleri görüyor ve endişeleniyorum. Siz düzgün kaliteli işler ortaya koydukça toplum buna alışacak ve gelişimini buna göre sürdürecek. İleride internet yayıncılığının ne kadar itibarlı ne kadar güvenilir olacağı sizlere, bizlere bağlı. ‘O ülkede şiddetli deprem’ diye manşet atan dev gazeteler zaten yok olmamak için son çırpınışlarını yapıyor. Toplumun bu tip ucuz numaralardan sabrı taşmışken gelin en azından bizim gibi birbirini iyi tanıyan, işini seven meslektaşlarımız bir arada olsun. Günü değil geleceği kurtaralım, yazalım.

Yeni cihazlar

Şimdi konumuza, yeni duyurulan cihazlara bir bakalım. Önce Samsung’un San Francisco’da duyurduğu Galaxy S10 serisiyle ilgili düşüncelerimi paylaşayım. Fiyat konusuna takılmadan yazmak istiyorum zira ekstra ekstra vergiler ve döviz kurundan dolayı bu yeniliklere çok para harcamak zorunda kalıyoruz. Amerikalı 750-800 birim fiyata, biz ise 7500 birim fiyata alıyoruz. Bu arada markalar bu konuda da ciddi fedakârlıklarla şartlara göre iyi fiyatlamalar yapıyorlar. Bunu da söylemek gerekir.

S10 ailesi üç modelden oluşuyor. S10, S10e ve S10+. Son dönemde tasarımını ve kalitesini en beğendiğim Samsung ürünleri diyebilirim. Üstelik farklı seviyelerde olan bu üç modelin işlemcisinin aynı olması önemli bir detay. Performans anlamında büyük farklar oluşturmamaya çalışmışlar ki bu iyi bir strateji.

Kamera biliyorsunuz artık telefonların en önemli parçaları arasında. Bu konuda da performans anlamında hem ön hem arka kameralar iyi performansa sahip. Özellikle S10+ ın ön kameralarının ekranın içine gömülmesi önemli ve zor bir işlem. Enteresan göründüğünü söyleyebilirim. Bize basit gelse de aslında zor bir mühendislik işi. Dataylı bilgi isterseniz teknosafari.com sitemizde ve YouTube kanalımızda bolca içerik bulabilirsiniz.

Katlanabilir telefonlar

Gelelim en çok tartışma yaratan konuya. Katlanabilir telefonlar. Samsung Galaxy Fold aynı etkinlikte tanıtıldı. Ancak ürün 26 Nisan 2019’da piyasaya çıkacak. Ürün tanıtıldığında çok ses getirdi. Görsel olarak çok etkileyici ve inovatif bir telefon vardı karşımızda. Geçen hafta Huawei Mate X modelini tanıttığında ortalık tam anlamıyla karıştı. Bunun bir kaç sebebi var. Samsung içten dışa doğru, Huawei dıştan içe doğru katlanabilir telefon yaptı.

Her iki firma da kendi yaptığının doğru olduğunu söyledi. Bir eksilklik Samsung Galaxy Fold’u, ne basının etkinlik sonrası ürünleri ilk incelemek için gittiği alanda görebildik ne de dışarıda bir yöneticisinin elinde. 26 Nisan’da piyasaya çıkacak ürün henüz hazır değil mi? Sorusu ister istemez aklımıza geldi. Huawei Mate X camekanın arkasında da olsa o alanda vardı. Üstelik fotoğrafta da gördüğünüz gibi etkinlik sonrasında bir Huawei yöneticisinin elinde gördüğüm ve elime aldığım Mate X bir adım öne çıkma şansını yakaladı. Ürünü elimize almak, sağına soluna bakabilmek bile bizim için Mate X’e daha pozitif bakmamıza neden oldu.

Huawei daha ince ve tahmin ediyorum ki daha hafif bir katlanabilir telefon yapmış. Dediğim gibi tahmin ediyorum sadece çünkü Galaxy Fold’u elimize almayı bırakın göremedik bile. Teknik detaylarını sitemizden inceleyebilirsiniz.

Samsung ve Huawei sektörün önemli oyuncularından. Katlanabilir telefon yeni ve inovatif bir çalışma. Eminim uzun araştırma geliştirme süreçleri sonrasında bu ürünler ortaya çıktı. Şunu unutmamak gerekir. 1. nesil olan bu modeller belki de bir dönemin başlangıcı olacak. Genç arkadaşlar heyecanlanıp markaları birbirine vurdurmaya maalesef çok kolay etkileşim için hemen giriştiler.

Bu işlerde önemli olan uzun soluklu ve sektörü yönlendirme gücünü elinde tutan marka var olmaya devam eder. Olmuyorsa da o model üzerinde fazla durmaz yeni inovatif çalışmalara hedeflenir. Bunu tüketiciler belirler, gazeteciler değil. Bizim konumumuz olanı anlatmak, kişisel fikirlerimizi söylemekten öteye gitmemeli. Yanlış yola bir kez girebiliriz. Bu yanlış yollara sık sık giriyorsak toplumun klavuzu olma şansımızı kaybederiz. Sadece dikkat çekip hit alan mı yoksa karar vermelerine yardımcı olan mı olacağız?

Buna karar vermeliyiz.