Google Play Store
App Store

2017 Anayasa değişikliği, TBMM’nin 27. Dönem yasama dönemi başında yürürlüğe girdi.

Yasama çalışmalarını, şu üç olumsuzluk damgaladı:

-torba yasalar,

-çoğu Meclis dışında hazırlanan öneriler,

-torba yasalara doldurulan ülkesel değerler.

HÜKÜMET OLMADIĞINA GÖRE…

Torba tarzı, yasanın ‘ulaşılabilir, anlaşılabilir ve öngörülebilir’ olma özelliklerini zedeliyor. Parlamenter rejimde torba tarzı, daha çok hükümet tasarıları şeklinde gündeme geliyordu. “Tek kişi yönetimi” ile Bakanlar Kurulu kalktığından, yasama girişimi eşgüdümü de yok artık. Bu durum, torba düzenlemesini daha sakıncalı hale getirdi. Aslında Cumhurbaşkanlığı kararnameleri (CBK), hızlı düzenleme gereksinimini karşılamalı idi. Tam tersine, ivme kazandırılan torba yasalara, bir de “torba CBK” eklendi.

Anayasa, TBMM’ye tekelci bir yetki verdiği halde, yasa önerileri genellikle bakanlık ve/ya Saray bürokratlarınca hazırlanıyor.

Torba teklifler, ilgili uzmanlık komisyonları yerine genellikle Plan ve Bütçe komisyonuna gönderiliyor. AKP-MHP’li vekiller, virgülüne bile dokundurtmamak için metinlere adeta kalkan oluyor; kimi zaman demokratik muhalefetin yapıcı önerilerine sıcak bakan bürokratların önünü keserek

ÇEVRE, İMAR, KIYI, MADEN, MERA, ORMAN…

27. dönemde, ülkesel değerlerle ilgili kısa zaman aralıklarıyla sürekli düzenleme yapıldı. Değiştirilen yasalar: Çevre, İmar, İskân, Maden, Kıyı, Mera, Milli Parklar, Orman, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi, Gecekondu, Yapı Denetimi.

Bu 11 yasanın 86 maddesinde 11 ayrı torba yasa ile değişiklik yapıldı.

Kıyılar, meralar ve ormanlar; kentsel ve kırsal alanlar; tarihsel, kültürel ve doğal değerler, konuyla hiç ilgisi olmayan torba yasa maddeleriyle bozuluyor, zedeleniyor ve yok ediliyor.

Kapadokya Alanı Hk. Ve Su Ürünleri Kanununda Değişiklik hk. Toplam 30 maddelik iki yasa da Anayasal sakatlıklar içeriyor.

Kısa zaman aralıklarıyla, torbalara konulan ve farklı komisyonlara gönderilen aynı yasa maddeleri, teklif metni altında imzası olanların ve farklı bakanlık bürokratlarının bile farkında olmadıkları düzenlemeler, istisnai değil.

Bunların çoğu, etki analizi ve anayasallık ön incelemesi yapılmadan komisyonlardan geçiyor.

Dahası, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen düzenlemeler, yine bir torba kanuna sokuşturulmak suretiyle yeniden yasalaştırılabiliyor.

AHLAT SARAYI KAÇAK

İşte güncel örnek: Bitlis-Ahlat’taki inşaat alanı, Rize dolgu alanı, Çandarlı limanı, Rize İyidere Lojistik merkezi alanlarının, kıyılar, sahil şeritleri, doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan arazilere ilişkin yapı ve yapılaşmaya dair düzenlemeyi (18.01.2019 ta. Ve 7162 sy. K.), AYM iptal etti (K.2019/53).

AKP-MHP ittifakı, Ahlat’ta yapımı süren kaçak saraya, gayri meşru bir yasal zemin oluşturmak amacıyla bu kez 7221 sayılı torba yasaya bir madde ekledi; AYM kararının bağlayıcılığını hiçe sayarak.

Malazgirt törenlerine ev sahipliği yapan Van Gölü kıyısındaki Ahlat Sarayı bu.

AFETLER YASASI YERİNE…

Giresun-Ordu ve Trabzon’daki sel felaketinin hemen ardından doğal afetlerle ilgili bir yasa taslağı hazırlık çalışması gündeme geldi.

İyi niyetli bir girişim olsa da, böyle kısmi bir yasal düzenleme, yararından çok sakıncalı sonuçlar doğurabilir.

TÜRKİYE YASASI

Ülke bütününe ilişkin bir yasal düzenleme yapılmadıkça, belirli bir konu ve alanı ilgilendiren bir düzenleme, yanıltıcı sonuçlara yol açar; gerçekten, üç ilde meydana gelen sel felaketleri ve özellikle Dereli örneği, doğal felaketten çok, insan faaliyetleriyle birleşen korkunç bir yıkım.

Bu nedenle, su, toprak ve hava sahası olarak Türkiye bütününü kucaklayan, kırsal/kültürel ve kentsel çevre ile tarihsel/kültürel ve doğal varlıkları kapsayan, bütünleşik çevresel bakış açısıyla bir Türkiye yasası, yaşamsal ve ivedidir. TBMM’de bunu gerçekleştirecek birikim vardır. Bunun öncülüğünü CHP üstlenmeli.