Ücretsiz okul yemeği salgın, her geçen gün artan yoksulluk ve depremle birlikte memleketin temel gündemlerinden biri. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için tartışmasız en temel hak ve talep iken eğitim öğretim yılı başında okul öncesi eğitimdeki okul yemeği uygulamasının afet bölgesiyle sınırlandırılacağı açıklandı.

MEB bu açıklamayla da kalmadı, Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin “… okul öncesi eğitim kurumlarında çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla katkı payı alır” maddesi ile eğitimi okul öncesi öğrenciler için yemekten, eğitim materyallerine paralı hale getirdi.

PISA 2022 raporu artık nitelikli eğitimi, eğitimde eşitliği dahi konuşamadığımızın kanıtıydı. Çocukların açlığı ile karşı karşıyaydık ve tüm veriler “Kral Çıplak” diyordu.

3 yılda bir yapılan ve 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen alanlarındaki becerilerini ölçen PISA kapsamında öğrenciler, öğretmenler, okul yöneticileri ve velilere anketler de uygulanıyor. Ankette öğrencilere sorulan sorulardan biri de “Geçen 30 günde yiyecek alacak paranız olmadığı için kaç kere yemek yiyemediniz?” sorusuydu.

Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu.

Ülkemizde en az 5 öğrenciden biri haftada en az bir kere parası olmadığı için yemek yiyemiyordu. Türkiye’yi yüzde 13,6 ile Yeni Zelanda ve yüzde 13,1 ile Kolombiya takip ediyordu.

PISA’ya katılan öğrencilerin %67’si Fen ve Anadolu lisesi öğrencilerinden oluşuyor. Geçmiş yıllardaki LGS sonuçlarına göre sosyo-ekonomik durumu düşük ebeveynlerin çocuklarının büyük çoğunluğu meslek liseleri ve imam hatip liselerinde iken sosyo-ekonomik durumu daha yüksek ebeveynlerin çocukları fen ve anadolu liselerinde.

Çoğunluğunu fen ve anadolu lisesi öğrencilerinin oluşturduğu PISA anketinde dahi en az beş çocuktan biri açlığı yaşıyorsa diğer okul türleri ve okulların tamamı açısından gerçek tablonun daha vahim olduğu ise çok açık.

22 yıllık AKP iktidarının adaleti; bizi, çocuklarımızı açlıkla, yoksullukla eşitledi.

Gıda enflasyonu OECD ortalamasında 2023’te yıllık yüzde 7 artarken, aynı oran Türkiye’de yüzde 72. Eurostat tarafından 2021’de yapılan analizde Türkiye’de çocukların yüzde 45,2’si yoksulluk riski altında. Bu oran 2015’ten itibaren artarak devam ediyor. Gerçeğin üzerini örtme kurumu haline gelen TÜİK 2022 verilerinde de üç çocuktan biri (yüzde 35,3)  ciddi maddi yoksulluk, yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.

Yetersiz beslenme, çocuğun okul için hazır bulunuşluğunu, akademik başarısını ve okula devamını da etkiliyor. Dünyada bu sorunların çözümü için en etkili ve en yaygın şekilde kullanılan müdahale programı okul yemeği. Başta kız çocukları,özel eğitim gereksinimi olan çocuklar olmak üzere dezavantajlı tüm öğrencilerin eğitime katılımını sağlayan temel araç ta okul yemeği.

Öğrenci Veli Derneği, Veli-Der 2012’de Okuluma Dokunma diyerek yola çıktı. Okul, bin bir emekle okullarımıza, çocuklarımıza, geleceğimize sahip çıkma mücadelesinin öyküsüdür. O günden bugüne tüm çocukların laik, kamusal, parasız eğitim hakkı için mücadele ediyor. Salgında ve yüz yüze eğitimin başladığı günden bugüne de ücretsiz okul yemeği mücadelesi veriyor.

Öğrenci Veli Derneği öğrencilerin ara tatile girdiği karnelerini aldıkları günde, bugün ülkenin her yerinde, herkesi  “Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu” na çağırmak için eylemler, açıklamalar gerçekleştirecek.

Çocuklarımızı MESEM’lerde inşaatlardan düşerek, fabrikalarda, organize sanayi bölgelerinde makinelere sıkışarak iş cinayetlerinde kaybetmememiz için, çocukların yoksulluktan kaynaklı Ensar ve türevlerine mecbur kalmaması için, çocuk yaşta işçilik, çocuk yaşta evlilik karanlığını yaşamamaları için ücretsiz okul yemeği mücadelesi sorumluluğu, Öğrenci Veli Derneği’nin sesine ses olmak hepimizin ortak sorumluluğudur.