Modern devletlerin türlü uygulamalarını bir yasal zemine dayandırma kaygısı, onlardan biri olarak Türkiye’nin yer adlarını değiştirme çabasının, gerilimli bir sürece dönüşmesine neden olmuştu. Deneyimlere bakılırsa yer adlarını değiştirme politikasının hukuki-yasal dayanakları ancak uygulama içinde inşa edilmiş ve sistem yer adlarıyla adeta bir muharebeye girişmişti.

Bu alanda yapılan ilk düzenlemelerden birisi 1926’da çıkarılan Çift İsimle Anılan Vilayetlerin Tek İsimle Anılması yasasıydı. Bu çerçevede Canik/Samsun, Saruhan/Manisa, Kocaeli/İzmit, Menteş/Muğla, Bozok/Yozgat, İçel/Silifke, Görle/Görele, Enderin/Andırın gibi şehir isimleri değiştirilmişti. Ama tüm yer isimlerine müdahaleyi mümkün kılacak bir yasal düzenleme hâlâ yoktu. Böyle olduğu için yer değiştirme uygulamaları parçalı düzenlemelere göre yapılıyordu.

Yer adlarına merkezi ve ülke düzeyinde müdahale etme fikri 40’lı yıllarda yeniden gündeme geldiğinde, valiliklere gönderilen bir genelge ile yabancı dil-köklerden gelen yer adlarına dair dosyalar düzenlenerek İçişleri Bakanlığına gönderilmesi istenmişti. 1942’den itibaren illerden gelen dosyalar incelenmiş, ancak II. Dünya savaşının yarattığı kaotik ortam nedeniyle bu çalışmalar yine sistemin arzu ettiği hacim ve hızda ilerlememişti.

∗∗

1949’da çıkarılan 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile yer adlarını değiştirme yetkisi İçişleri Bakanlığı’na verilmişti. Bakanlık da teknik kolaylık için 1956’da kendi yönetiminde Ankara Üniversitesi DTCF, Milli Savunma, Milli Eğitim, Bayındırlık Bakanlıkları, Tapu Kadastro, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve TDK temsilcilerinden bir Ad Değiştirme İhtisas Kurulu oluşturmuştu. Bu kurul, 19.10.1957 gün ve 4/9595 sayılı Bakanlar Kurulu kararı gereğince 1.3.1957 tarihinden itibaren çalışmaya başlamıştı. Fakat haftada iki veya üç gün mesai saatleri dışında toplanıp çalışmalarını sürdürse de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun yürürlüğe girmesiyle kurul üyelerine yapılan ödemeler kaldırılınca çalışmalar 1970’de yine durmuştu.

Bu arada daha önceki kararlar gereği adları değiştirilmek üzere bakanlığa gönderilen dosyalar birikince Şubat 1973’de bu kez İller İdaresi Genel Müdürlüğünde bir komisyon kurulmuştu. Ancak bu kurul da iki sene çalışmış ve belli ki istenilen sonucu alamayınca Milli Eğitim, Milli Savunma Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Harita Genel Müdürlüğü, DTCF Dekanlığı ile Türk Dil Kurumundan bir temsilci istemek suretiyle “Ad Değiştirme İhtisas Kurulu” yeniden kurulmuştu. Bu çalışma da 1978’de Başbakanlık tarafından “tarihi değeri olan yer adlarının da” değiştirildiği gerekçesiyle durdurulmuştu.

∗∗

Bu gerilimli sürece rağmen Ağustos 1977’e kadar ülkenin 35.917 kırsal yerleşmesinden % 36’sının adları değiştirilmişti. Ama yine de ad değiştirmeyi bir sistematiğe, hıza ve genişliğe erdirme arayışları bitmemiş ve 1983’de Ad Değiştirme Uzmanlar Kurulu Kuruluş, Görev ve Çalışma İlke ve Usulleri Hakkında Yönetmelik çıkarılmıştı. Bu yönetmeliğe göre İller İdaresi Genel Müdürünün başkanlığında Genel Kurmay Başkanlığı’nın bir, Milli Savunma Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün birer, DTCF ile Atatürk Kültür Dil Tarih Yüksek Kurumu’nun ikişer temsilcisinden yeni bir kurul oluşmuştu.

Bu kez muharebenin hacmi de genişletilmişti. Sadece yabancı köy adları değil; dağ, nehir, ova adlarından Türkçeleşmiş olmayanlar bile değiştirilecekti. Hatta Türkçe olduğu halde değilmiş gibi görünen adlar da değiştirilecekti. Özellikle Ermenice, Rumca adların niçin değiştirildiği halka anlatılacak, yeni adların yer aldığı haritalar okullara, kamu kuruluşlarına dağıtılacaktı. Yeni yer isimleri için ilk ve orta dereceli okullarda özel program uygulanacak, mahalli devlet memurları Ermenice, Rumca olduğunu bildikleri eski yer adlarını kullanmayacaktı vb.

∗∗

Özetle Türkiye’nin siyasal iktidarları, ülkenin geleneksel kültürlerinin ürünü olan yer adlarına karşı tam bir muharebe açmış; bu isimlere yansıyan toplumsal belleği silmek istemişti. Bugün sözü edilen belleğin yeniden inşası hem tarihe, hem de bu ülkenin geleneksel kültürlerine saygının bir gereğidir ve tam da belediye seçimlerine giderken yerel yönetimlerin öncelikli görevlerinden birisidir.