Üç hamle, hep aynı emare
Seçime nasıl gideceğimiz az çok belli oldu. Önümüzdeki süreç, Türkiye yakın tarihinin en zorlu virajlarından biri olmaya aday. İktidarın son bir haftaya sığdırdığı üç hamle bu iddiayı kuvvetlendiriyor.
Saray cenahında seçim provası ve hazırlıkları yoğunlaştı. İlk hamle, kar yağışının İstanbul’da etkili olmaya başladığı saatlerde geldi. İktidar İstanbulluların hayatlarını felç etme pahasına İBB etrafındaki ablukayı daralttı. Önce trol ordusunu ve yandaş medyayı, sonra bakanları devreye soktu. Buraya kadar şaşırılacak pek bir şey yok. Ancak İmamoğlu’nun balıkçıya gitme görüntülerinin servis edilmesiyle bambaşka bir aşamaya geçildi. Şüphesiz bu sürecin bir yönü doğrudan İmamoğlu ve İBB ile ilgili. Bununla birlikte iktidar, bu son hamlesiyle İmamoğlu’nu çalıştırmama, onun şahsında muhalefeti itibarsızlaştırma çabalarıyla yetinmeyeceğinin açık bir biçimde sinyalini veriyor. Hedefi daha büyük ve doğrudan CB seçimiyle bağlantılı.
Görüntülerin bu şekilde servis edilmesi bir yanıyla da “devletin içine” yönelik bir hamle. İktidarın zor gücünü elinde tutan kadro, bürokraside çözülme emareleri olduğunun farkında. Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara uyarılarının yanı sıra, çeşitli kademelerden muhalefete sızdırılan bilgi ve belgeler iktidarda huzursuzluk yaratıyor. Her ne kadar Saray kadroları, aşağıyı baskı altında tutsa da sızmalar süratle devam ediyor. Bunu durdurmak isteyen iktidar, İmamoğlu’nun şahsında muhalefetin adım adım takip edildiğini hem bürokratlara hem de halkla göstererek iplerin hâlâ ellerinde olduğunu kanıtlamayı amaçlıyor, “değişim rüzgârına kapılmayın” mesajı veriyor.
GÜL’ÜN İSTİFASI
İktidarın bir diğer hamlesi Adalet Bakanı Gül’ün istifası ve TÜİK Başkanının görevden alınmasıyla gerçekleşti. Bunlar yeni görevden almaların, seçim kabinesi oluşturmanın habercisi. Gül’ün “görevden affının” gerçekleştiği tarih manidar. Çünkü eski Bakan, Sedef Kabaş vakasında, bilindik üslubunu bırakmış ve “şahin” kesilmişti. Ancak belli ki, bu (tıpkı TÜİK Başkanının kapıları Kılıçdaroğlu’na açmaması gibi) yeterli olmamıştı. Gül’ün son demeciyse, doğrudan ifade etmese de İmamoğlu’nun araç görüntülerinin servis edilmesine eleştiri olarak yorumlanabilecek bir açıklamaydı. Muhtemelen o esnada artık yolun sonuna geldiğini görmüştü. İçişleri Bakanıyla anlaşmazlığı bilinen ve epeydir Pelikancıların hedefinde olan Abdülhamit Gül’ün istifası ve yerine Bozdağ’ın getirilmesi, Saray’ın önümüzdeki dönem için tercihini netleştirdiği anlamına geliyor. MHP ile birlikte Soylu’nun temsil ettiği kanat, seçime giden sürecin stratejisini belirleyen ana güç olacak.
Saray’ın üçüncü hamlesi ise medya üzerindeki kuşatmayı artırmayı amaçlayan bir gece yarısı genelgesi oldu. Genelgenin arkasında, uyarlama bir TV programının paganlığı özendirdiğine dair iddialar varmış gibi görünse de aslında hedef yine daha büyük. İktidar bloku, bir taraftan İslamcıların kültür-sanat-medyaya ilişkin yarım asrı aşan hayallerini yerine getirmeyi vadediyor, bir taraftan da yandaş olmayan medyayı tamamen susturmayı amaçlıyor. Muhalif kanallara kesilen cezalarla yetinmeyecekleri, RTÜK Başkanının genelgeyi alkışlamasından belli oluyor zaten. Seçime doğru, sansürün bin türlüsü özgür medyayı susturmak için devreye sokulacak. En vahimi ise genelgenin, anayasal hakları fiili olarak kısıtlayacak bir takım başka işlere devam edileceğinin işareti olması.
MUHALEFETİN CEVABI
Meclis muhalefeti iktidarın “sopalı seçim” hazırlıklarına nasıl cevap verecek belli değil. İktidarın İmamoğlu üzerinden yaptığı provada muhalefetin “hangi yol kimin yetki alanında” tartışmasının ötesine pek de geçememesi Saray’a şimdiden geniş bir manevra alanı sundu. İmamoğlu da Millet İttifakı da kara değil ama iktidarın yeni hamlelerine “hazırlıksız” yakalandı. Kılıçdaroğlu’nun “yolsuzluk belgeleri gelmeye devam ediyor” mesajının, iktidarın güç gösterilerine mani olmaya yeteceği şüpheli. Üstüne üstlük iktidar bloku, içindeki en gerici, en şoven unsurların ihtiraslarını beslemeyi sürdürürken evrensel hakları, özgürlükleri ve laikliği temel alan bir savunma hattının hâlâ geliştirilemiyor olması da başlı başına düşündürücü.
Son virajda savrulmamak için yuvarlana yuvarlana üzerine geleni görebilmek ve tekerleklerin doğru zemine bastığından emin olmak şart. Aksi durumda olası bir yol kazası çok pahalıya mal olabilir.