Google Play Store
App Store

Gündoğarken olarak 31 Ocak gecesi Uğur Mumcu’yu anacağımız bir konser vereceğiz. Demokrasiye olan inancımıza sarılarak, kenetlenerek en yüksek perdeden söyleyeceğiz şarkılarımızı.

Uğurlar olsun
Uğur Mumcu (Fotoğraf: AA)

Soğuk bir Pazar günüydü. Gri bulutların gökyüzünü sarmaladığı sulu sepken karın atıştırdığı tatsız bir Pazar günü. Bir gün önce çaldığımız için eve sabaha karşı gelmiş ancak öğlene doğru uyanmıştım. İsteksizce televizyonun kumandasına basmış ve Uğur Mumcu’nun katledildiğini o zaman öğrenmiştim. Bu olay duyulur duyulmaz sanki aileden birini kaybetmişçesine ağabeyimler, babamlar bizde toplanmış ve televizyonlardan bilgi almaya çalışıyor, bu işi yapan katil ya da katillerin kim olabileceği konusunda fikir yürütüyorduk.

Aradan otuz bir sene geçti. Koskoca otuz bir sene. Sabahattin Ali, Turan Emeksiz, Doğan Öz, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Musa Anter gibi birçok aydınla benzer oldu ne yazık ki Uğur Mumcu’nun da sonu. Okumaktan büyük keyif aldığımız, televizyon röportajlarını soluksuz izlediğimiz, araştırmacı gazeteci denilince ilk akla gelen isimdi Uğur Mumcu. Kızı Özge’yi, oğlu Özgür’ü ve eşi Güldal Mumcu’yu görünce sanki bu cinayetin sebebi benmişim gibi suçluluk duyarken bu devleti yönetenler, diğerlerinde olduğu gibi sadece taziye mesajları yayınladılar ellerindeki onca yetkiye ve güce rağmen. Uğur Mumcu’nun ölümünden sadece altı ay sonra ise Türkiye bu sefer Sivas’ta toplu bir katliamın acısını yaşadı. Madımak Oteli’nde ülkenin aydınları göz göre göre yakıldı. Devletin güvenlik güçleri olayları sadece seyretti. Hiçbir üst düzey görevli bunca yıllık bu kadar faili meçhul cinayet karşısında bırakın suçluları cezalandırmayı, ailelerinden ve adalet bekleyen Türk halkından bir kez bile özür dilemedi. Yazıma şu anda Maria Farantouri ve Zülfü Livaneli nin seslendirdiği “I Meres Mas” eşlik ediyor. Yani Günlerimiz. Yağmur Atsız’ın muhteşem şiiri ve Livaneli’nin bir o kadar güzel bestesi nasıl da özetliyor kayıplarımız karşısındaki çaresizliğimizi.

“Çözülen bir yün yumağı/Akıp giden günlerimiz/Mezar taşlarından suskun/Telaşsız sessiz sitemsiz

Savrulan yapraklar gibi/Akıp giden günlerimiz/Cenaze törenlerinde/Telaşsız sessiz sitemsiz

Bir suçluyu aklar gibi/Akıp giden günlerimiz/Sanki bir sır saklar gibi/Telaşsız sessiz sitemsiz

Doğmayan şafaklar gibi/Akıp giden günlerimiz/Haksız ittifaklar gibi/Akıp giden günlerimiz

Bir kitaba başlar gibi/Koşarken yavaşlar gibi/Düşen arkadaşlar gibi/Akıp giden günlerimiz”

31 Ocak Çarşamba Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UMAG)’nın düzenlediği Uğur Mumcu’yu anacağımız “31. Adalet ve Demokrasi” haftasının kapanış gecesinde değerli oyuncu dostumuz Şebnem Gürsoy’un sunumuyla bir Gündoğarken konseri vereceğiz. Tabii ki bu özel gecede çok özel şarkılar söyleyeceğiz. Sabahattin Ali’yi de hatırlayacağız, Nâzım’ı da, Metin Altıok’u da. Mumcu ailesi ve seyircilerimize belki de en önemlisi demokrasiye olan inancımıza sarılarak, kenetlenerek en yüksek perdeden söyleyeceğiz şarkılarımızı. Ta ki sesimiz Türkiye’nin dört bir yanından duyulana kadar… Kalın sağlıcakla…