Kılıçdaroğlu liderliğinde Altılı Masa bir dizi yanlış karar alarak, şartların çok uygun oldu bir seçimi mucizevi biçimde kaybettiği tezimi geçen hafta detaylı olarak açıklamıştım. Kılıçdaroğlu seçimin ertesinde bir büyük hata daha yaptı. CHP seçmenine “Ben kurultaylarda aday olmam, aday gösterilirim” gibi hayli yuvarlak bir söz söyledi. Açıklama “Bu adamın yenilgiden ders çıkartmaya ve CHP’yi bırakmaya niyeti yok” diye yorumlandı ve 28 Mayıs’tan kurultaya kadar geçen 5 ay boyunca Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin en sevilmeyen insanı oldu.

Oysa hemen 29 Mayıs’ta şunu söylemeliydi: “Seçimi kaybettik. Aday olarak ben kaybettim. 2024 yerel seçiminin hemen ardından bir kurultay yapacağız ve ben o kurultayda kesin olarak aday olmayacağım. İdeolojisini, perspektifini, düşüncelerini en iyi açıklayan arkadaşım kurultaydan galip çıkacak ve ben de kenardan onu alkışlayacağım. O zamana kadar görevim, her seçim bölgesindeki halkın kararlarına göre belediye başkanı adaylarının şeffaf ve adil tespiti için hakemlik üstlenmek olacak.”

Kemal Bey bu açıklamayı yapsa, bence haddini fazlasıyla aşan bir karalama kampanyasının muhatabı olmayacaktı. Yerel seçim adayları gerçekten şeffaf biçimde belirlendiğinde parti 31 Mart 2024’e çok daha emin biçimde hazırlanacaktı. Kılıçdaroğlu kariyerinin son seçiminde halkın saygısını kazanmış muzaffer bir başkan olarak uğurlanacaktı. Ve daha önemlisi genel başkan adayları “O yaşlı, ben gencim” cümlesinden çok daha anlamlı cümleler kurarak birbirleriyle yarışmak zorunda kalacaklardı.

Siyasetle ilgisi olmayan okurlar “E ne güzel işte kurultay oldu” diyebilirler. Gerçekte bir seçime aylar kala kurultay yapmak bir partinin kendini imha etme riskini alması demek. Kurultay öncesi parti ikiye bölünür. Ayrım “başarılı ve başarısız, erdemli ve erdemsiz” diye değil, “Senin adamın benim adamım” diye yapılır. Tam olarak da bu yapıldı, yapılıyor. Kılıçdaroğlu ekibi kazansa da aynısı olacaktı.

Kurultay 6 kasım 2023’de yapıldı. CHP’ye 50 yıldan sonra ilk seçim zaferini getiren 2019 yerel seçimi öncesi 6 kasım 2018’de mahallerde hangi muhtarın destekleneceği bile biliniyordu. Bugün seçime neredeyse 100 gün kaldı ve tek bilinen kimsenin bir şey bilmediği.

Şu ana kadar Kılıçdaroğlu’nun hatalarından bahsettik. Göreve başladığı ilk anda Özgür Özel, dakika bir gol bir, akıl almaz bir hata yaptı: “İstanbul, Ankara ve Aydın üç başarılı ilimizde başkanlarımız değişmeyecek, diğer her seçim bölgesinde ölçümler yapacağız” dedi.

İstanbul, Ankara ve Aydın’ı kurultay öncesi Kılıçdaroğlu ilan etmiş ve bu durum değişim yanlıları tarafından ‘seçim rüşveti’ olarak yorumlanmıştı. İstanbul ve Ankara’nın da baştan ilan edilmesi hataydı kuşkusuz ama bu iki kent hem Türkiye’nin en büyük iki kenti, hem de İstanbul ve Ankara başkanları “Cumhurbaşkanı Yardımcısı” gibi hayali bir makamla ödüllendirilmişti. Mesele bu iki kentten sonra neden Aydın’ın anıldığıydı? Aydın Türkiye’nin 19. büyük kenti ve CHP’li belediyelerce yönetilen Aydın’dan daha büyük İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Hatay ve Tekirdağ gibi 6 kent ve yakın nüfuslarda olan Eskişehir ve Muğla var. Bunlar aşılarak neden sadece Aydın söylendi?

Tıpkı İstanbul ve Ankara gibi, İzmir, Antalya, Adana ve Mersin’de de ilk dönemlerini yaşayan başkanlar var. Bu dönemde İzmir’de dev bir yangın, yıkıcı bir deprem oldu. Adana’da daha yeni deprem oldu. Tüm bu illerde yeni başkanlar bürokrasisine hakim olamadıkları kentlerde dövizin 6 kat arttığı, hayatın 10 kat pahalılandığı bir ekonomide, 2 yıl pandemi, 4,5 yıl iktidar kıskacında zorluklarla çalıştılar.

28 Mayıs seçim sonuçlarına bakarsak tüm ilçelerinde oyunu artıran bir tek kent var: Adana. Oyunu en fazla yükselten kent Mersin. Mersin seçmen memnuniyetinde en üstteki il. Bu sürede Muhittin Böcek, üç ay entübe, bir yıl yaşam mücadelesi verdi. Bunlar “şüphe uyandırabilen” seçmen araştırmaları değil, somut veriler.

İstanbul, Ankara ve Aydın çok başarılı kentler de, İzmir, Antalya, Adana, Mersin çok mu başarısız? Kılıçdaroğlu’nun belki de kurultay öncesi avantaj kazanmak için ilan ettiği bu üç kenti “başarılı” sayıp, diğerlerinin adını anmamak, 4,5 yıldır iktidardan, doğadan, sığınmacılardan, ekonomiden gelen her sorunla mücadele etmeye çalışan belediye başkanlarını ve onların seçim bölgelerindeki seçmenleri üzmüş olabilir mi?

Bu yazının başlığını “Worst Case Scenario” yazdım. İstanbul burjuvazisi İngilizce başlıkları çok sever. Ben de bir İstanbullu olarak bu kitlenin ilgisini belki İngilizce başlıkla çekerim diye düşündüm. Başlığın çevirisi “En Kötü Durum Senaryosu”dur.

İnanıyorum ki sorunlar aşılacak ve her şey çok güzel olacak. Ama mazallah acil önlemler alınmazsa, en kötü durumda yaşanacak senaryo şu olabilir: CHP’deki kırgınlık tüm illerde seçim çalışmalarına ve seçim sonuçlarına etki eder. AKP ve MHP ortakken, İyi Parti’nin ayrı seçime girmesi işleri daha da zorlaştırır. AKP, İstanbul’a Binali Yıldırım gibi yaşlı ve yorgun bir aday değil, zıpkın gibi bir genç aday çıkartır. Kulislerde en çok Selçuk Bayraktar’ın adı geçiyor ki, Selim Türkhan ve ailesi için bu isim Erdoğan’dan bile daha cazip. Aynı şey Ankara için de geçerli olabilir. Mansur Yavaş’tan daha genç, seküler ve milliyetçi bir aday, AKP ve MHP organik oylarının üzerine kritik birkaç puan ekleyebilir.

Ortalık öyle karışabilir ki güvendiğimiz İzmir’in dağlarına dahi karlar yağabilir. 19. sıradaki bir kentin kendilerinden önce anılmasıyla motivasyonları bozulan Antalya, Adana, Mersin’de bile iş zora girer. 2019’da 250 belediye alan CHP, 2024’de bunların yarısını kaybeder. Parti olağanüstü kurultay kararı alır. 18 oyla kazanılan kurultay 19 oyla kaybedilebilir.

Bu dediklerim gerçekleşir mi? Umarım gerçekleşmez. Bunca akıllı insan bu kadar hatayı peş peşe yapamaz. Ama geçen yıl da “Bu kadar hata peş peşe yapılamaz” demiştik ve tüm olası hatalar maalesef yapıldı.

O nedenle, en başta Özgür Özel, herkes bu konular üzerinde düşünmeli. Çalışan, üreten belediyeler el üstünde tutulmalı. Doğan Tılıç’ın söylediği ve 2019 kampanyasında yaptığımız gibi tüm başarılı belediyelerin hikayeleri öne çıkartılmalı… Özellikle daha ilk döneminde olan belediye başkanlarına karşı ayrıştırıcı, rövanşist dil asla kullanılmamalı.

AKP’nin en güçlü, CHP’nin en güçsüz olduğu kadın seçmene ulaşma konusunda yapısal değişim yaşanmalı. Başkanın artı değer yaratamadığı tüm “ballı” belediyelere liyakat sahibi kadın başkanlar getirilmeli. Bu dönem CHP’nin elindeki 65 ballı ilçe belediyesinden en fazla 10 tanesi iş yaptı. Anket sonucuna bakmaya ne gerek var? 2019’dan 2023’e seçimlerde kim yükselmiş, kim düşmüş, her şey ortada zaten. İyi olanı koru, kötü olanın yerine liyakat sahibi kadın aday koy. Bu kadar basit.

Kemal Bey’i her seçim öncesi şehir şehir gezdiren, bu arada Ankara’da iş takibi yapan, kelimenin tam anlamıyla “dolandırıcı” bir kadro olurdu. Şu anki CHP yönetiminde idealist, genç, tertemiz birçok genç insanın yanı sıra bu yıllanmış dolandırıcılar da var.

Dolandıranlara bir şey olmuyor. Olan hep genel başkanlara oluyor. Genç Özgür Özel, AKP’yi sarsacak el ele vermiş gerçek bir iktidar partisinin başkanı mı olacak, yoksa bu dolandırıcı tayfanın gazıyla yanlış kararlar mı verecek, hep birlikte göreceğiz.

*: En kötü durum senaryosu