Yeni anayasa basını özgürleştirecek
 
Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olması için yürütülen yeni anayasa çalışmaları hız kesmiyor. Son olarak “Ak Parti”nin anayasa uzlaşma komisyonuna basın özgürlüğüyle ilgili getirdiği öneriyse tam da Türkiye’nin ihtiyacı olan düzenleme. “Basın hürriyeti milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın, başkalarının haklarının, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının, her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğunun engellenmesi  amaçlarıyla sınırlanabilir” diyor önerilen madde. Ne güzel düşünmüşler öyle değil mi? Ancak nedense Milliyet gazetesi sürmanşetten itiraz etmiş bu düzenlemeye. Yetmemiş Milliyet yazarı Kadri Gürsel de itiraz etmiş hatta Hürriyet’ten Taha Akyol bile dayanamamış itiraz etmiş. Neyse ki Cemil Çiçek soğukkanlılıkla cevaplamış tüm eleştirileri. Basın özgürlüğü geri gitmeyecek demiş. Yiğit Bulut durur mu her zamanki yiğit tavrıyla defans bloğundaki yerini almış, teklif basın özgürlüğünü koruyacak demiş özetle. Tahminlerin aksine bu tartışmada Cemil Çiçek ve Yiğit Bulut’a katıldığımı belirtmek istiyorum bu haftaki Köşe Vuruşu’nda. Peki “Ak Parti”nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdiği teklif, basını hangi açılardan özgürleştirecek bir görelim: 
 
MİLLİ GÜVENLİĞE HALEL GELMESİN
Milli güvenliğin sağlanması için basın özgürlüğü engellenebilir deniliyor örneğin teklifte. Misal, önce Suriye tarafından füzeyle düşürüldüğü iddia edilen, sonra füze değil uçaksavar olabilir denilen, en sonunda nasıl düştüğü konusunda bir şey söylenmeyen Türk uçağını ele alalım. Basının en çok burada gazetecilik yapması gerekiyor ve yapamıyor öyle değil mi? Oysa bu madde yürürlükte olsa, milli güvenlik gerekçesiyle direk bu konuda bir yayın yasağı gelir ve basın da bu konuyu düşünmekten kurtulur. Alın size özgürlük. Sonuçta milli güvenlik kavramı muğlak, her iktidar özgürce yorumlayabilir öyle değil mi? Özgürlük diye buna denir işte. Hatta 34 sivilin, devlet bombardımanıyla hayatını kaybettiği Uludere meselesini de milli güvenlik nedeniyle yayın yasağı kapsamına alırsak basın bir yükten daha kurtulur, iktidarı ürkütmeden gazetecilik yapma özgürlüğü kazanır. 
 
KAMU DÜZENİ BOZULMASIN
Şimdi “Ak Parti”nin basın özgürlüğünü “artırma” teklifindeki kamu düzeni maddesi de önemli. Kamu düzeni söz konusuysa, basın özgürlüğü sınırlanabilir deniyor. Yine bir örnekle gidelim, geçen cumartesi Diyarbakır’da Özgürlük için Demokratik Direniş diye bir miting düzenlendi. Sosyal medyayı takip edenler duymuştur muhakkak. Bu mitingteki polis şiddeti de malum. BDP’li milletvekilleri dahil birçok kişi yaralandı. BDP’li vekiller Pervin Buldan ve Ayla Akat Ata’nın yaralı fotoğraflarını şansınız varsa görmüşssünüzdür. Şansınız varsa diyorum çünkü pek çok ana akım medya organında yer almadı. Hatta kimisi şiddet gören tarafı huzur kaçırmakla suçlayarak bir adım daha ileri gitti. Şimdi yeni anayasadaki teklif geçerli olsa, bu mitingle ilgili haberler, “bu öfkeyle yeni eylemler yapılır ve kamu düzeni bozulur” gerekçesiyle engellenebilir mi? Engellenebilir. Sonuçta “kamu düzenini” tanımlamak da iktidarın bileceği iş. Öyle olsa hiç olmazsa kimi gazeteler yalan söylemek zorunda kalmaz. Yalan söylememe özgürlüğü de az şey değil doğrusu. 
 
GENEL AHLAK KORUNSUN
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na “Ak Parti” tarafından getirilen “genel ahlak” ihlallerinde basın özgürlüğü kısıtlansın önerisi az şey mi? Misal hafta sonu başlayan müzik festivalinde bira yasağı tartışmasına ne demeli? Genel ahlakın tanımı herkese göre farklı yapılabileceğine göre, bu konuyla ilgili olumsuz haberleri rahatlıkla genel ahlâka aykırı diye yasaklanabilir öyle değil mi? Böylece kimse alkol yasağını eleştiremez. Sırf okurunu belki biraz da reklamverenini kaybetmemek için eleştirmek zorunda kalanlar da rahat bir nefes alır. Yasağı savunmak zorunda kalacak yandaşlar da bu topa hiç girmeyerek, demokratik, özgürlükçü, “hoşgörülü” imajlarını korumuş olurlar. Eh bu da bir özgürlüktür.  Öyle olmadığı halde sürekli “biz ne kadar demokratız” diye açıklamak zorunda kalmak da yorar çünkü insanı. 
 
YAŞASIN ÖZGÜRLÜK
Birkaç örnek üzerinde de gördüğünüz gibi söz konusu teklif, medyamızın zaten fiilen uyguladığı sansürü yasal hale getirecek. Böylelikle gazetecilik yapmak isteyen de yapamayınca, kasıtlı olarak gazetecilik yapmayanlar saklanabilecek. En azından ileride biz gazetecilik yapmak istedik ama “Anayasa engelledi” diyerek itibar kaybını bir miktar azaltabilecekler. Bu da biraz rahatlatır insanı. Rahatlamak da bir çeşit özgürlüktür nihayetinde. O yüzden bu düzenlemeye itiraz etmelerini filan beklemeyin. Hem, kim kendini “özgürleştirecek” bir düzenlemeye itiraz eder ki?