Yusuf Cengiz’i anarken: Şehirler, kurumları ve işlevleri
‘Ticaret ve Sanayi Odaları’, kuşkusuz birer sivil yapı olmaktan daha fazla önemi/anlamı olan kurumlardır. Devletin kamusal hizmet alanından adım adım çekilmesi ile bazı sivil kurumların toplumsal dayanışmacı işlevleri giderek öne çıkmıştır ki Ticaret Sanayi Odaları onlar içinde özel bir yere sahiptir. Gerek kimi üyelerin ve gerekse kurum olarak odaların ekonomik gücü, devletin dışındaki yapılara muhtaç hale getirilmiş milyonlarca insan için bir ‘kurtarıcı’ algıyı inşa etmiştir.
Diğer yandan Ticaret ve Sanayi Odaları, sadece iktisadi işlevleriyle değil, belki de bundan daha fazla toplumsal/politik işlevleriyle de dikkat çeken kurumlardır. Bulundukları şehirlerde sanayi ve ticaretin etki alanı nedeniyle çoğu kez iktisadi olmayan taleplerin de hem muhatabı hem de savunucusu olmuşlardır. Özellikle politik-kültürel gerilimlerin gündelik hayatı doğrudan etkilediği kentlerde bu durum daha belirgindir. Bu yüzden herhangi bir konuda resmi kurumların tutumu kadar Ticaret ve Sanayi Odalarının ne dediği de toplumsal ilginin konusu olmuştur.
∗∗∗
Akademik toplantılar nedeniyle gittiğim şehirlerde, bu Odaların daha özgün deneyimlerine de tanıklık ettiğimi belirtmek isterim. Tunceli Ticaret Sanayi Odası bunların başında gelir. Her şeyden önce ‘sanayi’ ile hiç tanışmamış bir şehrin ‘sanayi odası’dır. Ama ‘ticaret’ için de durum farklı değildir. Bu şehir, geçmiş yıllarda evine çay, şeker alan herhangi bir vatandaşa, ‘Neden iki paketten fazlasını aldın’ gibi sorularla, hesap vermeye mecbur edilmiş insanların şehridir. Yani aynı zamanda ‘kısıtlanmış’ bir ticari deneyime sahiptir. Dünyanın her yerinde şehir ve ticaret arasındaki geliştirici ilişki, burada bilhassa politik karar ve faktörlerin etkisiyle aynı işlevi yerine getirememiştir. Dolayısıyla böyle bir şehirde ‘Ticaret Odası’ ve Oda’nın yöneticisi olmak da aslında görünmez bir gerilimin orta yerinde durmak demektir.
Ben, Tunceli Ticaret ve Sanayi Odası’nı ve başkanı Yusuf Cengiz’i 2000’li yılların başlarında tanımıştım. Dersim o yıllarda da farklı aktörlerin, yaklaşımların, resmi ya da muhalif politik kurumların gerilim alanıydı ve Yusuf Cengiz kentteki en önemli STK’nın başkanıydı. Sadece bu özelliği nedeniyle şehrin hemen her türlü sorunu ona intikal ediyordu. Dolayısıyla ülkenin herhangi bir şehrindeki odanın taleplerinden farklı olarak Tunceli Ticaret Sanayi Odası’nın talepleri çok daha kendine özgüydü. Oda başkanı olarak Yusuf Cengiz, katıldığı hemen tüm toplantılarda şu talepleri dile getirirdi: “İlimize Dersim adı, ilçe ve köylerimize eski isimleri verilmeli, eski ve yeni isimler birlikte kullanılmalıdır. 15 Kasım 1937’de idam edilen Seyit Rıza ve diğer Dersimli altı kişinin mezar yerleri açıklanmalıdır. TBMM Dilekçe Komisyonu arşivinde toplanmış bulunan Dersim’le ilgili belgeler araştırmacılara açılmalıdır. Munzur ve Pülümür vadisindeki HES ve baraj projeleri iptal edilmelidir. İlimiz merkezinde bulunan kışla, onarılarak Dersim kimlik ve kültürünü yansıtacak bir müzeye dönüştürülmelidir. Çarşı merkezinde bulunan eski hükümet konağı boşaltılarak, kültürel amaçlı kullanıma açılmalıdır. Daha önce Öğretmen Lisesi olarak kullanılan, 1980 darbesinden sonra Bölge Komutanlığı’na tahsis edilen okul ve arazi boşaltılmalı ve yeniden eğitim kurumlarına tahsis edilmelidir”.
∗∗∗
Benzer kurum yöneticileri ilgili toplantılarda bu talepleri dinlerken ne düşünürlerdi bilemem ama Tunceli Ticaret Sanayi Odası’nın böyle daha onlarca talebi olduğunu biliyordum. Zira Oda yöneticileri iktisadi-politik-kültürel pek çok sorundan oluşan bir gerilim yumağının adeta merkezinde duruyorlardı. Dolayısıyla bu coğrafyada bir oda başkanı olmak, pek çok güçlüğün kavşağında olmak demekti. Gündelik hayatta ağır sorumlulukları vardı. Yusuf Cengiz, temsil ettiği kurumun ötesinde, bireysel olarak bu sorumlulukların bilincindeydi ve sıkboğaz edildiği tüm zamanlarda kendi toplumunun; Dersim’in nefesi ve sesiydi. 11 Mart 2018’de, erken bir zamanda hayata veda ederken, bambaşka bir kamuculuğa dair bir muazzam deneyimler ve değerli bir miras bıraktı. Şehrin, hafızasına dair arayışında ışık olacak bir deneyim ve miras.