Galatasaray sahasında karşı karşıya geldiği Gaziantep FK ile 3-3 berabere kaldı. BirGün yazarı Fırat Topal, son saniyeleri nefes kesen maçı sıcağı sıcağına değerlendirdi

Acılı baklava

Galatasaray, uzatma dakikaları James Wan gerilimlerini aratmayan maçın son dakikasında 2 puan bırakarak şampiyonluk yarışına havlu attı.

Gaziantep’in 1-0 öne geçmesini onların oyundaki üstünlüklerine veya Galatasaray’ı durdurma planlarını çok iyi uyguladıklarına bağlayamayız açıkçası. Dijlobodji’nin golü, Belhanda’nın yaptığı gölge savunmadan kaynaklanıyor. Tabii gölgeden kastım, 90’larda nice Avrupalı forveti gölgesi gibi takip eden Galatasaray stoperi Reinhard Stumpf’un yaptığı türden bir savunma değil. Daha çok refakatçi cinsinden. Nitekim devrenin geri kalanında Saracchi ve Mariano o kadar fazla ceza sahasına kıvrılabildiler ve bir o kadar da savunma arkasına koşu yapmayı başarabildiler ki bu ikiliden birisi nerede ise her hücumda rakip ceza sahası içinde topla buluşmaya başladı. Zira kağıt üstünde onların önünde oynayan Onyekuru ve Feghouli sürekli ceza sahası önüne girip pas trafiğinde bir zincir oluyor ve Gaziantep beklerini alıp peşinde sürüklüyordu, böyle olunca da Uruguaylı ve Brezilyalı’nın önünde bomboş bir alan oluyordu. Sumudica göbeğine olduğu kadar dersine pek çalışmamış diyebiliriz ki bunu kendisi de itiraf ediyordu maç öncesinde. Hatta lige verilen arayı geçtim, sadece geçtiğimiz haftaki Rizespor maçını izleyerek dahi Ünal Karaman’dan bir şeyler öğrenebilirdi. Hal böyle olunca Galatasaray golleri, elini kolunu sallaya sallaya attı diyebiliriz (tabii gol öncesi yapılan servisleri de yabana atmayalım).

Younes Belhanda’yı bu satırlarda yer den yer çok vurduk, çok ender olarak da övdük. Fakat Faslı oyuncunun her maçta kendisini aşması gerçekten anlatılması güç bir futbol olayı. İlk yarıda yaptığı hatayı attığı golle bir nebze unutturmuş bir futbolcunun ikinci yarıya bu denli olumsuz anlamda damga vurmasını tahmin etmek çok zor. Orta sahadan kendi kalesine attığı anlamsız maç karşılaşmanın kaderini değiştirdi adeta. Takımı 3-1 öndeyken ve izleyen 2 hafta şampiyonluk yarışındaki iki rakibiyle İstanbul’da oynayacakken artık lig üçüncülüğü de tehlikede olan stopersiz bir takıma dönüştü bir anda. Uzatma dakikalarında olanlar ise tarafsız gözle izleyen birisi için müthiş bir heyecan fırtınası. Tabii ligimizdeki futbolcuların oyun zekasını da net biçimde ortaya koyuyor. Uzatma dakikalarında rakip futbolcuya yüzü korner bayrağına dönükken faul yapan, maçın son dakikasında müdahale zamanlamasını yanlış ayarladıktan sonra hala rakibini düşüren futbolcular ortalama bir futbol takımında dahi formayı hak etmiyorlar aslında.

Galatasaray ligin geri kalanında artık Trabzonspor’un cezasını yapılan itirazın kabul edilmemesini ve Şampiyonlar Ligi vizesini almayı umacak. Ancak zirve için kıyasıya yarışan rakipleriyle oynadığı 2 maçı 0 puanla kapatırsa Avrupa Ligi’ni dahi ön eleme tünelinin ucunda görebilecek noktaya gelebilir.

*Testere, Korku Seansı ve Ruhlar Bölgesi serilerinin yönetmeni.