Önceki hafta Birleşmiş Milletler’in (BM) “Dünyada Gıda Güvencesi ve Beslenme Durum Raporu-2022 (SOFI)” yayınlandı. Rapor dünyada gıdaya erişim ve beslenmenin özellikle pandemi döneminde kötüleştiğini gösteriyor. BM’nin açlığı, gıda güvencesi sorunlarını ve kötü beslenmeyi 2030 yılında tüm formlarıyla ortadan kaldırma hedefinden uzaklaşıldığı tespit ediliyor.

2021 yılında dünyada açlık arttı. Son iki yılda 150 milyon kişilik artış ile 2021 yılında 828 milyona varan insanın açlık yaşadığı hesaplanıyor. Dünya nüfusunun yüzde sekizinden yaklaşık yüzde onuna yükseldiği görülüyor. On kişiden biri aç! COVID-19 ile birlikte ülkeler arasında ve içinde gelir adaletsizliklerinin belirginleşmesinin bunda etkili olduğu bildiriliyor.


Sadece açlık da değil. Ağır derecede gıda güvencesi sorunu yaşayan insan sayısı da 2021’de arttı, 2,3 milyar insan orta ve ağır gıda güvencesi sorunu yaşıyor. 3,1 milyar insanın sağlıklı beslenecek ekonomik gücü yok.

Üstelik rapor en son 2021 verilerini içerdiğinden dünyanın en önemli tahıl, gübre ve enerji tedarikçisi iki ülkesini içine alan Ukrayna savaşının olumsuz etkilerini ortaya koyamıyor. Kötü beslenme ve gıda güvencesizliğini artıran üç ana sorun tanımlanıyor: Çatışmalar, iklim sorunları ve ekonomik şoklar.

Yoksullar, çocuklar ve kadınlar iyi beslenemiyor

Dünya genelinde beş yaş altındaki çocukların yüzde 22’sinde büyüme geriliği, yüzde 6,7’sinde aşırı zayıflık, yüzde 5,7’sinde şişmanlık görülüyor. Kırsal kesimlerde, kötü barınma koşullarında ve anneleri iyi eğitim almamış çocuklarda büyüme geriliği ve zayıflık, kentlerde yaşayan ve daha iyi gelir grubunda ise şişmanlık daha sık görülüyor. UNICEF Direktörü Catherine Russell çocuklarda benzeri görülmemiş bir kötü beslenme krizinden söz ediyor.

Gıda güvencesi sorunu kadınlar aleyhine büyüyor. Orta ve ağır gıda güvencesi sorunu kadınların yüzde 31,9’unu erkeklerin ise yüzde 27, 6’sını etkiliyor.
Ülkelerin gelir durumuna göre beslenme sorunları belirgin farklılıklar gösteriyor. Yoksul ülkelerde beş yaş altı çocuklarda büyüme geriliği oranı yüzde 24 iken zengin ülkelerde yüzde bir. Aynı yaş grubu çocuklarda aşırı zayıflık yoksul ülkelerde yüzde 17, zengin ülkelerde yüzde bir oranında görülüyor. Şişmanlık kötü beslenmenin bir başka biçimini oluşturuyor ve diğerlerinden farklı olarak yoksullarda da görülüyor. Beş yaş altı çocuklarda aşırı kilo yoksul ülkelerde yüzde 10, zengin ülkelerde yüzde 13 oranında bildiriliyor. Yetişkinlerde ise obez olanların oranı yoksul ülkelerde yüzde 3, zengin ülkelerde yüzde 35 düzeyinde.

BM Raporu çözümü piyasa koşullarında arıyor

Rapor dünya genelinde her yıl gıda ve tarım sektörüne verilen ortalama 630 milyar ABD Doları desteğin çoğunun ticaret ve pazar politikaları çerçevesinde dağıtıldığını, çoğu çiftçiye ulaşmadığını, doğaya zarar veren uygulamalara dönüşebildiğini ve sağlıklı beslenmeye katkı verecek besleyici yiyeceklerin üretimini artırmadığını bildiriyor.

“Tespitler tamam da çözüm ne?” derseniz BM raporunun “çaresizliği” burada karşımıza çıkıyor. Ne yapsın, mevcut dünya düzeninde çözüm tarif etmeye çalışan bir rapor var karşımızda. Şu ifadeler kullanılmış:

“Akıllıca ve kanıta dayalı biçimde, tüm paydaşları içine alarak, ülkelerin politik ekonomilerini ve kurumsal kapasitelerini gözeterek, Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde taahhütleri ve esneklikleri dikkate alarak, mevcut kamusal desteğin yeni amaca göre düzenlenmesi tüketicinin besleyici gıdaya ulaşmasını artırabilir.” Hükümetlere sebze, meyve gibi besleyici gıdalar için ticaret bariyerlerinin azaltılması önerisi de getiriliyor.

Ne dersiniz? Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde hangi düzenlemeler gıda ve beslenme krizine derman olabilir? “Başımıza bu dertleri açan zaten kapitalizm ve onun kurallarının uygulayıcısı kurumlardır” dediğinizi duyar gibiyim.

Belli ki insanlığın tüm bu olan biteni sorgulayıp “başka bir dünya mümkün” demesi, koşullarını araması gerekiyor. Beslenme meselesi bu arayışın en yaşamsal yanlarından birini oluşturuyor.