Gazze’de İsrail’in yürüttüğü katliamlar aylardır sürüyor. Filistin meselesi her şeyden önce bir insanlık meselesidir. Türkiye, müslümanların çoğunluğu oluşturduğu ülkeler, ya da siyasal islamın etkili olduğu ülkeler iddia ettikleri gibi Filistin konusunda duyarlı mı? İsrail’in saldırılarını durduracak sahici girişimlerde bulunuyorlar mı? Yoksa kamuoyunun tepkisini yatıştıracak işlerle mi yetiniyorlar? Bakınız, batı dünyasında çok daha etkili girişimlerin, protestoların kararlılıkla devam ettiğini göreceksiniz.

İsrail’i yaptıklarının soykırım ve savaş suçları içerdiği gerekçesiyle Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılatan, Refah’taki uygulamalar nedeniyle ek önlem talebinde bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti’dir. Türkiye’nin bırakın katliamı durduracak sahici işler yapmayı, İsrail ile ticaretini hız kesmeden sürdürmesi siyasal islamı tanıyanlar için şaşırtıcı bulunmuyor. İki gün sonra seçim var, insanlar oy verirken iktidarın Gazze konusundaki tutumunu ne kadar önemseyecek? Hep beraber göreceğiz.

DURUM NE?

Bir de burada kayıt altına alalım ki katliamın büyüklüğü ve yaygınlığı anlaşılsın. Gazze ve Batı Şeria’daki gelişmeleri en yakından bildiren uluslararası yetkili kurum BM Filistinli Mülteciler Ajansı (UNRWA). Son olarak üç gün önce yayımladığı rapora göre 7 Ekim’den bu yana Gazze’de en az 32 bin 333 kişi öldü. Bunların yüzde yetmişi kadın ve çocuklar. Yaralı sayısı 74 bin 694. Göç edenlerden tespit edilebilenlerin sayısı 1 milyon 700 bin. Aynı dönemde Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de 106’sı çocuk olmak üzere en az 434 Filistinli öldürüldü.

Gazze yerle bir, hastaneler büyük ölçüde kullanılamaz durumda. UNRWA barınma yerleri bölgede insanların sığınabildiği yerler. Buralar dahi saldırıya uğruyor. UNRWA 161 tesisine toplam 350 saldırı olduğunu, bu saldırılarda kendi çalışanı 171 kişinin ve yerinden edilmiş en az 408 kişinin öldüğünü, bin 406 kişinin yaralandığını bildiriyor. 24 Mart’ta Genel Yönetici Philippe Lazzarini İsrail otoritelerinin kuzey Gazze’ye giden gıda konvoylarına izin vermeyeceğini bildirdiğini açıkladı. Bu insan eliyle yaratılan açlık ve kıtlığın artması anlamına geliyor.

25 Mart’ta BM Güvenlik Konseyi Ramazan ayını kapsayan acil ateşkes çağrısı yayımladı. Çağrı insani yardımların kesintisiz ulaştırılmasını ve İsrailli rehinelerin koşulsuz serbest bırakılmasını da kapsıyor. Uyulacak mı? Yazık ki BM kararına rağmen İsrail kuvvetlerinin bölgedeki askeri operasyonları devam etti. Operasyonlar Şifa Hastanesi yakınındaki Al Rimal bölgesinde, Han Yunus merkezinde, Al Amal ve Nasır hastaneleri çevresinde yoğunlaştı. Büyük çoğunluğu resmî ve gayriresmî barınaklarda olmak üzere toplam 1,2 milyon insanın yaşadığı tahmin edilen Refah'ta hava saldırıları ve bombardıman sürdü. UNICEF Gazze’de 7 Ekim’den bu yana 13 bin 750 çocuğun öldüğünü doğrularken ateşkes çağrısından sonra da yüze yakın çocuğun bir gecede öldüğünü bildirdi.

SAĞLIK HİZMETLERİ

Sağlık hizmetlerinde sorunlar azalmıyor, artıyor. Gazze’deki hastaneler son askeri operasyonlar nedeniyle ciddi yakıt, tıbbi malzeme ve uzman tıbbi personele ihtiyaç duyuyor. Elektrik kesintileri yaygın, travma ve yetersiz beslenme vakaları sürekli artıyor. Açlıktan bebek ölümleri bildiriliyor.

Artan sarılık, kanlı ve sulu ishal vakaları güvenli ve temiz suya erişim zorluklarına, hijyen eksikliğine ve halk sağlığı risklerine işaret ediyor. Güvenlik eksikliği kadınları cinsel saldırı tehlikesiyle baş başa bırakıyor.

UNRWA bölgedeki 24 sağlık merkezinin sekizinin çalıştığını, burada 700 sağlık çalışanının görev başında olduğunu bildiriyor. Esas olarak birinci basamak sağlık hizmeti ve ilk yardım hizmeti veriyorlar. Psikososyal destek hizmetlerini de sürdürmeye çalışıyorlar.

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü (MSF) Başkanı Avril Benoît BM’nin aldığı ateşkes kararının kâğıt üstünde kalmaması ve sürekli hale gelmesi gerektiğini bildiriyor. Bölgedeki insani krize ve sağlık hizmetlerine yönelik saldırıların sürmesine dikkat çekiyor.

Sağlık hizmetlerine, çalışanlarına ve tesislerine yönelik saldırılar o kadar yaygınlaştı ki Dünya Sağlık Meslekleri İttifakı (WHPA) tüm dünyada 130 ülkede 41 milyondan fazla sağlık çalışanı adına çağrı yayımlamak durumunda kaldı. Çatışma bölgelerinde sağlık çalışanlarını ve tesislerini koruyun çağrısı.

Dünya en temel insani değerlerden bile ne kadar uzaklaşmış, değil mi? Rosa Luxemburg’un tespiti tüm canlılığıyla sahnede: Ya sosyalizm ya barbarlık! Hafta sonu bir seçim daha var. Her seçim öyle ya da böyle yurttaş için bir irade beyanıdır. Gidelim ve barıştan, emekten, yaşamdan, özgürlükten yana adaylara oyumuzu verelim.