Sağlıkta sık sık düzenlemeler yapılıyor da sağlığımıza iyi geliyor mu? Olumlu cevap veremiyoruz.

Geçtiğimiz hafta, “Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” TBMM Genel Kurul’unda kabul edildi. Düzenlemelerin bazıları Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına aykırı biçimde tekrar getiriliyor. Yasa torbaya dönüşmüş, içi çok geniş, bazı maddelerini ele alalım.

İlaç şirketlerinin ruhsat başvurularında, Sağlık Bakanlığı’na tahlil edilmek üzere numunelerin gönderilmesinden vazgeçiliyor. Gerekçe olarak ruhsatlandırma sürecinin hızlandırılarak hastaların ilaca daha hızlı erişiminin sağlanması gösteriliyor. “Ürünün ruhsatlandırma süreci içinde, üretici tarafından yapılan analizlere ek olarak Sağlık Bakanlığı tarafından yeniden analiz edilmemesinin, ürünün kalite ve güvenliği üzerinde herhangi bir risk oluşturmadığı” ifade ediliyor. Sahte ilaç skandalları yaşanan bir ülke için inanılmaz bir tespit. Tetkiklerin ruhsat aşamasından sonra yapılmasından söz ediliyor. Bu arada zarar görebilecek kişiler için geri dönüşsüz sonuçlara yol açabilecek bu düzenleme kime yarıyor? Bir “gecikme” oluyorsa bunun çözümünün analizi kaldırmak değil, gerekli yatırımları yaparak hızlandırmak olduğu çok açık.

KATLANAN CEZALAR VE PİYASACI DÜZENLEMELER

Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gelirinin önemli bir kısmını ek ödemeler oluşturuyor. Yasa, dağıtılabilecek ek ödeme miktarının belirlenmesinde esas olan unsurları tahakkuk, verimlilik, hasta ve çalışan memnuniyeti, hizmeti elde etme maliyeti gibi faktörler olarak sıralıyor. Memnuniyetin nasıl belirleneceği bir tartışma konusu.  “Hizmeti elde etme maliyeti” gibi kavramlar ise söz konusu olan sağlık olunca çok tehlikeli. Kamu hastanelerindeki hekimlerin gelirlerinin böyle kriterlere bağlanması yakışık almıyor.

Torbada cezaların katlandığını görüyoruz, bir çeşit yıldırma, sindirme torbası. Uyarma ve kınama cezası alanlara bir, aylıktan kesme cezası alanlara iki, kademe ilerlemesi cezası alanlara üç ek ödeme dönemi süresince ek ödeme yapılmayacağı düzenleniyor. Aile hekimleri için de benzer düzenleme getiriliyor, idari cezalara para cezaları ve sözleşme feshi tehdidi ekleniyor. Hekimler ve sağlık çalışanları idari cezaların yanında parasızlıkla terbiye edilmek, cendereye alınmak isteniyor.

Tıp fakülteleri ile birlikte kullanılan eğitim ve araştırma hastanelerine tahsis edilecek akademik kadroların niteliklerini belirleme yetkisi tümüyle Sağlık Bakanlığına bırakılıyor, atamaların Sağlık Bakanlığı’nın uygun görüşü ile yapılacağı belirtiliyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi açısından “akademik özgürlük” ile bağdaşmayan bir düzenleme daha yapılıyor.

Sağlık Bakanlığı ile birlikte kullanılan üniversitelerin öğretim üyeleri ile iki yıl süreli sözleşme yapılması şartı getiriliyor. Hastane Koordinasyon Kurulu adında bir kurul oluşturulacağı belirtiliyor. Bu kurula sözleşme imzalanan personelin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini takip, gerektiğinde sözleşmenin feshine esas olmak üzere ikaz etme ve disiplin cezası verilmesi gereken halleri tespit etme görevi veriliyor. Kurul tarafından üç kez yazılı olarak ikaz edilmek sözleşmenin feshi nedenleri arasında sayılıyor. Sözleşmesi feshedilen veya yenilenmeyen öğretim elemanlarının sağlık tesisindeki görevinin sona ereceği belirtiliyor. Böylesine dışlanan hocalara “burada çalışamazsın, diğer tesisler için de bakarız” denmiş oluyor.

Yasa üniversitelerin etik kurullarının oluşumunu Sağlık Bakanlığı’nın iznine tabi kılmakla kalmıyor akademik kurumlar dışında da klinik araştırma yapılmasının önünü açıyor. Bu noktada Türk Tabipleri Birliği’nin çok önemli tespitleri var. Özel hastanelerin klinik araştırmalara açılması, bu alanda kamu kurumlarında dahi yaşanan güçlükler dikkate alındığında çok sıkıntılı. Klinik araştırmalar konusunda uluslararası ilaç tekellerinin kuralsız çalışmalarının ülkemize kayması, araştırmada yer alacak hasta ve sağlıklı gönüllü gruplarının temel haklarının ihlal edilmesi söz konusu olabilir.

Yasa olumlu olarak, malpraktis davalarında devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanları hakkındaki karışıklığı gideriyor, hem hastaların hem de sağlık çalışanlarının lehine düzenlemeye gidiyor.

GEÇİCİ GÖREVLENDİRME ASKERİ SAĞLIK SİSTEMİ

Yaşanan önemli sorunlardan biri asker hastanelerinin kapatılmasıyla birlikte askeri sağlık hizmetlerinin de Sağlık Bakanlığı tarafından verilmeye çalışılması. Düzenlemeye göre hekimler, Milli Savunma Bakanlığı emrine geçici olarak görevlendirilecek, ancak muvafakatları aranmayacak. Yine askeri sağlık hizmetlerinin doğru ele alınmadığı, hekimlerin haklarının da korunmadığı görülüyor. Hatada ısrardan vazgeçilmesi asker hastanelerinin ve askeri sağlık sisteminin bütünlüklü olarak yeniden kurulması gerekiyor.

Sağlık için atılması gereken çok adım varken durumu daha da zorlaştıran düzenlemeler yapılıyor. Daha iyi bir ülke ve sağlık ortamı için doğruları anlatmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz.