Bu haftadan itibaren Avrupa’nın zirve liglerinden olan Sultanlar Ligi’ne ve voleybol dünyasına haftalık bakış atacağız. Geçen haftanın en dikkat verici karşılaşması ise Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki derbiydi.

Adına yakışır derbi

BirGün okurları için her hafta, bir panorama şeklinde yayınlacağımız Sultanlar Ligi yazılarının ilkine hoşgeldiniz. Türkiye’nin takım sporları baz alındığında hem kulüp hem de ulusal takımlar açısından en başarılı dalı ve bu dalla ulaşan sporcular hem daha fazla konuşulmayı hem de daha fazla izlenmeyi hak ediyor.

Tabii şunu da belirtmek lazım, özellikle 2021 yazında Uluslar Ligi, Tokyo Olimpiyatları ve Avrupa Şampiyonası şeklinde arka arkaya 3 turnuva kapsamında karşımıza çıkan voleybol ve kadın voleybolcularımız ile teknik ekip, bize büyük gururu yaşatmalarının yanında eleştirel bir bakış açısını da hak ediyorlar. Hem kulüp hem de ulusal takımımızın ciddi bir potansiyeli var ve bu potansiyel, sınırsız bir hayranlıkla desteklenmemeli. 2003 Eylül ayında, Ankara’daki Avrupa Şampiyonası finalinde, Glinkalı Skowronskalı Polonya’ya mağlup olan Natalia, Neslihan, Gülden, Esra, Özlem’li kadrodan beri kadın voleybolunu yakından takip eden birisi olarak, umarım bu köşede lige hak ettiği ilgiyi toplayıp, sizleri bilgilendirebilirim. İlk hafta, genel bir tanıtım ve değerlendirme yazısı ile başlayalım.


LİGİMİZ ZİRVEDE

Sultanlar Ligi hem takımların kazandığı uluslararası başarılar, hem de bünyesinde bulundurduğu oyuncular ile Avrupanın en önde gelen 3 liginden bir tanesi. Avrupa’nın 1 numaralı kupası, 2000 yılından bu yana bir Şampiyonlar Ligi formatında organize ediliyor ve bu turnuvada 10 şampiyon çıkaran İtalya’nın ardından, Türkiye 6 şampiyonlukla geliyor. Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda ise 6 şampiyon çıkardık, bu alanda Brezilya (3) ve İtalya’nın (2) önündeyiz. Sporcu bazında da durum pek farklı değil. Kadınlar voleybolunun lokomotıf mevkisi pasör çaprazı pozisyonunda Avrupa voleybolunda rakipsiz olarak kabul edilen 3 oyuncudan 2’si Türkiye’de forma giyiyor. Tijana Boskovic ve Isabella Haak’tan bahsediyoruz, diğer isim Paola Egonu 2 sezondur Avrupa voleybolunun zirvesindeki Imoco Volley’de ve bu sezon başı kendisi hakkında Fenerbahçe dedikoduları dolaşıyordu. Bu üçlüye birkaç yıl içinde (belki de daha erken) katılması beklenen Arina Federovstava da, Fenerbahçe forması giyiyor. Ligin, bu sezon önceki sezonlardan önemli bir farkı daha var.

Yarışmacılık. Serie A Femminile, Imoco Conegliano’nun arka bahçesine dönmüş durumda, buna yazının sonunda değineceğiz. Sultanlar Ligi ise bu sezon, ligin zirvesini hedefleyen her takımın birbirini yenebileceği, yeni takımların zirve yarışına katıldığı ve orta sıralardaki bazı takımların büyüklere kafa tutma oranının arttığı bir ilk bölüm yaşadı. Bu, elbette ligin kalitesini artıracak, fakat öte yandan hem Şampiyonlar Ligi, hem de aralık ayında Ankara’da yapılacak Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda Imoco ile Sultanlar Ligi’nden gelen takımların arasındaki makasın açılmasını da beraberinde getirebilir.

DERBİ HEYECANI

Galatasaray – Fenerbahçe derbisi elbette haftanın maçıydı. Maç öncesinde 4 galibiyet ve 1 mağlubiyet almış iki takımın mücadelesi, karar setinde belirlenirken birçok oyuncu da kendi hikâyelerini yaşadılar. Bunların başında elbette Naz Aydemir Akyol geliyor. Avrupa Şampiyonası kadrosunun dışında kalışının arkasındaki soru işaretleri hala cevaplanmamış Naz, Zoran Terzic tarafından Fenerbahçe’de de ilk 6’nın parçası olarak lige başlamayıp, yerine Buse tercih edilince, voleybol camiasında, onun geleceği ile ilgili kaygılar giderek artmıştı.

Terzic, sonunda inadından vazgeçti ve derbide, ülke voleybol tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı sporcusunu sahaya attı, o da neden sadece “pas veren” bir pasör olmadığını kanıtladı. Yaptığı 4 blok, sırp orta oyuncu Mina Popovic ile beraber onu maçın en çok blok sayısı alan ismi yaptı. Terzic’in Buse’yi oynatma ısrarı, onu kazanmak için olabilir ve saygı duyulabilir, fakat orta oyuncusu, smaçörü ile pasör çaprazı takıma bu sezon katılmış bir takımın içine genç Buse’yi atmak onun gelişimine katkı yapmayı bırakın zarar verebilir. Bunu belki 16 yaşında Eczacıbaşı kadrosunun içine atılmış Naz’dan bekleyebilirsiniz, fakat o dahi sezon ortasında olmuş bir gelişme idi, unutmayalım. Bu harika maçın bu derece çekişmeli geçmesinde, Galatasaray tarafında haftanın en iyi libero performansını veren Gizem Güreşen’i, maçın en skoreri olan Anthi’yi ve elbette maçın oyuncusu olmanın kıyısından geçen Alexia’yı unutmayalım.

FENERBAHÇE TOPARLANDI

Karar setinde saha değişimi yapıldığında, Alexia maçı elinde tutuyordu, fakat Arina Federovtseva, maçın son bölümünde ağırlığını koydu ve maçı aldı götürdü. Galatasaray önümüzdeki haftalarda zirveyi zorlayacağının sinyallerini verirken, Fenerbahçe de zorlu derbiyi kazanıp, beklenmedik THY mağlubiyetinin ardından toparlandı diyebiliriz. Gelecek haftaki PTT maçı, onların nasıl bir yola girdikleri konusunda iyi bir mesaj verecek. PTT, ilk 5 haftayı, kayıpsız geçtikten sonra, bu sezon kadro yapısı, antrenör seçimi, Tijana-Maja ikilisinin takımdaki ağırlığı gibi konularda çok fazla tartışmalar dönen Eczacıbaşı’na 3-0 mağlup oldu. Eczacıbaşı’nda, Hande Baladın’ın durumu sadece onları değil, ulusal takımı da ilgilendiriyor. Eylül ayındaki Dünya Şampiyonası’na kadar, smaçör pozisyonunda ülkenin en çok şey beklediği isim daha fazla sorumluluk alabilecek fırsatları yakalayabilecek mi göreceğiz. Bu da yine Ferhat Akbaş, Boskovic ve Ognjenovıc arasındaki iletişime bağlı olacak. Bu yazıda çok yer veremedik, ancak lideri atlamayalım tabii ki. Vakıfbank, ligin alt sıralarındaki Nilüfer Belediyesi’ni rahat bir oyunla 3-0 geçti.

Vakıfbank’ın, Maja’nın gidişi sonrası Imoco ile olan Avrupa zirvesi yarışının nasıl şekilleneceğini aralık ayında göreceğiz. Tabii unutmamak lazım, bu yarışın karar maçlarından birisi, geçen sezonun CEV Şampiyonlar Ligi final maçında, Maja’nın beklenenin altında kaldığını da söylemek lazım, yani Vakıfbank, Cansu’nun bu yaz gördüğümüz çok iyi performansı göz önüne alınırsa, belki de o derece büyük bir kayıp yaşamadı.

IMOCO REKORU KIRABİLİR

Yazıyı da bu rekabet ile kapatalım. Vakıfbank’ın sahip olduğu, 73 maçlık üst üste resmi maç kazanma rekoru tarihe gömülmek üzere. Imoco, 70 maçtır kazanıyor ve rekoru kırma yolundaki son ciddi sınavı geçtğimiz Cumartesi akşamı verdiler. Vero Volley Monza’nın, Polonyalı pasör çaprazı Magdalena Stysiak’ın 29 sayıyla, Egonu’yu yıkmaya çalıştığı maçı, 2-1 geriye düşmelerine ve karar setinin son bölümüne 13-12 mağlup girmelerine rağmen 3-2 (15-13) kazandılar. Artık önlerinde rekoru kırmak için onları pek zorlayacak maç yok. Büyük ihtimalle, 21 Kasımdaki Delta Despar Trentino maçı ile Guinness plaketini müzeye koyacaklar. Bir daha da bu rekoru kırmak çok zor olabilir.

***

Haftanın takımı: Bolu Belediye

Ligin flaş takımı, 4 maçı 5 sette biten ve asla pes etmeyen, 2 Taylandlı oyuncu transferiyle, maç yayınları canlıda 50 bin, toplamda 500 binleri zorlayan Sarıyer Belediyesi’ni 3-0 gibi şok bir skorlar geçtiler. Bolu seyircisi her maç salonu dolduruyor ve övgüyü hak ediyor.

Haftanın Oyuncusu: Naz Aydemir Akyol

Gizem Güreşen ve Anthi’ye de kürsünün diğer basamaklarını verelim.

Haftanın Maçı: Fenerbahçe-Galatasaray: 3-2

Son not, voleybol sporunun ülkemize özel bir avantajı daha var. Maçların tamamını açık ekranlardan takip etmek ve kaçırıldığında aynı gün, YouTube üzerinden izlemek mümkün. Herkese iyi seyirler.