Sizden en mutlu anınızı seçmeniz istense ve bundan sonra sadece bu anıyı hatırlayıp bu anıda yaşamanız teklif edilse kabul eder miydiniz? Tabii bu teklifi kabul etmeniz için önce ölmeniz gerekecek. Hirokazu Koreeda’nın 1998 tarihli “Wondafuru Raifu” (Harika Hayat) adlı filminden bahsediyorum. Film arafta geçiyor. Cennete girebilmeleri için arafta bekleyen ölülerden, yaşarken mutlu oldukları tek bir anıyı seçmeleri isteniyor. Cennette sadece bu anıyı hatırlayacaklar. İzlerken ister istemez kendi hayatınızı gözden geçiriyor ve mutlu olduğunuz bir anıyı seçip çıkarmaya çalışıyorsunuz, zor bir seçim. Hatırlamaya çalıştığımda, çocukluğumun saman sarısı yazı ve o tatlı öğle uykusu geldi aklıma. Artık o tür uykularım çok nadir; uykuya kolayca girebildiğim seyrek anlarda hep o saman sarısı atmosferi hatırlarım. Peki bu anıyla sonsuza dek yaşamak ister miydim, saman sarısı uykuda? Sanmıyorum. İnsan koskoca bir yaşamı tek bir anıya sığdırabilir mi? Filme göre, yaşamınızdan tek bir anıyı cımbızlıyor ve sadece bu anıyı hatırlayıp, bu anıda yaşıyorsanız, cennettesiniz artık. Hayattayken tek bir anı olmasa da anılarıyla birlikte yaşayanlar var. Anılarını seçemeyenler ise yaşam denilen arafta beklemek zorunda. Nostaljinin neden hep ölümü çağrıştırdığını daha iyi anladım.

BELLEĞİNİZ SİZİ YANILTABİLİR

Nostalji, yitirdiğimiz saman sarısı yuvaya duyduğumuz özlem. Belki de o yuva hiç de düşündüğünüz gibi değildi, zihniniz kurguladı her şeyi. Ksenefon’un “On Binlerin Dönüşü”nde, komutanları ölen on bin paralı asker, yarı yolda kılavuzsuz kaldıklarında, kendi hayatlarının sorumluluğunu üstlenip eve dönmeye karar verirler. Döndüklerinde, terk ettikleri aynı yuvayı bulabilecekler mi? Artan sıla özlemi yuvayı, zihinsel kurgunun bir nesnesine dönüştürür; tüm pürüzlerinden arındırılmış saman sarısı bir uyku. Ham anları işleyip hazır-nesnelere dönüştüren belleğe güvenilir mi? Geri dönülen yer, terk edilen yer ile hiçbir zaman aynı olmayacak, belleğiniz sizi yanıltabilir. Her geri dönüş, bu yanılgıyla yüzleştirir sizi. Her geri dönüş, farkın açığa çıktığı Nietzsche’ci bir geri dönüştür. Askerler yuvaya döndüklerinde fark açığa çıkmış ve yuva değişmiştir. Araya giren zamandır; bedenin zaman ve mekân içinde yaptığı yolculuk sizi de değiştirecek.

Geri dönmeyenler, yanılgılarıyla yüzleşmemek için yuvalarını asla terk etmeyenler var; gittikleri her yere saman sarısı anılarını da götürürler yanlarında. Onlar anılarında yaşar ve yuvalarının sarı sıcak penceresinden bakarak yargılarlar yaşamı. Onlar için yaşayan her şey sapkındır. Haklılar; anıların kurgusu var; oysa mevcut hâliyle yaşam tahammül edilmeyecek denli çetrefilli. Onlar seçilmişlerdir. Anılarını seçmiş, yaşamaktan kurtulmuş ve cennete seçilmişlerdir. Filmde de arafta bekleyen ölüler, anılarını seçemedikleri takdirde cennete seçilmeyeceklerini bilirler. Ölüler, devlet dairesini andıran bir binanın bekleme salonunda sosyal hizmet uzmanları tarafından çağrılmayı bekliyor. Uzmanlar, ölülerle tek tek görüşüp cennete götürecekleri anılarını seçmelerine yardım edecekler. Anılar seçildikten sonra prodüksiyon ve post prodüksiyon ekipleri girecek devreye. Aktörler seçilecek, sahneler tasarlanacak. Anınızı filme çekip kurgulandıklarında size gösterecekler. İzlediğinizde cennettesiniz artık ve anılara gömülüp, yaşayanları anılarınızla yargılayabilirsiniz.

İYİ Kİ ANILARA DİRENEN GENÇLER VAR

Nostalji kurgulanmış bir cennettir, geçmişte yaşadığınız ham yaşantının post prodüksiyon hâli. Ne zaman hayatın karmaşasından sıtkımız sıyrılsa, başımız sıkışsa şimdiden kaçıp sığındığımız saman sarısı bir uyku. İktidarın, yuva özlemi çeken ruhlara saman sarısı anılar üreten aygıtları var. Ruhlar, üretilen anılarla tebaalaştırıldıklarında öte dünyanın sakinleridir artık; öte dünyadan bakıp, yaşam dünyasını yargılayanlar. Anılar çok tehlikeli, faşist rejimler anılarla kurulur. Ama iyi ki anılara direnen gençler var. Filmde, arafta bekleyen gence “Neden anını seçemedin?” diye sorduklarında, “Seçemiyorum değil, seçmeyeceğim” diye yanıt veriyordu, “Hayatımın sorumluluğunu üstlenme yolunun bu olduğuna karar verdim.” Arafta bekliyoruz. Dönüş yolculuğu, hayatımızın sorumluluğunu üstlendiğimizde başlayacak ve inanın, yeryüzüne döndüğümüzde yaşam asla eskisi gibi olmayacak.