Alet çantanızı sık sık gözden geçirin ve eksiklerini giderin. Ne olur ne olmaz, ummadığınız bir anda hayatınız bozulabilir ve ıssız bir yerde tek başınıza kalabilirsiniz; yönünüzü yitirebilir ve anlamsızlığa düşebilirsiniz. Kavramlar, bozulan hayatları onarmaya yarayan aletlerdir. Onlar sayesinde yerlerinizi yeniden tespit edebilir ve hayatınıza çeki düzen verebilirsiniz. Her kavram her sorunu çözmeyebilir, o yüzden alet çantanızdaki kavram çeşitliliğini zamanla çoğaltmanız, eskiyenleri yenileriyle değiştirmeniz de gerekir. Kavramlar, zihinsel tasarımlardır, akli bir çabanın ürünleri. Kendi kavramlarını üretemeyenler, haliyle başkalarından ödünç alma yoluna gideceklerdir. Filozofların kendi imzalarını taşıyan kavramları, itinayla biçimlendirilmiş aletlerdir ve hayatların onarılmasında kesinlikle çok işe yarayabilirler. Ama her hazır kavram için aynısını söylemek mümkün değil. İktidar ilişkilerini yeniden üreten hazır kavramlar sebil gibi; sahip olmak için çaba harcamanıza da gerek yok. Zaten bu tür kavramların içine doğdunuz; onlar sizin içinize işlemiştir. Siz onları değil, onlar sizi mülk edinmiştir. 

***

Pablo Neruda’ya atfedilen “şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır” deyişi, kavramlar için de geçerlidir. Kavramlar üretenin değil, ihtiyacı olanındır. Eğer ihtiyacımız olan şey, başına buyruk bir despotun uyrukları olmaktan kurtulmaksa yeni kavramları mülk edinirken ya da üretirken dikkatli olmamız gerekecek. Fakat başımız ne zaman sıkışsa alışkanlıkla hazır kavramlara sarılıyor ve hep aynı tuzağa düşüyoruz. Diyelim ki deprem oluyor ve hayatınızın tüm düzeni bozuluyor. Ve bir kez daha devlet, düzen gibi hazır kavramlardan medet umuyoruz. Oysa bu kavramlar yeryüzündeki varoluşumuzu felakete çeviren ve felaketler sayesinde varoluşlarını garantileyen kavramlardır. Yıkımları, bu kavramlara koşulsuz boyun eğdiğimiz için yaşıyoruz. Onların düzen dedikleri, sabit bir düzlem üzerinde inşa edilmiş hiyerarşik kulelerdir. Halbuki ayaklarımızı bastığımız yeryüzü, eğri büğrü ve üstelik durmadan hareket eden, hatta sıvılaşabilen bir yerdir. Darwin’in dediği gibi “kötü bir deprem en köklü kavramları alt üst edebiliyor” ve “sağlamlığın simgesi olan toprak, tıpkı bir sıvı üzerinde yüzen bir kabuk gibi ayaklarımızın altından kayabiliyor.” Ve her seferinde kumdan kaleler yıkılıyor, fakat en köklü kavramlar ayakta kalabiliyor. Çünkü iktidar ilişkilerini üreten kavramlar en köklü kavramlardır, içimizde kök salmışlardır. Ve sağ kalanlar yeniden mesken diye onların dallarına tutunuyor.  

*** 

Göçebeliği terk edip yerleşik hayata geçtiğimizden beri sadece meskenler inşa etmedik, içlerine yerleşeceğimiz, kendimizi güvende hissedebileceğimiz yerleşik kavramlar da ürettik. Toprak ayaklarımızın altındaki kayıp gidebilir, fakat ev gibi köklü kavramların kökleri içimizdedir. Yerleşiklerin ev takıntısı neredeyse tüm kavramlarını biçimlendirmiştir. Yerleşiklerin kavramlarına asla güvenmeyin, ekoloji mesela; günümüzde her alet çantasında rastlayacağınız bir alet. Yaşanan krizleri açıklamak ve onarmak için artık ekolojiye başvuruluyor. Bu kavram hayatımıza, Ernst Haeckel sayesinde 1866 tarihinde girdi. Organizmaların genel morfoloji üzerine yazdığı monografisinde, daha eski bir terim olan “doğa ekonomisi”nin bir varyasyonu olarak ekolojiyi kullanmıştı: “Ekoloji, doğa ekonomisinin bilimidir” (E. Coccia, Metamorfozlar, İş Bankası Kültür Yayınları). Yunanca “oikos” ev; “oikonomia”, yani ekonomi ev idaresi demek; ekoloji ise ev bilimi. Ekoloji; yaşadığımız krizlere yönelik evde üretilmiş ve çözüm olarak evi öneren bir alet. Yerleşik zamanlardan beri her şey zaten evin etrafında dönüp duruyor ve hayatlar sırf bu yüzden bir felaketler silsilesi olarak yaşanıyor. Yeryüzü, göçebe kuvvetler tarafından biçimlendiriliyor, fakat ekoloji türleri evlerine kapatıyor ve yeryüzünü ekonomik bir topluluk olarak kurguluyor, tıpkı bir devletin düzenini haneler üzerinde kurması gibi.  

Annem, “Herkes evinde mutlu olsun” derdi. Ekoloji de herkesin evinde mutlu olduğu, başka evlere sızan türlerin istilacı türler olarak tanımlandığı, yerleşiklerin ürettiği politik bir kavramdır. Yerleşik kavramlara tutunursanız, asla evden uzaklaşamazsınız. Hayatınız bir despotun dizinin dibinde geçebilir.