Sadece güncel sıkıntıları olsa iyi, onlarla bir şekilde baş edebilirdi. Asıl onu yere çivileyen, geçmişin ağırlığıdır; istese de hareket edemez, geçmişin yükü altında ezilmiştir. Mitler ve ritüelleri, alışkanlıklar, anılar, basmakalıp düşünceler ruhunda katman katman birikmiş. Geçmişin hayaletleri peşini asla bırakmaz. Hayatı, hayaletler tarafından işgal edilmiş. Çocukluğun o bitimsiz hareket etme ve şeylerle ilişki kurabilme kabiliyeti yıllar geçtikçe giderek yitirilir. Ortamlar arasındaki geçişkenlik, içeri ve dışarı arasında yapılan bitimsiz yolculuklar sonunda terk edilir ve özne etnik, dinsel ve cinsel özdeşliklerle ördüğü kozasının içine yerleşir. Tırtıl kozasını biçim değiştirmek üzere örer, aksine o kozasını hiç değişmemek, hep aynı kalmak üzere geçmişin klişeleriyle inşa etmiştir. İnsan bir kere içeriye düşmeye görsün, kadim zamanlardan beri biriken geçmişin tüm yükünü sahiplenmek zorunda kalabilir. İçerisi geçmişin biriktiği, biriktirildiği ve korunduğu yerdir; etnisitenin, dinselliğin, cinselliğin tarihi içerideki her nesneye sinmiş. İçerisi, aynı zamanda, dışarının durmadan yargılandığı bir mahkeme yeri. Dışarısı kargaşanın yeri olarak mahkûm edilir. Dışarıya ait her şey, içerideki düzeni bozmaya yönelik bir tehdittir. Dışarı her an içeri sızabilir. Uyanık olmak gerek.

İçeriye, geçmişe hapsedilmiş olanlar yine de gelecek tahayyüllerini yitirmemişlerdir. Zira gün geçtikçe içerideki yaşam koşulları giderek kötüleşir. Malum, termodinamiğin 2. Yasası, entropi; kapalı bir sistemde düzensizliğin doğal olarak artması. Onlar geleceği, güzel günleri geri getireceği için özlemişlerdir. Onların özlemi geleceğe değil, geçmişe, eski güzel günlere yönelik. Tek istedikleri biraz düzendi. Dışarının karmaşasından kurtulmak istediklerinde içlerine kaçmış ve kendilerine tanıdık nesnelerle bir düzen inşa etmişlerdi. Fakat yarattıkları kapalı düzen şimdi kendi düzensizliğini üretiyor. Onlara kalsa sorun belli; düzensizliği üreten, içeride ortaya çıkan farklılıklardır. Fark, mutlaka dışarıdan gelmiş olmalı. Kozalar bir kez daha gözden geçirilip mevcut çatlaklar kapatıldı. Normlara uymayanları dışarı atmadan düzen yeniden tesis edilemezdi. Şimdi günah keçisi ritüellerine daha sık başvurmak zorunda kalıyorlar. Fakat farkların dışarı atılması da sorunu çözmedi, karmaşa azalmamış, aksine daha da çoğalmıştı. Sonunda dışarı atılacak fark bulmakta zorlanmaya başladılar. Artık herkes olağan şüpheliydi, içeridekiler birbirlerinde fark aramaya başladılar. Normdan en küçük bir sapma, farklı olmak için yeterli. Günah keçisi olmayı kim ister ki? O yüzden bünyelerinde ortaya çıkabilecek en küçük farkı anında bastırmak zorundalar.

Durumları gerçekten içler acısı, fakat hâlâ geleceğe dair umutları var. Gelecek, eski güzel günlerin geri gelmesi anlamına geliyor. Bekliyorlar; bir kurtarıcı, belki de bir mehdi mutlaka gelip onları özlemle bekledikleri geçmişe götürecek. Geçmişteki cennet ile gelecekteki cennet onlar için bir ve aynı şeydir. Mitolojilerinde sözü edilen yeryüzü cennetini geleceğe taşımışlardı. Aralarında, cennete ancak öldükten sonra gidilebileceğine inananlar da var; gelecek ancak ölümden sonra gelecekti. Ve anlattıklarına göre yeryüzünde sahip olamadıkları her şeye cennette sahip olacaklar, yeter ki yaşarken içerinin normlarına uysunlar ve bünyelerinde ortaya çıkabilecek en küçük farkı anında bastırsınlar. İçerideki karmaşayı tanrı onları sınamak için göndermiş olmalıydı. İnananlar, sınavdan geçmek ve öte dünya cennetine kavuşmak için daha fazla geçmişin ritüellerine gömüldüler. Öte dünya cennetine inanmayanlar da var, bunlar yaşarken cennetin yeryüzünde kurulabileceğini savunuyorlar. Bakmayın siz onların karşıtlığına, her ikisinin de kurtuluşu geçmişteki cennet. Her ikisi de geleceği, geçmişin yeniden dirilmesi olarak görüyor ve geçmişlerini özlemle yad ediyor.

Öte dünya cennetine inananlar ile yeryüzü cennetine inananlar şimdi geçmişlerine gömülü halde, hep birlikte arafta geleceğin gelmesini bekliyor. Biri ölmek için yaşarken, diğeri yaşamak için ölü taklidi yapmak zorunda, yeter ki fark açığa çıkmasın. Bünyelerinde ortaya çıkabilecek en küçük fark yaşam demek; yaşam her an içeri sızıp kurulu düzenlerini yıkabilir. Uyanık olmak gerek.