Kendi rakamlarınızla 2 buçuk milyon insanı sokaklara taşıyanın, kendi ettikleriniz olduğunu anlayamazsınız. Aklınız aslına rücu; kalbiniz kendine zor yeter. Para dışında bir motivasyon, iktidar hırsı dışında bir itici güç bilmediğiniz için onları tanıyamazsınız. Kimdir bu dışınızdaki âlemler, bu insanlar ne ister? Bilemezsiniz.

Zihninizdeki hurafelerden kurtulup hürlüğün tadını almamışsınız. İş ilişkilerinizi, kariyerinizi, şatafatlı koltuğunuzu kollamadan âşık olmamışsınız. Sabahın ilk ışığında durulmuş denize derin bir nefes alıp, iç huzuruyla bakmamışsınız.

Siz aslında olmamışsınız!

Herkes görmek istediğini görüyor hayatta. Yolda yürürken dilenenleri görmez, çile çekeni dost bilmezsiniz. Neşeden çok gam verene yaren demezsiniz, gülerken iyiydi de ağlayanı sevmezsiniz. Şatafat peşinde gidersiniz de zarafete prim vermez, gerçeğe düş dersiniz de düşleri gerçek etmezsiniz. Sevapları anlatıp durursunuz da günahlarınızı bir kenara not etmezsiniz. Sadece kendinizden bilirsiniz. Bu nasıl bir gözlüktür? Ki her manzara ufka gider de sizin gibiler döner yine aynadan kendisini görür.

Anlayamazsınız. Bu gidişi kendine yediremeyen insanları… Göremezsiniz ki halkınız geleceğinden umudunu kesmiş. İşitmezsiniz ki, vatanı gözünde tüteni başka memleketlerde bir yaşam düşlemiş. Belki en kötüsü ki ülkesiyle kurduğu sevgi ilişkisi kesilmiş. Bilmezsiniz ki insan, üzerine bir hayal inşa ettiğini sevmiş.

“Her şey bizim, tüm güç bizde” diye ekranlarda gevşeyen sırıtışların, devrilen çamların, kimi zaman sizi bile zora sokan itirafların sahipleri en büyük düşmanınız. Çünkü hepsi büyük bir rantın bölüşümünden duyduğu hevesle konuşuyor şimdi. Aynı ifadelerinden, benzer oturuşlarından, hızla sıralamaya çalıştıkları ezberlenmiş kelimelerden belli… Hepsi bir an evvel pastadan yeni bir dilim daha kapma hevesindeymiş gibi...

Çıkarınız için her türlü yalanı attınız da Aydın Kızılcaköy’de jandarmanın önüne oturmuş al yazmalı analardan, Cerattepe’de toprağına sahip çıkmak için bastonuyla şantiye aracı kovalayan babalardan da mı utanmadınız? Eşitlik fıtratınızda yok onu anladık da en cevvalinizden hızlı koşan kadınlardan da mı feyz almadınız. İşçi ailelerinin gözyaşından, tarikat yurtlarınızda yanan çocukların ahından da mı korkmadınız?

Dönüşü olmayan bir yoldasınız, o yüzden sözlerimizi dikkate almayacaksınız. Ama müsterih olunuz. Aşağıladığınız bu insanlar, bu toplumu bir arada tutacak, sizler için de adil olacaktır. El ele tutuştuğumuz sokaklarımıza, nefes aldığımız parklarımıza, birbirinin derdine koştuğumuz komşuluklarımıza, tutsak ettiğiniz arkadaşlarımıza, anılarımıza, umutlarımıza yaptığınız ne varsa, hesabını sorarken dahi önce adaleti öne çıkaracağımızdan emin olunuz.

O zaman anlarsınız.