Gezi milyonların öfkesinin, barışçıl bir bedende ortaya çıkışıdır ve haksız yere mahkûm edilen arkadaşlarımızın üzerine yıkılamaz. Bu anlamda Gezi’ye katılan milyonları “ben de oradaydım" demeye davet etmeliyiz. Ve açıklamalılar…

Gezi halktır, halkındır…

Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımıza verilen mahkûmiyet kararları ne vicdana ne adalet duygusuna sığdı. Milyonların katıldığı ve tarihin en barışçıl eylemlerinden biri olan Gezi eylemlerini, masum insanların üzerine yıkmak, topluma gözdağı verme çabasından başka bir şey değil. İktidar, dilini kendisine yönelik karanlık birtakım emellerin varlığı üzerine kurduğu için, halkın meşru tepkisini ve sonuçlarını görmezden geliyor. Bu komplolar dünyasında da günah keçisi ilan edecek kişilere ihtiyaç duyuyor. 

Oysa söylenenlerin hiçbiri doğru değil. Bundan tam 10 yıl önce ülkedeki en büyük isyan dalgası, bir parkın zorla AVM yapılmaya çalışılmasına karşı başladı.

İsyan bir birikimin sonucuydu ve yasakların, nobranlığın, ben yaptım oldu zihniyetinin sıkıştırdığı basıncın, çok nahif bir talebe bile gaz bombalarıyla saldırılmasıyla patlamasıydı. Üstelik bu şiddetin daha sonra darbe girişimine katılan polisler tarafından orantısız bir biçimde uygulandığı ortaya çıktı. Milyonlarca insan canı yandığı yerden bu isyana katıldı. Laiklik talepleri, Reyhanlı patlamasının getirdiği öfke, içki yasakları, “Taksim’de eylem yasakları” ve süreklileşen gaz bombası kullanımı, bir maç girişinde bile insanların gaza boğulmasına tepkiler… Tüm bunların arka planında tarikat-cemaat-parti ilişkileri dışında kalan ve güvencesiz-işsiz kaldığını hisseden bir gençlik kuşağı vardı. 

İsyan günlerce sürdü. Beklemediği yerden golü yiyen iktidar kendi içinde de oluşan çatlakların da etkisiyle nasıl bir müdahalede bulunacağını şaşırdı. Erdoğan bir süre ortalarda gözükmedi. Sonrasında da dış güçler, lobiler, çapulcular gibi söylemleri kullanmaya başladı. Kendi kitlesine moral veren, örgütlü yurttaşlarla örgütlü olmayan yurttaşları ayırmaya çalışan kimi söylemler kullandı. Ancak ok yaydan çıkmıştı, halk adeta kendini bulmuş, şenlik ve neşe iklimi yayılıyordu. Gezi’nin duvarlarındaki slogan zenginliği içerisinde belki de en naifi “slogan bulamadım” yazısıydı. Bir direnişe katılıp duvara yazı yazan cesaret, tüm tabuları altüst ederek, isyancıların heybetli kahramanlar değil sıradan ve sahici insanlar olduğunun mesajını veriyordu. 

Bu sırada eylemlere katılanlar arasında toplantılar, forumlar, şimdi ne yapacağız tartışmaları hep sürdü. İnsanlar kendi kararlarını almanın, birbirini anlamanın keyfini yaşıyordu. Uzun yıllardır ilk kez, 5 yılda bir sandığa giderek hayatları hakkında karar veren ve bunu da paranın, manipülasyonun, yasaların eşitsiz yarışı altında yapan insanlar, kendi geleceklerine kendileri karar vermek istediğini fark ediyordu. Bu radikalleşme; forumlarla, meclislerle farklı bir siyaset anlayışı yarattı. Temsilî değil doğrudan bir demokrasi anlayışının arayışıydı bu. 

Tarihin en barışçıl eylemlerinden biridir Gezi eylemleri… Eylemlerde en çok duyduğumuz sözlerden biri de “karşıtımıza benzemeyeceğiz” oldu. Bu söylem daha çok ilk kez bir eyleme katılmış yurttaşlardan geliyordu. Yani adalet arayan kişiler olarak adaletsizliğe ve ötekileştirmeye yer bırakmama iradesi. Bu süreçte farklı düşünen kişi ya da gruplar, mücadele içinden gelişen o ruhun birleştiriciliği ile farklılıklarla bir arada olma duygusunu tattı. Empati diye özetlenebilecek bir bakışla, AKP seçmeni olduğunu söyleyen kişilerin de kendisini ifade etmesine olanak sağlayacak platformlar oluşturuldu. Eylemin barışçılığını ön plana çıkarabilecek müzik, sanat etkinlikleri gerçekleştirildi. Bunları tek bir elden birilerinin kurguladığını düşünmek meseleyi hiç anlamamaktır. Çünkü bu tutum, oradaki sade yurttaşların talebiyle birbirini tetikleyen ve çoğaltan bir sürecin sonucudur. 

Böyle bir süreci devletin zor kullanma gücüne karşı sürdürmenin zorluğu ortadaydı. Yine de tüm eve dön çağrılarına rağmen halk Gezi Parkı’nı bırakmadı. Artık sert bir müdahale olacağı anlaşıldığında insanların elinde maske ve limon dışında bir şey olmadan beklemek tek çareydi. Müdahale sonrası park boşaltıldı, insanlar başka parklara dağılarak forumlarını oralarda sürdürdüler. Canı yananların isyanı Gezi, siyasi bir birlikteliğe kavuşamadı, Gezi’nin talepleri politik bir söze ve özneye dönüşemedi. Aşağıdan yukarıya kurulacak özgür, laik, adil bir ülke arayışı ve özlemi, 2014 yerel seçimlerle, yolsuzluk tapesi beklentileriyle, kayıkçı kavgalarıyla soğuruldu. Düzen muhalefeti, dar yapıların kimi bilindik ezberleri bu havanın dağılmasında önemli roller oynadı. 

Muhalefetin anlayamadığı potansiyel elbette ki iktidar açısından bambaşka bir korkunun da kaynağı oldu: Gerilim siyaseti sonucu kendiliğinden oluşabilecek toplumsal tepkiler. Dış güçler, lobiler, çapulcular gibi söylemleri kullanarak ayrıştırma diliyle en azından kendi kitlesini konsolide etmeye yöneldi. Gezi’nin hoşgörü dilinin karşısına nefret dili kondu. Bu söylem içerisinde en yakıcı olanı “Biz yüzde elliyi evinde zor tutuyoruz” sözleriydi. Erdoğan 3 Haziran 2013’te bunu söyleyip Afrika’ya gitti. Söylem, kitlesini eylemcilerle çatıştırma potansiyeli barındırıyordu. O zaman biz de BirGün’de, Gezi’nin “genç” diline uyacak şekilde “Biz de babaannemizi evinde zor tutuyoruz” diye bir manşet attık. Babaannesi henüz sağ olanların yanıtıydı bu! 

Evet, Gezi gençti ama o çocuklar büyüdü; işe girdi, ülkenin kaderini belirleyecek yerlere geldi. Saray iktidarı o kuşağı ve onun altındakileri kaybettiğinin farkında. Korkuyla, haksız mahkûmiyet kararlarıyla sindirmeye çalışıyor belli ki... Peki, nereye kadar? 

Gezi milyonların öfkesinin, barışçıl bir bedende ortaya çıkışıdır ve haksız yere mahkûm edilen arkadaşlarımızın üzerine yıkılamaz. Bu anlamda Gezi’ye katılan milyonları “ben de oradaydım" demeye davet etmeliyiz. Ve açıklamalılar… Gerekirse mahkemelerde konuşmalı herkes. Böyle bir gizli el, bir kışkırtma görmüşler mi? Bu ülkenin feraset sahibi insanları ancak içerideki arkadaşlarımızı kurtarabilirler. 6’lı 7’li 8’li muhalefetten de başka yerlerden de bir beklentimiz yok. Gezi halktır, cezaevindeki arkadaşlarımız da bu halkın bağrındadır.