İnsanın hikâyesi, bir türlü sona ermeyen düşüşün hikâyesidir, ayakları henüz yere basmış değil. Düşüş, cennetten kovulmasıyla başladı. Düşüş o düşüş ve hâlâ düşmeye devam ediyor. Kutsal kitapların hesabına göre Âdem ile Havva kabaca 6 bin yıl önce yaşamış. Demek ki insanın cennetten kovulmasının üzerinden de bir o kadar zaman geçmiş ve henüz yeryüzüne ulaşabilmiş değil. La Haine filminin açılış sahnesindeki 50 katlı gökdelenden düşen adamın hikâyesi, bizim hikâyemiz. Ve her kata geldiğinde “Buraya kadar her şey yolunda” diyen de bizleriz. Mitolojilerde evren tam yedi katlı bir gökdelendir; onca zaman geçmesine rağmen ayaklarımız hâlâ yere değmediğine göre ya yeryüzü giderek bizden uzaklaşıyor ya sürtünme katsayımız yüksek ya da havada asılı kalmamızı sağlayan düzenekler var demek. Ya da çoktan düştük, fakat kabullenemiyoruz; aklımız, ana vatanımız cennette kaldı. Yeryüzüyle buluşamıyoruz, bedenlerimiz havada asılı kaldı. “Buraya kadar her şey yolunda” da diyebilirsiniz. Oysa hiçbir şey yolunda değil. Şiirle, edebiyatla, sinemayla, kültür ve sanatla buluşuyor, şarkılar söyleyebiliyoruz, fakat yere inişimiz bir türlü gerçekleşmiyor. Filmdeki ses ne diyordu: “Önemli olan düşüş değil, yere iniştir.”

***

Yeryüzünden korkuyoruz belki de. Gerçeği kabullenmek istemiyoruz. Gerçek, havada asılı kalmanız. Kabul ettiğiniz an, çizgi film kahramanları gibi, havada durduğunuzu fark edecek ve hızla yere düşeceksiniz. “Buraya kadar her şey yolunda” ve “Her şey çok güzel olacak” gibi sözcükler, havada asılı kalmamızı sağlayan sihirli sözcüklerdir; tıpkı Harry Potter’ın nesneleri uçurmak için kullandığı “wingardium leviosa” büyüsü gibi. Ve siz, havada asılı halde cennet düşleri kurar ve yoksulluğunuzu yaşarken, birileri yeryüzünde kendilerine saraylar inşa etmeye devam edecek. Boşuna kaygılanmayın, onlar var olduğu sürece ayaklarınız asla yere basmaz. Siz, havada asılı halde şiirler, şarkılar söyleyeceksiniz: “Bişeyler yapmalı.” Ve şarkılarınız gök kubbede hoş bir sadâ olarak yankılanacak. “Bir şeyler yapmalı” hissiyatı, şarkı formuna dönüşmüşse ve durmadan aynı nakaratı tekrarlayıp duruyorsanız, bir şey yapmaya pek niyetiniz yok demek. Zaten bir şey yapmanıza da gerek yok, onlar sizin için gerekeni yapıyor, yeter ki siz yere inmeyin. Yeryüzüne inmek, bedenleşmektir ve kudretlenmek. Cennette bedensiz olanlar yaşayabilir. Âdem ile Havva bedenlerini fark ettikleri için cennetten kovuldular. Fakat akılları cennette kaldı, o yüzden boşlukta asılı kaldılar. Boşlukta doğduk biz ve askıdaki hayata alıştık.

***

Askıdaki ekmek, nasıl yoksulların hayatta kalmaları için elzemse, kapitalistler için de askıdaki bedenler aynı ölçüde hayatidir. Zira “Yedikleri yoksul eti, içtikleri kandır.” (Yunus Emre). Askıdaki bedenler, adı üzerinde; eyleme geçemez. Piyasanın ihtiyaçlarını karşılamak için emek pazarlarının vitrinlerinde sergilenirler sadece; emeğini yok pahasına satan, sömürülmeye açık, hızla tüketilebilecek ve aynı hızla atığa dönüşebilecek bir beden tipi. Şirketlerin şirketi olan devletin birincil görevi, yakalama aygıtları, kolluk kuvvetleriyle bedenleri havada asılı tutmak. Kapısında, “kapitalistler için askıda beden var” ibaresi asılıdır. Askıdaki bedenler; bedenlerinin farkında oldukları halde bir türlü bedenleşemeyen, eylemleri askıya alınmış özneler. La Haine filmindeki sesi hatırlayalım: “Önemli olan düşüş değil, yere iniştir.” Yeryüzüne inemedik bir türlü, askıdan kurtulup da bedenleşemedik, kendimizi var edemedik. Belki de bedenleşmekten korkuyoruz; o kadar uzun zamandır asılı kaldıktan sonra alıştık bedensizliğe. Politik aktörlerin sahneledikleri temsillerle oyalanmak, şarkılar söylemek varken, şimdi kim uğraşacak bedenleşmeyle?

“Yakarsa dünyayı garipler yakar.” Yakamazlar, garipleri unutun! Tüm yatırımlarını öte dünya için yapıyor, çilelerini öte dünyadaki cennet için çekiyorlar, bu dünyayla işleri olmaz. Garipler de sizi kurtaramaz. Bedenleşmek istiyorsanız, unutun göklerdeki cenneti ve filmdeki gibi, bir ateş topu olarak inin yere! Başka bir çareniz de yok. Şöyle dediğinizi duyar gibiyim: “İmkânsız, hayat askıdayken daha güzel.” Bilmez miyim? “Bişeyler yapmalı” şarkısı eşliğinde içkileri yudumlamanın keyfi. O halde askıdaki hayatlara içelim: Şerefe!