Galatasaray’ın elbette matematiksel olarak şampiyonluk şansı var. Fakat Başakşehir’in son 3 yıldaki çizgisi, bu sezon oynadığı futbol, sonucu alma konusundaki net tavrı göz önüne getirildiğinde sarı-kırmızılıların yukarıyı yakalaması, aşağıdakine geçilmesine kıyasla daha düşük bir ihtimal itiraf edelim. Bu, geri kalan 9 maçta 9 galibiyet alınması halinde dahi pek mümkün görünmüyor. Zira uzun süredir beklenen devre […]

Aslan umut tazeledi

Galatasaray’ın elbette matematiksel olarak şampiyonluk şansı var. Fakat Başakşehir’in son 3 yıldaki çizgisi, bu sezon oynadığı futbol, sonucu alma konusundaki net tavrı göz önüne getirildiğinde sarı-kırmızılıların yukarıyı yakalaması, aşağıdakine geçilmesine kıyasla daha düşük bir ihtimal itiraf edelim.

Bu, geri kalan 9 maçta 9 galibiyet alınması halinde dahi pek mümkün görünmüyor. Zira uzun süredir beklenen devre arası transfer döneminin dönüşünde, forvet hattında var olan sorunun çözülmesi bir yana, ortaya yeni sorunlar çıkmış görünüyor ki bunların başında stoper tandemi geliyor. 5-0 kazanılan bir maçtan sonra, karşılaşmanın resmi yorumcusu “maçın kazanılmasında en büyük pay Muslera’ya ait diyorsa” bunun bir sebebi var elbet. Geçen hafta Erzurumspor maçından sonra Marcao ve Luyindama’nın, şampiyonluğa oynama hedefinde olan bir takımın stoper ikilisi olmaktan oldukça uzak olduğunu söylemiştim. Lig tarihinde şampiyonluk yaşayan takımlar genelde bu ikilide sağlamlığı yakalayan takımlar oldular. Falco-Stumpf, Högh-Uche, Popescu-Bülent, Ronaldo-Zago, Luciano-Lugano, Ujfalusi-Semih…Ortak noktaları istisnalar dışında top hakimiyeti üst düzeyde hatta bunu ileri götürüp skor yapabilen ikililer olmaları ve bunu yaparken savunma tarafındaki uyumlarının had safhada olması. Marcao ve Luyindama’ya baktığınızda aklınıza “acaba Fatih Terim hücumcu bek düşkünlüğünü 1 adım daha ileri götürüp hücumcu stoperler mi transfer etti?” diye düşünmeden duramıyorsunuz. Zira her iki oyuncu da göz ardı edilemeyecek derecede savruklar defansif anlamda. Üstelik bu savrukluğun aralarındaki uyumsuzlukla bir alakası da yok, bildiğiniz bireysel savrukluklar ve konsantrasyon bozuklukları. Şöyle örnek verelim, Ozan Kabak sadece kendi alanını değil sağ beki Linnes ve Mariano’nun ileri çıkışlarında arkalarında bıraktığı alanları kapatıyor veya yaptıkları hataları da düzeltmeye uğraşıyordu.

Kongolu ve Brezilyalı ise henüz kendi işlerini tam anlamıyla yapamıyorlar. Maçın iki yarısındaki farklardan birisi Emre Akbaba-Ryan Donk değişikliği elbette. Üçüncü bölgede, rakip ceza sahası çizgisine paralel bir hatta serbest şekilde gidip gelen oyuncunuz çok etkili olamadığında orada rakibe tehdit yaratan oyuncu olmaktan çıkıp, hücum dengenizi bozan oyuncuya dönüşebiliyor. Hollandalı orta sahada Badou’nun yanına eklendiğinde Belhanda rakip kaleye daha çabuk inmeye başladı. Sonrası, Galatasaray kariyerindeki gollerin önemli bir bölümünü tek vuruşlarla kaydeden Onyekuru’nun takımı rahatlatması ve çok istenen Diagne golü.

Terim’in takımı zirve yarışını belki hala sürdürebilir, ancak bunun için, 18 aydır yaratamadığı deplasman oyununu bulmak zorunda.