Web sitesine her girişte insan olduğumu kanıtlamak için tıklamak zorunda bırakıldığım “Ben robot değilim” şıkkı, neden “Ben insanım” şeklinde oluşturulmadı acaba? Merak ettim. Siteye girmek için robot olmama koşulu yeterli mi? Hümanist insan tanımından vazgeçildiğine göre siteye robot olmayan diğer varoluş biçimleri, hayvanlar da girebilir. Hayvanları ruhsuz otomatlar olarak tanımlayan Descartes, akıllı telefonların ekranlarındaki görüntüleri parmaklarıyla kaydıran maymunları görseydi ne derdi? “Otomat, otomatik olarak ardışık veya döngüsel işlemleri gerçekleştirebilen mekanik ya da elektro-mekanik düzenektir. 1920 yılında robot kelimesi kullanılmaya başlanmadan önce robotlar için otomat kelimesi kullanılmaktaydı” (Wikipedia). İnsan tanımı giderek bulanıklaştı, artık kendimizi insan olarak tanımlamakta zorlanıyoruz. Fakat hep yaptığımız gibi kimliğimizi hâlâ bir şeyin karşıtı olarak, o şeyi değilleyerek kuruyoruz. Peki kim olduğumuzu biliyor muyuz? Şimdilik şunu söyleyebiliyoruz: “Ben robot değilim”. Kimlik, istenmeyen özelliklerimizi ötekilere yüklemek, sonra da kendimizi ötekilerin karşıtı olarak tanımlamaktır. Öteki olarak karşımıza yerleştirdiğimiz ne varsa kimliğimizin bir parçası değil mi? Robotları olumsuzlayarak kendimizi tanımladığımıza göre bir kez daha olumsuzlamanın tuzağına düşüyoruz. “Ben robot değilim” şıkkını seçmek, otomat olmadığınızı garantilemiyor.

***

Spinoza Etika’sında insanı “ruhsal otomat” olarak tanımlıyordu. Karşılaşmaların insafına bağlı olarak keder ile sevinç arasında salınan, karşılaşmalara bağlı olarak eyleme kudreti azalıp çoğalan, tutkuların yönettiği bir otomat. Batı dillerinde tutku (passion) ile pasif (passive) sözcükleri aynı kökten türemiş: “Pati” (Lat.), acı çekmek. İsa’nın çektiği acıları anlatan “passion” sözcüğü, aynı zamanda insanlığın genel durumunu da özetliyor. İnsan acıların çocuğudur; tutkularla yönetildiği ölçüde edilgen bir şekilde sevinç ile keder arasında salınıp duracak. İnsan önce bir şeyin temsili olan fikirle karşılaşır ve fikir tarafından ele geçirilir. “Fikirlere sahip olmamızdan daha fazla, fikirlerdir kendilerini bizde olumlayan” (Deleuze). Fikirlerimiz sürekli olarak birbirlerini takip eder, bir fikir başka bir fikrin yerini alır. Ve kimi fikir neşelendirir, kimisi keder üretir. Bir durumdan diğerine bu geçiş, bedenlerin kudretini etkiler. Duygular düzeyinde, artık nedenlerini bilmeksizin karşılaşmaların sonuçlarına maruz kaldıkça edilgen şekilde sürüklenir bedenlerimiz. Duygular; biz onların nedeni olmadığımız sürece tutkulardır. İstediğiniz kadar aksini iddia edin, ardışık karşılaşmalara bağlı olarak keder ve sevinçle ve ürettikleri diğer duygularla döngüsel işlemler gerçekleştiren otomatlarız.

İnsan ile insan, insan ile nesne arasındaki ilişkilerden hiç bahsetmeyin. Gündelik hayat otomatlar arasında geçiyor. Yiyecek içecek otomatları, mutfak robotları, akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve bunların arasına, kendilerini özneler olarak ayrıcalıklı bir konuma yerleştirmiş olan ruhsal otomatlar. “Ama biz otomatlardan farklıyız” diye itiraz edebilirsiniz, “Bizim ruhumuz, duygularımız” var. Zaten ruhu ve duyguları olduğu için Spinoza insana “ruhsal otomat” diyor. Nedenlerini bilmeden sadece sonuçlarla işlem gören duygularımız ve karşılaşmalara bağlı olarak durmadan değişen ruh hâllerimiz var. Otomatlar gibi parayla çalışıyor ve otomatlar gibi, sadece bize girilen işlemleri yerine getiriyoruz. Girdi ve çıktı işlemleriyle çalışan algoritmik bir matriksin içine gömüldüğünüzde, bir form olarak insan ile otomat arasındaki ayrımın silindiği bir düzlemde, o çok sevdiğiniz özgür iradeniz de bir işe yaramıyor. Size sadece, “Ben robot değilim” şıkkını seçme özgürlüğü verilmiştir.

***

Erol Büyükburç, katıldığı bir TV programında “Ben saksı değilim!” diye bağırdığında sadece saksılığa isyan etmiyordu. Çok önemli bir çıkıştı; ama gülmekle yetindik. Ruhsal otomatların işi kederledir, başkalarının kederinden kahkahalar üretirler. Bırakın saksı olmasını insan, otomatların birbirine bağlandığı devasa bir matrikse yerleştirilmiş bir otomattır. Ne demişti Rimbaud? “Ben bir başkasıdır”. Başkası otomattır. Hayatınızı değiştirmek mi istiyorsunuz? Otomat olduğumuzu kabullenmekle başlayalım işe.