Önceki gün İstanbul’da bir futbol mucizesi yaşandı. Bir süredir hayatımızda olmayan Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda Eskişehirspor kalecisi Ruud Boffin takımı adına beraberlik sayısına imza attı. Kurtardığı üç penaltıyla kırmızı-siyahlılara bu sezon hayat veren file bekçisi yaklaşık 70 metreden meslektaşını avladı. Stadyumda olan birisi cep telefonuyla o anı kaydetmese, bu golü hiç görmeyecektik.

Beş hafta geride kalırken, TFF 1. Lig’in henüz yayıncısı yok. Yani eskilerin tabiriyle ikinci ligi izleyemiyoruz. Bu bile belki de futbolun ülkemizdeki asıl marka değerini gösteriyor. Ne üretiyoruz ki onu fahiş fiyattan pazarlamayı düşünüyoruz ya neyse. Fakat Spor Toto Süper Lig’e yükselmenin bir takımın, hattâ bir şehrin ekonomisine neler kattığı düşünülünce, bu durum can sıkıyor. Çatlak sesler iyiden iyiye yükselmeden bir çözüm bulmak gerekiyor. Bakalım her zamanki gibi TRT devreye girecek mi...

Haftanın kahramanı Boffin, haliyle tarihin en golcü kalecilerini akıllarına getirdi. Hal böyle olunca da eski bir yazının güncellenmesi gerekti. 19 ayda neler değişmiş; müsaadenizle...

25 Şubat 2015 tarihinde kaleme almıştım “Golcü Kaleciler”i. Augsburg’un file bekçisi Marvin Hitz dört gün önceki Bayer Leverkusen maçının son anlarında skoru aynı Boffin gibi 2-2’ye getirerek puanı kurtarmıştı.

Yazı yayınlandığında kariyerine devam eden Rogerio Ceni, yaklaşık 10 ay sonra kariyerine nokta koydu. Brezilyalı eldivenin hanesinde toplam 132 gol yazıyor. Biz onu 124’te bırakmıştık, en azından mezkûr satırlarda. Yeri gelmişken anımsatmakfa fayda var.

61’i serbest atıştan olmak üzere toplam 132 gol. Şaka gibi... 23 yıl formasını giydiği Sao Paulo’da efsaneleşen file bekçisi, 1997’de takımının penaltı ve frikiklerini kullanmaya başlamıştı.

Tarihin en çok gol atan kalecisi, ayrıca bir kulüp için en fazla oynayan ve en fazla kaptan olarak sahaya çıkan futbolcu olarak da biliniyor. Rekorlarına pek yaklaşılabileceği düşünülmüyor.

İkinci sırada başka bir Güney Amerikalı bulunuyor. Paraguaylı Jose Luis Chilavert 22 yıllık kariyerinde 62 defa ağları sarsarken, milli maçlarda 8 gole imza atmış. Tarihin hat-trick yapan tek eldiveni de olan oyuncu, 1998 Dünya Kupası’nda Bulgaristan karşısında neredeyse ağları buluyordu...

Velez Sarsfield’da oynarken River Plate’e kendi yarı sahasından attığı bir gol var ki o topa öyle vurmayı düşünecek futbolcu sayısı iki elin parmaklarını geçmez dersek abartmayız.

En golcü kaleciler listesinin üçüncü sırasındaki ismini belki de en çok biz biliyoruz: Dimitar Ivankov. Levski Sofya’da kendisini ispatladıktan sonra Kayseri’ye taşınan Bulgar file bekçisi, hepsi penaltıdan olmak üzere tam 42 gole imza atmıştı. Milli takımın da kalesini yıllarca koruyan futbolcu, penaltılara kalan 2008 yılındaki Türkiye Kupası finalinde beyaz noktadan iki defa ağları sarsmış; Kayserispor, Gençlerbirliği’ni devirip mutlu sona ulaşmıştı.

Aynı yıl Bursaspor’a transfer olan Ivankov, yeşil-beyazlıların futbol tarihimizin beşinci şampiyonu olarak taçlandığı 2009-2010 sezonunda dört defa ağları sarsmış, önemli de kurtarışlar yapmıştı.

Türkiye’nin en golcü kalecisi, penaltı ustası Metin Akçevre’yi hatırlıyor musunuz... Bir zamanlar Beşiktaş kalesini koruyan başarılı eldiven, yedisi en üst seviyede olmak üzere toplam 19 defa meslektaşlarını üzmüştü. Yazı kaleme alındığında Galatasaray kadrosunda bulunan Sinan Bolat’ın 2009’da Şampiyonlar Ligi’nde oynanan AZ Alkmaar maçının uzatmalarında attığı kafa golüyle Standart Liege’in grubunu üçüncü bitirerek Avrupa Ligi vizesi almasını sağladığını anımsatmalı. Devler arenasında en çok ağları bulan ise Hans Jörg Butt. Kariyerinde 32 gole ulaşan Alman file bekçisi, bunların üçünü de Şampiyonlar Ligi’nde atmıştı.

25 Şubat 2015’te son sözü Eduardo Galeano söylemişti.

“1996 yazının sonunda Jose Luis Chilavert Buenos Aires’te tarihi bir gol attı. Chilavert 60 metreden vurdu: Top bulutları geçiyor, birden aşağı doğru süzülerek kaleye giriyordu.

Gazeteciler bu vuruşun sırrını öğrenmek istediler: Top bu inanılmaz rotayı nasıl çizmişti? Nasıl o yükseklikten kaleye inmişti?
‘Çünkü bir meleğe çarptı’ diye açıkladı Chilavert.

Kimse topta kan lekesi var mı diye bakmadı. Biz de böylece meleklerin bize benzeyip benzemediğini öğrenme şansını kaçırdık.”

Büyük ustayı da 13 Nisan’da kaybetmiştik.

19 ay... İnsan hayatında ne ki... Oysa bir yazının kahramanı kariyerine nokta koyar, süslü hayatını kaybeder... Futbol hakikaten pek fena hayata benziyor; zaman akıp gidiyor...