Tralleis antik kenti Aydın ilinin kuzeyinde, Kestane dağlarının hemen güney yamacındaki plato üzerinde bulunuyor. Seikilos Mezar Yazıtı, 1882-1883 yıllarında Aydın-İzmir demiryolunun inşaatı sırasında Tralleis antik kentinde bulundu. Bu mezar taşının üzerinde bir şarkının sözleri ve notaları bulunuyordu ve tarihi M.Ö. 200 yıllarına dayanıyordu. Aydın’dan çalınan bu tarihi eser 1966 yılından beri Kopenhag’da, Danimarka Milli Müzesi’nde sergileniyor. Bu mezar taşının üzerinde yazılı olanın ise dünyanın ilk notalı müziği olduğu biliniyor.


Aydınpost’tan Hüseyin Asar’ın kaleminden aktarıyorum: “2300 yıl önceleri yaşamış, mermer mezar taşında ilk notalı müzik ve şu şarkı sözleri yer alıyor. ‘Yaşadığın sürece göster kendini/Dertsiz tasasız ol/Hayat çok kısa/Ve zaman her şeye gebedir.’ Taşın üzerinde ayrıca ‘Ben bir mezar taşı, bir simgeyim. Seikilos beni buraya ölümsüz anısının sonsuz işareti olarak yerleştirdi’ yazısı da yer alıyor. Yazının transkripsiyonunda, müzik sözleri harflerle sembolize edilerek kısa bir müzik notası ortaya çıkarılmış. Müzik, MÖ 2. yüzyılda Phrygia’da bilinen nota sistemine uygun olarak yazılmış. Şiiri oluşturan sözler, 6/8’lik nota ölçüleriyle ezgiye dönüştürülerek batıda müzik marketlerde, özgün müzik olarak müzikseverlere sunulmaktadır. Ayrıca tüm dünyada Seikilos hakkında 60 kitap ve binlerce makale yazılmış durumdadır.”

***

21. yüzyılda derdimiz, çabamız bu tarihi ‘mücevher’in ülkemize iadesini konuşmak, bunun için çabalamak olmalıyken biz ‘müzik yasakları’ ile uğraşıyoruz... 20 yıllık iktidarları boyunca hiçbir elle tutulur kültür sanat politikası olmamış iktidarın, pandemiyi bahane ederek insanların yaşam tarzına müdahale etme çabasını görüyoruz. Sürekli vasatı ödüllendirmiş, sadece yandaşlarını dinlemiş, pandemi krizi boyunca bu ülkenin binlerce müzisyenini nasıl üvey evlat olarak gördüğünü hatta yok saydığını da deneyimledik. Bu ülkenin onlarca müzisyeni canına kıydı! Bu iktidardan bir kişinin kılı kıpırdamadı, kimse tek kelime laf etmedi. Ayıptır!

Geçen haziran ayında turizm sezonunun hemen öncesinde tedbirler ‘gevşetilirken’ Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada salgın kapsamında uygulanan bazı tedbirlerin gevşetildiğini duyuruyordu. Erdoğan, canlı müzik kısıtlamasına ilişkin alınan kararı ise "Müzik kısıtlamasını da 24.00’e çekiyoruz" sözleriyle açıklamıştı.

Cumhurbaşkanı konuşmasına şöyle devam etmişti: "Kusura bakmasınlar, gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur."

***

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanının müzikle, müzisyenlerle ilgili fikirlerinin ürünü bu cümlelerdi. O günlerde müzik meslek birlikleri, dönemin otelci kültür bakanıyla sayısız görüşme gerçekleştirdi. Alınan önlemler hiç bir zaman yeterli değildi.

Canlı müzik yasağı ilk olarak salgının başlarında 30 Mayıs 2020’de yayımlanan genelge ile lokanta, restoran, dernek lokalleri ve çay bahçeleri gibi mekânlarda getirilmişti. Bu genelgeyi 2 Haziran 2020’de yayımlanan genelge ile 21 Aralık 2020’de yayımlanan genelge takip etmiş ve canlı müzik yasağı yinelenmişti.

Zaman geçti, durmadı. Çok sayıda müzisyenin, ailelerinin hayatları alt üst oldu. Geçtiğimiz günlerde salgın bitmemesine rağmen önlemlerin tümünden vazgeçilirken gece saat 12’den sonraki müzik yasağı, olduğu gibi kaldı.

***

Müzeleri cami, zeytinlikleri maden, ormanları inşaat yapmaya ant içmiş iktidarın hedefi sadece müzisyenlere mesleklerini mezar etmek değil, yaşam tarzlarımızı kendi istedikleri gibi akort etmek.

Gece saat 12’den sonra konser yapan bir müzisyen değilim. Ancak bu durum bu konuda yazmama, isyan etmeme engel değil; ‘beni sokmayan yılan bin yaşasın’cılardan değilim. Bu sektörde gece 12 yasağının direkt olarak etkilediği binlerce emekçi var. Ayrıca bunlar sadece müzisyenler de değil.

Belli ki bizim Aydın’dan çalınan yazıtı tekrar ülkemize getirmek için kırk fırın ekmek yememiz lazım. Şu anda bunu konuşmak, gündeme getirmek bile yersiz.
Şu açıktır ki bu iktidar çaresiz bıraktığı binlerce sektör çalışanından da, ailelerinden de oy alamayacak artık. Bu aşamada dikkatimi çeken başka bir konu ise sürekli iktidar hedefleri ve programları açıklayan muhalefet unsurlarının bugüne kadar herhangi bir kültür sanat politikasından bahsetmemiş olmaları. Bu eksiğin bir an önce giderilmesi ve ‘kültür-sanat’ın bir detay olarak görülmemesi elzemdir.

***

Ben bu satırları yazarken kadınlar meydanlarda #DeğiştirecekGücümüzVar diye haykırıyorlar. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü kutlu olsun!