1806 yılında kışla olarak yapılan ve tarihi süreçte birçok değişik amaç için kullanılan Taksim Topçu Kışlası, İnönü Stadyumu inşaatının başlamasıyla işlevsizleşti. Harabe halindeki kışla 1940 yılında İsmet İnönü’nün isteği ile dönemin İstanbul valisi Lütfi Kırdar tarafından, Henri Prost’un hazırladığı imar planı çerçevesinde istimlak edilerek yıkıldı. Bu proje çerçevesinde parka dönüştürüldü ve İstanbul’un Cumhuriyet döneminde yapılan ilk parkı oldu.

Gezi Direnişi ise 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan ve sadece umumi hizmette kullanılmak koşulu ile tapuda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmiş olan Taksim Gezi Parkı’na İstanbul 6. İdare Mahkemesi ve 2 no’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı olduğu hâlde Topçu Kışlası’nı Taksim Yayalaştırma Projesi çerçevesinde imar izni olmadan yeniden inşa etmesini engelleme eylemi olarak başlamıştır.

Gezi Direnişi, “orada ben de vardım” diyerek gururla savunacağım, yaşamımdaki en şanlı, şerefli eylemlerinin başında gelir.

Tamamen hükümetin inadı ve diretmesi ile Gezi Direnişi çok sayıda şehit vermiştir. İktidar edenlerin kan davası hala sürmektedir ki uzun yıllardır cezaevlerinde esir tutulan bu ülkenin aydınlık insanları şimdi de terörist damgası vurularak müebbet cezalara çarptırılıyor.

∗∗∗

Daha birkaç gün önce 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta Madımak Oteli’nde bu ülkenin aydınlarını yakan yobazların davası zaman aşımına uğradı! İnsanlık suçlarında zaman aşımı olur mu?

Daha geçtiğimiz Cumartesi günü, eylemlerinin 966. haftasında, Cumartesi Annesi Hanife Anne’ye polis amiri “şov yapma” diye sesleniyor. Hanife Anne cevap veriyor: “Bana şov yapma deme. Oğlu kaybedilen ben, acı çeken ben, kelepçelenerek gözaltına alınan ben!”

Şu son seçim, cezaevinde esir tutulanların, yurt dışında sürgünde olanların, kayıp çocuklarını arayanların, Sivas’ta yakılanların geride kalmış ailelerinin umuduydu. Olmadı, umutlar söndü.

Seçim sonrasında yaptığı konuşmalarda Cumhurbaşkanı, daha kapsayıcı olmaktan, ılımlı olmaktan, intikamcı olmamaktan bahsediyordu. Türkiye’deki muhalefetten hiçbir umudum kalmadığı için doğru söylüyor olmasını umdum. Olmadı!

Tüm bu zulüm karşısında ana muhalefetin hali, tavrı, içler acısı. Utanç verici! Tek eylem her acıdan sonra Kemal Bey’den gelen “bu karar büyük bir utançtır”, “saray şöyledir, böyledir” paylaşımı.

İnsanların uzun yıllar demir parmaklıklar ardında tutulması, hatta belki bir daha dışarıyı göremeyecek olması ihtimali de varken bugün particilik oynayan muhalefet neferleri yolda nasıl yürüyebiliyorlar, nasıl insan içine çıkabiliyorlar çok merak ediyorum. Birkaç ay sonra belediye seçimleri varken hala taht kavgaları ile boğuşan ve “siyasetçi” olmaktan başka sıfatı olmayan, bugün artık sevilmeyen, yarın ise adları bile hatırlanmayacak bu cılız erkekler ordusu bundan sonra ne işe yarayacak inanın ki hiç bilmiyorum.

Çok umutsuzum!

∗∗∗

Bu hafta yüzümü güldüren, göğsümü kabartan ender şeylerden biri yine kadınlarımızla ve yine spor ile ilgili. Bodrum’un, çiçeği burnunda Bodrum Basketbol Kulübü, TBF Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi’nde Burhaniye Belediyespor’u yenerek evindeki ilk, ligdeki ikinci maçını da kazanmış oldu. Pırıl pırıl gençlerimizin bu lige hazırlanışlarını uzun zamandır takip ediyorum ancak bu kulüple ilgili beni en çok etkileten şey, ilk sosyal medya paylaşımlarında bulunan adeta manifesto niteliğindeki metindi. Bu  metinden bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum:

“…Kadın hakları mücadelesinin zirvesinde duran bir toplumun parçası olarak, sadece sahada değil, toplumsal bilincin inşasında da öncü olmayı taahhüt ediyoruz. Cumhuriyet tarihimizin ışıltılı sayfalarından ilham alarak, Suat Aşeni, Halet Çambel, Suphiye Fırat, Gülseren Gönül ve daha birçok cesur kadının sporcunun başarılarından aldığımız güçle, sporun evrensel değerini ve kadının gücünü bir araya getiriyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün spor ve sporcuya verdiği özel önem, bizi motive eden bir fenerdir. O’nun "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur" sözü, hem fiziksel hem de zihinsel gücümüzü en üst seviyeye çıkarmak için yolumuzu aydınlatıyor. Onun vurguladığı gibi, spor sadece bir etkinlik değil, aynı zamanda karakterin ve disiplinin bir yansımasıdır. Biz, Bodrum Kadın Basketbol Takımı olarak, sahadaki mücadelemizde bu değerleri yücelterek ilerleyeceğiz..."

Umutsuzluğumu umuda çevirebilecek olan tek şey sanırım sadece sporcu kadınlarımızın başarıları olacak uzunca bir süre.