Düşünsenize, “Çevrimdışısınız”. Ne berbat bir durum! “Kablosuz ağ ve mobil veri kullanılamıyor. Sayfanın yüklenmesi, cihaz bir ağa bağlandıktan sonra gerçekleştirilebilir.” Bağlantınız kesilmiş ve sayfa açılmıyor. Aslında açılmayan sizsiniz, çevrimiçinde bir sayfasınız çünkü. Çevrimdışı olmak, var olmamak gibi bir şey. Varlığınızdan kimsenin haberi yok; sosyal medyada yoksunuz, bir hiçsiniz. Online, yani çevrimiçi olmak, bir varoluş sorunu […]

Çevrimiçi mi yoksa devrim içi mi?

Düşünsenize, “Çevrimdışısınız”. Ne berbat bir durum! “Kablosuz ağ ve mobil veri kullanılamıyor. Sayfanın yüklenmesi, cihaz bir ağa bağlandıktan sonra gerçekleştirilebilir.” Bağlantınız kesilmiş ve sayfa açılmıyor. Aslında açılmayan sizsiniz, çevrimiçinde bir sayfasınız çünkü. Çevrimdışı olmak, var olmamak gibi bir şey. Varlığınızdan kimsenin haberi yok; sosyal medyada yoksunuz, bir hiçsiniz. Online, yani çevrimiçi olmak, bir varoluş sorunu artık: ‘Online’ olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! Ya online olacak ve çevrime dâhil olacaksınız ya da çevrimdışının hiçliğinde kaybolacaksınız. Çevrimdışı olan, kapitalist dolaşıma dâhil olmayandır. Dolaşıma dâhil değilseniz, yok sayılırsınız, esameniz okunmaz. Bugün esamesi okunanlar, çevrimiçinde merkeze yakın yörüngelerde dönüp duranlardır. Çevrimdışı kalmaya katlanamayanların, çok geçmeden merkeze boyun eğdikleri ve içeride kendilerine iyi bir yörünge kapmak için can attıkları görülüyor.

Bir de çevrimin içinde olup çevrimdışıymış gibi davrananlar var; çevrimiçinde çevrimin merkezini alabildiğine eleştirenler. Tüm enerjilerini, üstlendikleri rol gereği negatif bir şekilde tüketirler, tepkiseldirler. Oyun kurucu merkezdir. İktidarın kurduğu oyunda olumsuzlama rolü üstlenmişlerdir. Merkezin hamlelerine tepki gösterdiklerinde kendilerini iyi hissederler. Onlar için çevrimdışı olmak, oyun dışı kalmaktır, katlanamazlar. Ve oyuna katılmaya çok istekli oldukları için onların da bakışları ve zihinleri merkeze kilitlenmiştir.

İngilizce ‘online’ sözcüğü, hatta kalmak, bağlı olmak olarak da çevrilebilirdi. Ama Türkçede bu sözcüğe bulunan karşılık ‘çevrimiçi’, meselenin sadece bir bağlanma meselesi olmadığını, işin boyutunun sanıldığından çok daha vehim olduğunu gösteriyor. Çevrimiçi, ‘online’ın masumiyetini, daha doğrusu olumlu tınısını yerinden ederek tüm çıplaklığıyla neye maruz kaldığımızı, sadece bağlanmadığımızı, aynı zamanda bir çevrimin içine kapatıldığımızı da açık ediyor. Çevrimdışı kalmaya katlanamıyoruz. En insani, bırakınız insani olmayı, en hayati davranışımız, bağlantı, ilişki kurmak. Ama bağlandığımız ve çevrimiçi olduğumuz an, içinde bulunduğumuz ortamdan kopuyoruz; tıpkı açık havada yürümek yerine, ev içlerindeki yürüme bantlarında yürümek gibi. Çevrimiçi ilişki bantlarında yürüyor ve yerimizde sayıyoruz.

Bağlanamamak korkutuyor bizi ve bağlanamadığımız zaman hasta oluyoruz: Nomofobi. Ama bu bağlanma, tuhaf bir bağlanma; bizi her şeyden koparıyor, yeryüzünden, birbirimizden. Çevrimiçi olmak, kendi kuyruğunu yutan yılanı, Oroboros’u hatırlatıyor; habis bir döngünün içine hapsedilmiş, kendini yiyip bitiren, tüketen bireyleri. İngilizcede bu tür çevrime ‘vicious cycle’, ‘fasit daire’, biz de ise kısır döngü deniliyor. Dönüp dolaşıp hep aynı noktaya gelme durumu, dolap beygirlerinin yaşadığı. Dolap beygirleri gibi merkezin etrafından dönüp duruyor ve hep aynı noktada buluyoruz kendimizi ve tükeniyoruz.

Oysa devrim içi olmak, çevrimiçi olmaktan çok farklı. Devrim içi olmak, evrene açılmaktır, hayatın kılcal damarlarıyla bağlantı kurmak. Nietzsche’nin felsefe yapmak için kullandığı çekicini, yitirdiklerimize, hayata yeniden ulaşmak için kullanmak. Çekiç, sadece felsefe yapmaya yaramaz, hücrelerinizin duvarlarını da çatlatır, o pek sevdiğiniz kimliklerinizin kabuklarını. Kırılsın kabuklarınız ve içeri taze hava girsin! Evrenin esintilerini duyumsayın ve bırakın düşünceleriniz kanatlansın! Kanatlanan sadece düşünceler değildir, bedenler de kanatlanır. Boğucu havanın ağır bedenleri hafiflemiş, esintileri duyumsayan duyarlı bedenlere dönüşmüştür. Bedenler çevrimiçinin biteviye ritmi yerine evrenin çoklu ritimleriyle salınıma geçmiştir. Çevrimiçinde kendinizi tüketirken, devrim içinde kendinizi çoğaltırsınız ve çoğaldıkça kendinizi tanıyamazsınız. Çünkü devrim içi olmak, yeni formlar, yeni yaşam biçimleri yaratabilmektir.