Dakikada kaç devrim yapabilirsiniz? Bu soru devrimcilere sorulmuş gibi gelebilir; hatta devrimciler üstlerine alınabilir ve yapabilecekleri devrim sayısını hesaplamaya kalkışabilirler. Gündelik hayatın rutinlerini hiç aksatmadan sürdürenler, devrimlerini içki masalarında yaptıklarından, aynı zamanda devrim yapabilme kat sayısını belirleyen alkol miktarını da akla getirebilir. Halbuki yukarıdaki sorunun asıl muhatabı, semazenlerdir. Kendi eksenlerinde dönmeyi bir saniyede gerçekleştirdiklerini varsayarsak, dakikada 60 devrim yapabildiklerini söyleyebiliriz. Devir ya da İngilizcesiyle ‘revolution’, sabit bir eksen etrafında dönme edimi, ki aynı zamanda devrim demektir. Dönme frekansı, rpm (revolution per minute) kısaltmasıyla ifade edilir, dakikadaki devir ya da devrim sayısı. Sabit bir eksenin etrafında dönen ve döndükçe devrim yapan o kadar çok şey var ki. CD’ler, çamaşır makinelerinin davulları, türbinler ve aklınıza gelebilecek her türlü motor.

MÜLKÜN TEKELİ

Purdue Üniversitesi araştırmacıları dünyanın en hızlı devrimci parçacığını yapmışlar. Devrim yapma sayısı 300 milyar rpm’nin üzerine çıkabiliyor.

Bir eksen etrafında dönme olarak devrim ile toplumsal altüst oluş olarak devrimin örtüştüğü zamanlar da vardı. Hayatlarını tek bir merkezin etrafında dönerek harcayanlar ve etrafında döndükleri ekseni ele geçirme planları yapanlar için devrim, halk adına merkezin ele geçirilmesi ve ele geçirildikleri merkezden toplumun yeniden biçimlendirilmesi demekti. Fakat merkezi ele geçirmeye kalkışanların aksine, merkez tarafından ele geçirildiklerini gördük. Merkez, toplumu biçimlendirmeye çalışanları biçimlendirmiş, onları kendine benzetmiş, despotlaştırmıştı. İktidar için söylenen, merkez için de geçerlidir: Merkez yozlaştırır, mutlak merkez mutlaka yozlaştırır. Tek bir eksenin etrafında dönenlerin devrimi, merkezin devrilmesiyle değil, devredilmesi ve el değiştirmesiyle sonuçlanır. Merkez hep aynı merkez, yerinde duruyor. Oysa devrim, bir altüst oluşu gerektirir, tüm değerleriyle birlikte merkezin yerinden edilmesi. Merkez toprağı, kadınları ve malları, kısaca yeryüzünü mülk edinen erkekler tarafından işgal edilmiştir ve o çok sevilen ahlak ve erdem gibi değerleri mülk sahibi erkekler icat etmiştir ve adaletin mülkün temeli olduğunu söyleyenler de onlardır. Devrim, adaleti de mülkün tekelinden kurtarır.

Merkezin yerinden edilmesi, bedenlerin merkezle kurdukları ilişkinin yerinden edilmesiyle mümkün. Göbeklitepe’den beri bir merkezin etrafında dönmeye alışkın bedenlerin merkezden kopmaları kolay değil. Unutsalar bile iktidar hatırlatır. XIV. Louis kendini Güneş-kral ilan ettiğinde, tebaaya uydu olduklarını hatırlatmıştır. Merkez, evreni taklit ederek kendini evrenselleştirir ve meşrulaştırır. Deprem gibi doğal bir dehşete eklemlendikçe doğallaşır ve yüceleşir: “Çök-kapan-tutun!” Yerleşikler artık neyin doğal, neyin yapay olduğunu ayırt etme yeteneklerini yitirmişlerdir. Ne zaman bir dehşetle karşılaşsalar hayatta kalmak için öğrendikleri çaresizliği yinelerler ve merkezdeki megafondan yükselen ses onlara bir kez daha hatırlatır: “Çök-kapan-secde et! Yerleşikler, merkezin değerleriyle kirletilmiştir: Ataerkillik, mülkiyetçilik, milliyetçilik, cinsiyetçilik, ırkçılık ve aklınıza gelebilecek her türden ayrımcılık. Ve en keyifli anlarında, dans ederken bile merkeze yakalanırlar.

KAPİTALİZMİN RİTMİ

“Dans edemeyeceksem, bu benim devrimim değildir. "Dans ile devrimi ya da bedenin devinimi ile devrimi ilişkilendiren Emma Goldman’dır. Fakat hiç kimse bu dansın ne tür bir dans olacağını, koreografisi matematiksel bir kesinlikle belirlenmiş bir dans mı yoksa doğaçlama bir dans mı olacağını sorgulamaz. Oysa Goldman için mesele dans etmek değil, bedenin kendini özgürce ifade edebilmesidir. “Madem devrim, benim devrimim, o halde dans etmeliyim” diyenler, kendilerini Tiller Kızları’nın arasında bulabilir. Amerikan eğlence sektörünün bir ürünü olan Tiller Kızları, tek tip hareketleriyle tanınan bir revü. Kracauer, revü dansında fabrikadaki taşıma bandının, kapitalizmin ritmini fark etmişti: “Ayaklarını hızlı tempoda yere vurduklarında, sanki çalış, çalış diye çıkıyordu ses”. Ve bedenler, dans edebildikleri devrimlerinde bile merkeze yakalanmışlardır: rpm olarak devrim.