Ada futbolunun unutulmaz karesi... 6 numaralı futbolcu, arkadaşının yakasının ölçüsünü alıyor. Tehlikenin farkına varan hakem koşarak olay yerine yetişiyor. O an çekilen fotoğraf ölümsüzleşirken, tarafları yukarılarda bir yerde yeniden kapışıyor...

Bakmayın o esnada hafiften tartaklandığına, orta sahada ağzından salyalar akarak koşan bir orta saha oyuncusuydu Billy Bremner. Kimilerine göre Braveheart, bazılarına göre Pitbull idi. Sahada babasını tanımaz tavırlarıyla 17 yılını geçirdiği Leeds camiasında önce efsaneleşmiş, ardından heykeli dikilmişti.

Bill Shankly’nin Liverpool’una karşı girişilen rekabette Leeds iki şampiyonluğa uzanırken, iki de Federasyon Kupası kazanmıştı. Şampiyon Kulüpler ve Kupa Galipleri’nde final gören Billy ve saz arkadaşları, UEFA Kupası’nın öncülü Fuar Şehirleri’ni iki kere müzesine götürmüştü. Söylemeye gerek yok, bizimkisinin bırakınız çorbada tuzu olmayı, yemeği pişirmişliği vardı.

Kopenhag’da bir gece kulübünü dağıttığı için ömür boyu milli takımdan uzaklaştırılan İskoç yıldız 1997’de ölmüştü. Rahmetli İnal Batu anlatmıştı; yıllar önce bir gün Roma’da bir restorana gitmiş, hesap ödeyememiş. Bremner’a benzetmişler de bizim büyükelçimizi...

Maazallah o olsa, dükkânda taş üstünde taş bırakmayabilirdi de...

Posterleşen anın sert çocuğu Dave Mackay da İskoç. Önceki gün 80 yaşında son nefesini veren futbolcu, bazıları tarafından Tottenham tarihinin en iyisi olarak kabul ediliyor.

Küçüklüğünde pek çelimsizdi. O yüzden çok sertti. Ancak savaşarak varolabileceğine inanıyordu. Doğduğu Edinburgh’un gözdelerinden Hearts’a meftundu. Turnikelerin altından kaçak geçerek maçlara giden ufaklık, bir gün gelen teklifle havalara uçmuştu, gönlünün sultanına transfer olmuştu.

132 gol atıp 29 yiyerek tarih yazan takımın kaptanı olan Mackay, 1958’de şampiyonluk kupasını kaldırmıştı. Ertesi yıl Londra’ya taşınan oyuncu, 1961’de duble yapan Tottenham’ın önemli bir parçasıydı. Federasyon Kupası’nı Kupa Galipleri zaferi kovalamış, adı Avrupa’da tanınmıştı. Aslında Matt Busby onu Manchester United’a istese de yavaş davranmıştı. Yoksa Kırmızı Şeytanlar’ın vazgeçilmezlerinden biri olacaktı.

İki kere ayağı kırılsa da o asla vazgeçmemiş, azmiyle doktorları şaşırtmıştı.

Ada futbolunun imparatorlarından Brian Clough tarafından 1968’de Derby County’ye transfer edilen yıldız orta sahadan savunmaya kaydırılıyordu. 1971’de Swindon’ın hem oyuncusuydu, hem de hocasıydı. Teknik direktörlüğe böyle başlamıştı. Ertesi sene Nottingham Forest’in başına geçmişti. 1973’ün sonlarında Clough’tan boşalan koltuğa oturan Mackay, 1,5 yıl sonra Derby’yi tarihindeki ikinci şampiyonluğa taşımıştı. Zaten ilkini de selefi başarmıştı.

Clough, onun başarılı olamadığı Nottingham Forest’in başında tarih yazadursun, Mackay giderek gözden düşüyordu. Ekmek parasının peşinden Kuveyt’e sürüklenen İskoç futbol adamı, El Arabi ile şampiyonluklara ambargo koyuyordu. Azıcık da Arapça konuşuyordu.

Doncaster, Birmingham derken, Zamalek’in başına geçen teknik direktör, El Ahli maçlarında bambaşka bir hava soluyordu. Yıllar sonra sorulduğunda da, gördüğü en iyi derbi atmosferinin Mısır’da olduğunun altını çizmişti.

George Best’in “Hayatta gördüğüm en sert ve cesur oyuncu” dediği Mackay’ı Clough, Tottenham tarihinin en iyisi olarak tanımlamıştı. Hocasıyla arası her zaman merak konusuydu. İskoçyalı konuşmasa da Four Four Two dergisinde eşi ters kademeye girerek Clough’ın kendisine hep şöyle söylediğini aktarmıştı: “Kocan Derby’nin başındayken, adeta ben koltuğumda oturuyor gibiydim, oğlum Nigel’a futbol oynamayı öğretti!”

Futbol literatürüne geçen o unutulmaz ana gelince... Sir Alex Ferguson’ın ofisinde de asılı olan o kareyi aslında hiç sevmeyen Tottenham efsanesi, o gün katil olabilirmiş: “Harika bir oyuncuydu ama pislikti. Diğerine vursa kabul ederdim de iki kere kırılan ayağıma tekme atmıştı. Onu öldürebilirdim.”

Sadece Bremner değil, futbol tarihi 20 Ağustos 1966’yı ucuz atlatmış belli ki. Mackay o an şeytana uysa, otobiyografisinin önsözünü Ferguson yazmazdı herhalde. Tabii bir de İnal Batu Roma’da o gün hesap ödeyebilirdi...