Turnuvanın başlangıcı öncesindeki son yazıda, söz verdiğimiz gibi, Türkiye’nin ne yapabileceği üzerinde duracağız

EURO 2016: Türkiye

Fatih Terim ulusal takımın başındaki üçüncü turnuvasına gidiyor ve üçüncüsü de aynen önceki ikisinde olduğu gibi Avrupa Şampiyonası. 1996’daki turnuva Fatih Terim’in, onu “İmparator” mertebesine yükseltecek kariyerinin temellerinin atıldığı şampiyonaydı. Kimse turnuvadan puan almayı bırakın gol atamadan dönmemizi konuşmadı, zira 42 yıl sonra ilk kez üst düzey bir uluslararası organizasyona gidiyorduk. Son Dünya Kupası’nda birisi üçüncü olmuş, diğeri son 16’ya kalmış İsveç ve İsviçre’nin bulunduğu gruptan sıyrılarak. 2008’de olanlar bir peri masalı gibiydi, arka arkaya 3 tane “biz bitti demeden bitmez” maçı ve yarı final. Üçüncüsünde onun şapkadan çıkaracağı tavşanları merak ediyoruz, zira kendisi bu işlerde meşhur.

EURO 2016 elemelerinde oynadığımız 2 Letonya maçı bizim için 2 dip noktası gibiydi. Hem Riga’da hem Konya’da takım 1-0 öne geçtiği maçta 1-1’lik beraberliğe razı oldu ve her ikisinde de gruptaki şansını tüketmiş gibiydi. Oradan dönüp grubun tepesine oynayan 3 takımı sırasıyla yenerek turnuvaya gitmek elbette önemli. Bununla beraber Selçuk İnan’ın Konya’da, İzlanda maçının 89. dakikasında uzun bir süre sorunların üzerini örtmüş gibi göründü. 72 saat sonra bu sorunların varlığını hala sürdürüp sürdürmediğini göreceğiz. Aslında saptanması zor sorunlar değil bunlar. 10 maçta 14 gol atıp 9 gol yemek pek Fatih Terim takımlarında görmeye alışık olduğumuz bir şey değil. Türkiye Euro 1996 elemelerinde 2, Euro 2008 elemelerinde 2,08 gol ortalaması ile oynamıştı ve bu sefer bu ortalamanın 1,4’e gerilediğini gördük. Hücum hattında net bir sıkıntımızın olduğunu söyleyebiliriz. Burak Yılmaz 6 aydır Çin’de doğru dürüst forma giymedi, Cenk Tosun kendi takımında Mario Gomez’in arkasında yedek kulübesinin müdavimi ve bu 2 oyuncu dışında hedef adam olarak kullanabileceğimiz bir oyuncu yok. Terim elbette elinde hücuma dönük orta saha oyuncularının bolluğuna güveniyor ki şüphesiz takımının en güçlü yönü de burada. Hakan, Arda, Volkan, Emre, Olcay, Oğuzhan...Hatta buna 2 hücumcu bek Gökhan ve Caner’i de eklemek mümkün. Dolayısıyla bu oyuncuların skor tabelasına yapacakları etki, turnuvada gidebileceğimiz yeri de belirleyecek.



Stoper sıkıntısı
Ön bölgede var olan sorunlar arka tarafta da mevcut. İşin Volkan Babacan tarafından pek bir şüphemiz yok. Volkan, özellikle ligin son bölümünde formayı hak ettiğini net biçimde kanıtladı. Ancak defans hattı, özellikle de stoper bölgesi kafalarda önemli soru işaretlerine yol açıyor. Hem Ömer Toprak hem de Yalçın Ayhan’ın turnuva kadrosuna şu ya da bu sebeplerle alınmaması Fatih Terim’in turnuvanın başlangıcına 24 saat kalmışken hâlâ Hakan Balta’nın yanında oynatacağı ikinci stoper konusunda spekülasyonlar dönmesine sebep oluyor. Şu anda o mevkiiye en yakın aday aslen bir defansif orta saha oyuncusu olan Mehmet Topal ve onun geriye kayışı, Selçuk İnan’ın yanında oynayacak ikinci göbek oyuncusu konusunda bir seçime yöneltecek hocayı. Şu anda en ideal 11 Volkan Babacan; Gökhan Gönül, Hakan Balta, Mehmet Topal, Caner Erkin; Selçuk İnan, Nuri Şahin; Arda Turan, Hakan Çalhanoğlu, Volkan Şen ve Burak Yılmaz olarak görünüyor, ancak Terim’in bu yazdığım kadroda Nuri yerine Ozan Tufan’ı, Volkan yerine de Oğuzhan Özyakup’u oynatacağı da sıkça dillendiriliyor.

Pazar günkü rakibimiz Hırvatistan elbette takımı El Classico kontenjanından Rakitic ve Modric’in etrafında şekillendiriyor. Onların ön bölgedeki sorunları ellerindeki 2 önemli Serie A forveti Mario Mandzukic ve Nikola Kalinic ile bir nebze aşılmış görünüyor. Grubun ilk maçının önemi büyük, zira sadece 1 maç kazanan takımların bile en iyi 4 grup üçünüsünün bir üst tura çıkacak olduğu gerçeğinden hareketle son 16 şansı bulunuyor. Dolayısıyla bir üst turu da düşünmek zorundayız ve İspanya yerine Hırvatistan ile başlamak, İspanya ve Hırvatistan birbirleriyle oynarken, daha dişimize göre duran Çek Cumhuriyeti ile oynamak avantajımıza olacak. Grup birinciliği halinde İtalya, İsveç, Belçika ve İrlanda’nın bulunduğu grubun üçüncüsüyle oynayacağımızı düşünüyorum. Grup ikinciliği halinde aynı grubun lideri ile oynayacak olacağımızı da hatırlatayım. Grup üçüncüsü olarak son 16’ya kalmamız halinde ise Fransa veya İngiltere ile eşleşmemiz büyük ihtimal dahilinde. Herkese iyi seyirler, umarım bu 30 gün boyunca sadece futbolu ve mutluluğu konuşuruz.