Futbolun demirbaşları...

Geçen yazıda, yine bu köşede futbol gezginlerini yazmıştım, hemen her transfer sezonunda takımdan takıma zıplayan seyyah topçuları... Bu yazıda gezmeyenleri, hatta gezmek bir yana, kariyerleri boyunca tek takımın formasını giymiş ‘sadık’ aile bireylerini, demirbaşları yazalım. Her transfer sezonunda kapılarını çalan onca talipliye rağmen evden ayrılmayanları, nesilleri hızla tükenmekte olanları...

Bilir misiniz 22 Ocak 1914’te dünyaya gelen Sam Bartram 1934’ten 1956’ya kadar Charlton Athletic’in kalesini korumuş, üstelik kaleyi kimselere devretmeden. Kariyerindeki tek takım da bu zaten. Kendi hikâyesini yazdığı kitabında (Sam Bartram: The Story of a Goalkeeping Legend-Bir kalecilik efsanesinin hikayesi) bir anısını şöyle anlatıyor efsane kaleci: 1940’lı seneler...

Chelsea ile deplasmanda Stamford Bridge’de oynuyoruz ve sis giderek yoğunlaşıyor. Karşı kaledeki Vic Woodley’den bana doğru gelen yoğun sis tabakası, maçı ve futbolcuları görmemi giderek zorlaştırıyor. Bir ara hakem maçı durduruyor ve görüş mesafesi makul seviyeye geldiğinde yeniden başlatıyor. Daha baskılı oynadığımız için koruduğum kaleye gelen top sayısı sınırlı. Ancak sis yeniden yoğunlaşıyor ve bir süre sonra kaleme top gelmez oluyor. Aradan hayli zaman geçiyor, ben önümde uzanan kalın sis perdesine pür dikkat bakarken, sislerin içinden üniformalı bir polis beliriyor ve bana, hakem maçı 15 dakika önce tatil etti, haberin yok mu?” diye soruyor. Tatil edilen maçta bile kalesini terk etmeyecek kadar sadık bir kaleci anlayacağınız...

1987 Temmuz’unda, 67 yaşında aramızdan ayrılan Sam Bartram 623 maçta takımının kalesini korumuş. Günümüzde Charlton Athletic’in The Valley Stadı’ndaki bar ve restoran bölümü onun adını taşıyor...

Konu kalecilerden açılmışken, 22 Ekim 1929’da Moskova’da dünyaya gelmiş 'Kara Örümcek' lakaplı kaleciyi anmadan olmaz. Tüm futbol kariyerini tek takımda, Dinamo Moskova’da geçirmiş. Henüz 12 yaşında askeri bir fabrikada çalışıp, aynı zamanda fabrika takımının kalesini koruyormuş. İlerleyen zamanlarda Dinamo Moskova’nın genç takımının kalesini devralmış. Kariyerinin en büyük şokunu, 1950’de ‘A’ takımla çıktığı ilk maçında, rakip takım kalecisinin kendi ceza sahasından vurduğu top kalesinde gol olunca yaşamış. Bir kaleci için en büyük hüsran. O sezon sadece iki maçta kaleyi koruyan, o hatalı gol yüzünden yedek kulübesine mahkûm kalan 1,90’lık kaleci 1953’te yeniden geçmiş kaleye. 1954’te Sovyetler Birliği Milli Takımı'na seçilirken, 1958, 1962 ve 1966 Dünya Kupalarında yıldızlaşmış. Yazılanlara göre maç esnasında önünde oynayan defans oyuncularına o kadar çok bağırırmış ki, karısı bile bu durumdan pek rahatsız olurmuş! Günümüzde kalecilerin sıklıkla başvurduğu topu yumruklama tekniğini ilk kullanan kaleci olduğu bilinir. Ceza sahası dışına çıkarak topa müdahale eden ilk kaleci olması nedeniyle de İtalyan futbolcu Sandro Mazzola’nın, “Bu adam benden daha iyi topa vuruyor!” cümlesi tarihe geçmiştir. Kariyeri boyunca 150’ye yakın penaltı kurtarmış. (Günümüzde hiçbir kaleci onun kadar penaltı kurtarmayı başaramamıştır.) 1963'te kazandığı 'European Footballer of the Year' ödülü ile de o ödülü kazanan tek kaleci olmuştur. 1990’da geçirdiği ağır rahatsızlık nedeniyle bir bacağı kesilen, aynı senenin ekim ayında 61 yaşında aramızdan ayrılan Lev Yashin, International Federation of Football History & Statistics (IFFHS) tarafından 20’nci Yüzyıl’ın en iyi kalecisi seçilmiştir. Müthiş kaleciliğinin sırrını soranlara verdiği, cevap kayda değer: “Sinirlerimi yatıştırmak için sigara, kaslarımı güçlendirmek için votka!”

***

14 Ekim 1968’de Guernsey’de dünyaya gelmiş, 1985'de Southampton’da başladığı futbol kariyerinde sadece kırmızı beyazlı formayı giyen ofansif orta saha oyuncusu. 2000 yılının Nisan’ında, Premier Lig’de 100’üncü golünü kaydederken, lig tarihinin en golcü orta saha oyuncularının arasındaymış. Kariyerinde 8 kez İngiltere Milli Takımı formasıyla sahaya çıkan futbolcuyu şöyle anlatmış Barça efsanesi Xavi: “Çocukluk yıllarımda onu örnek alırdım. Topu aldığı anda karşısında oynayan altı, yedi oyuncuyu sanki yürüyerek geçerdi, alışık olmadığımız bir yetenek…” Kariyerinde penaltı kralı olarak bilinirmiş Le Tissier. Kullandığı 48 penaltıdan 47’sini gole çevirmiş. Mart 1993'te oynanan maçta, kaçırdığı tek penaltıyı kurtaran Nottingham Forest kalecisi Mark Crossley kariyerinin en mutlu anı olduğunu dile getiriyor. Günümüzde 'Sky Sports' kanalında yorumcu olarak görev yapıyor 'Le God' (Tanrı) lakaplı futbolcu...

Doğu Londra’nın işçi mahallesi olarak bilinen Romford semtinde, 10 Ekim 1966'da dünyaya gelmiş. Çocukluk yıllarında okul takımlarında top koşturduktan sonra, 1980’de, henüz 14 yaşında Arsenal’ın alt yapısına kabul edilmiş, 17 yaşında ‘A’ takımla ilk maçına çıkmış efsane stoper, nam-ı diğer 'Bay Arsenal'. Ocak 1988’de, henüz 21 yaşında takımın kaptanlığına getirilmiş ve o sezondan sonra 14 sezon kaptanlık yapmış. 1983-2002 arasında 500’ün üzerinde maça çıkan Tony Adams Arsenal’de 4 şampiyonluk yaşamış. 1990’da alkollü olarak karıştığı bir trafik kazası sonucu dört ay hapis yatmış. O yıllarda yayımlanan biyografisi ‘Addicted’ (Bağımlı) Ada’da en fazla satan futbol kitapları içinde yerini almıştır…

26 Haziran 1968 doğumlu İtalyan savunmacı 1985’te başlayan futbol kariyerinde sadece A.C. Milan forması giydi, futbolu 2009'da 41 yaşında bıraktı. Kariyerinde yedi 'Serie A' şampiyonluğu yaşayan, beş kez de Şampiyonlar Ligini kazanan 'Il Capitano' lakaplı Paolo Maldini’yi şöyle anlatmış Arsenal’in eski forveti Paul Merson: “Kariyerimde karşımda oynamış en iyi savunmacıydı. 1995'de Süper Kupa’da Milan’la karşılaşmıştık. Maç boyunca beni marke ederken, topa bir ya da iki kez dokunma fırsatı bulmuştum. Karşılaştığım defans oyuncuları onun gibi olsaydı sanırım futboldan para kazanamazdım!”

Futbolun demirbaşlarını yâd ettiğimiz bu yazıya 1967-1984 arası West Ham United’in formasını giymiş efsane kaptanıyla son verelim. Kariyerinde 600’e yakın maça çıkmış Doğu Londra takımının unutulmazı. Çekiçler’in şimdilerde tarih olmuş Upton Park Stadı’ndaki tribünlerden birinin adının 2009 senesinde 'The Sir Trevor Brooking Stand' olarak değiştirilmiş olması boşuna değil elbet...