İlk yarıyı geride bırakmamızın ardından, ligin en kafa karıştırıcı ve inişli çıkışlı takımlarından Galatasaray’da olup bitenlere daha yakından bakalım.

Galatasaray ligin ilk 7 haftası geride kaldığında zirveyi son şampiyon Beşiktaş ve Başakşehir ile paylaşıyordu. Namağluptu, Beşiktaş deplasmanında 45 dakika için geçerli olsa da fena oynamamıştı, Real Sociedad’dan dönen Bruma ortalığın tozunu atıyordu, ileri uçta görev yapan Eren Derdiyok golcü sorununu çözmüş görünüyordu ve taraftarlar Jan Olde Riekerink’e “Riekerink Bey” denmesini istiyordu. Derken izleyen hafta ligin en kötü takımlarından (devre boyunca bu özelliğini kaybetmeyecekti) Trabzonspor, Galatasaray’ı İstanbul’da 1-0 mağlup etti ve sonraki 3 maçta takım Fenerbahçe ve Başakşehir’in dahil olduğu 2 maçı kaybetti. Liderle aradaki puan farkı 9’a çıktığında “Riekerink Bey” için “Riekerink bye” sesleri yükselmeye başlamıştı bile. Takım son 5 maçta 13 puan alarak devreyi Başakşehir’in 3 puan gerisinde üçüncü sırada bitirdi. Ülke futbolunda işler iyi gittiğinde el üstünde tutulan teknik direktörlerin 2-3 mağlubiyetle bir anda hedef tahtasında olduğunu görmeye alıştık, ancak bu sefer futbol takımı da bunun gerçekleşmesini engellemek için hiçbir şey yapmamıştı. Peki sorunlar nereden kaynaklanıyor? Sezon içindeki maç yazılarında bunlara kısaca değinmiştik. Şimdi genel bir toparlama yapalım.

1-Zayıf noktaların bilinmesi: Hem Süper Lig lideri hem de 2. Lig’in küme düşme adayının sizi mağlup etmesi için geçerli bir planı varsa bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Abdullah Avcı, Arena’da Galatasaray’ı 2-1 mağlup ettikleri maçtan sonra rakibin hücumlarının Sabri üzerinden başlamasını sağladıklarını ve böylece topu Galatasaray’ın Carole ve Bruma ile daha etkili olan sol kanatından uzak tuttuklarını televizyon ekranlarından oldukça basit biçimde anlatmıştı. Üstelik bunu 90 dakika boyunca televizyon ekranlarındaki bir dolu sarı-kırmızılı taraftar görmüş, ancak Riekerink görememişti. 2016 yılının son maçında Tuzlaspor, Türkiye Kupası mücadelesinde Galatasaray’ı mağlup ederken Metin Ersan, rakip defansın arkasında boşluklar olacağını tahmin ettikerini ve oyun planını bu boşlukları kullanma üzerine kurduklarını söylemişti. Şu bir gerçek ki bu sezon Galatasaray’ı mağlup etmek ya da en azından onlara bu korkuyu yaşatmak büyük teknik adamlık becerisi ya da üstün performanslar gerektirmiyor. Karşıda eksik noktalarını çok kolay belli eden ve bu noktaların sayısının şampiyonluğa oynayan bir takım için oldukça fazla olduğu bir takım var.

2-Disiplin problemleri: Selçuk İnan, Fenerbahçe ile oynanan maçta 90 dakika boyunca kulübede oturmasının ardından Riekerink’in yardımcısı Ayhan Akman ile kapıştı. Yasin Öztekin karşılaşmalarda oyundan alınmaktan mutlu değildi, Chedjou istediği kontratı alamaması ve yedek kulübüne demir atması üzerine, dağınık ve oyun disiplininden son derece uzak bir futbol oynamaya başladı ve saha içinde futbolcular arasındaki iletişim problemleri birçok maçta gözle görülür haldeydi. Yasin Öztekin yeni yıla kadro dışı kalarak ve takımdan ayrılma dedikoduları ile başladı. Ortada çok net bir genel disiplin problemi olduğu açık, ancak ne Riekerink ne de Dursun Özbek başkanlığındaki yönetim, disiplin ve düzeni sağlama konusunda çok maharetli olmadıklarını bize gösterdiler, dolayısıyla işlerin daha da sarpa sarması mümkün.

3-Taraftar tepkisi: Taraftarlar maç sırasında sahadaki takımını protesto etmek istiyorsa bu eylem şu sıra ile işler. İlk akla gelen günah keçisi (Sabri), taraftarla arası bir süredir açık eski gözde (Selçuk İnan, Semih Kaya), kendini kabul ettirememiş veya son zamanlarda tepki çeken yabancı (Chedjou) ve nihayet tartışmalı teknik direktör. Galatasaray taraftarı Alanyaspor maçında Sabri’ye olan tepkisini net biçimde belirtti ve Selçuk İnan için de homurtular yükselmeye başladı. Bir futbolcu kendi taraftarınca yuhalanma seviyesine indiyse kendini toparlaması ve kabul ettirmesi oldukça zor olabiliyor. Van der Wiel, Kadıköy’de büyük protestoya maruz kalarak başladığı yolculukta kapının önüne konmaya kadar gitti ve Galatasaray’da bu tehlikeyi hisseden oyuncu sayısı bir hayli fazla.

4-Wesley Sneijder ve oyun planı: Wesley Sneijder, Galatasaray’daki 4. sezonunu geçiriyor ve birlikte çalıştığı 5 teknik direktörün hiçbirisi onun istikrarlı olarak üst düzey performans vereceği bir diziliş ve taktik geliştiremediler. Hasan Şaş’ın zamanında itiraf ettiği gibi “Sneijder’ın tam performans vereceği bir sistem geliştirmek için geceleri uykusuz kalmak” mı gerekiyor bilemiyoruz, ancak Çin Ligi’nden resmi tekliflerin alındığı bir dönemde taraftar için çok şey ifade eden Hollandalı’nın ayrılışının sistem arayışı açısından bir kolaylık mı sağlayacağı, yoksa zaten eksikliği çekilen yaratıcılık açısından daha fazla problem mi yaratacağı görülecek. Tabii oyun planı, genel felsefe ve diziliş konusundaki belirsizlik sadece Sneijder üzerinden açıklanamaz. Galatasaray hâlâ tek kanatlı bir takım, defansının göbeğinde hem oyuncu kalitesi/sakatlıkları hem de kadro istikrarı açısından büyük sorunlar var ve bütün bunları çözmek için kenarda oturan teknik adam, böyle kaynayan bir kazanı daha önce hiç tecrübe etmemiş bir altyapı uzmanı. Tablo pek iç açıcı değil aslında. Fakat bu sorunlarla liderin sadece 3 puan gerisinde olmak camianın bir şansı, bu şansı nasıl kullanacaklarını göreceğiz.