Galatasaray yolun sonuna doğru

Vodafone Park’taki derbi oyun kalitesinin oldukça düşük ve sahadaki futbolcularla kenar yönetimlerin VAR sistemine neredeyse oyundan çok konsantre oldukları bir mücadele oldu ve Beşiktaş 1-0 kazandı.

Galatasaray, Beşiktaş deplasmanına gerektiğinde 3-5-2’ye dönüşecek bir 5-3-2 planı ile çıktı. Bu planı etkili biçimde uygulamak istiyorsanız yerine getirmeniz gereken iki şart var. Birincisi sahanın ortasında tuttuğunuz 3 oyuncunun sağlam duran, yaratıcı ve oyunun her iki yönünü oynayacak oyuncular olmaları ve böylece ileriye çıkacak 2 beke sık sık pozisyon yaratabilmeleri. İkincisi ise bu iki bekin savunmada olduğu kadar hücum hattında da sergileyecekleri yeteneklerinin olması. Galatasaray ikincisinde Nagatomo tarafında büyük sıkıntı yaşadı ilk yarıda çünkü Japon oyuncu Quaresma’yı durdurmak için geriye çekildikçe Onyekuru ile arası açıldı ve bu büyük boşluktan bir türlü oyun kuramadı sarı-kırmızılılar. Ancak asıl problem yukarıdaki birinci şarttaydı. Üçlünün en yaratıcı oyuncusu Fernando sık sık kendi savunmasına katıldı ve müdahale hızında sıkıntıları olan Maicon’un sağında ve solundaki oyuncularla arasında oluşan boşlukları kapatmakla meşgul oldu. O, ne zaman hücum hattında Beşiktaş orta sahasına planlanan baskıyı yapacak fırsatları bulsa takım biraz hareketleniyordu. Böyle olunca yaratıcılık görevi Selçuk ve Feghouli’ye düştü, fakat bu iki oyuncu artık herkesin alıştığı üzere öyle kırılgan bir yapıdaydılar ki bırakın Mariano ve Nagatomo’yu iki kenarda koşturmayı, yüzlerini doğru dürüst rakip kaleye bile dönemediler. Böyle olunca Mariano’nun kendi bireysel çıkışlarını bir tarafa bırakırsak Eren ve Onyekuru arkalarındaki 8 oyuncudan oldukça kopuk bir ilk 45 dakika geçirdi. Tabii durum böyle iken Beşiktaş’ın rakip ceza sahası ya da içindeki savruk oyunu ve yanlış pas/vuruş seçimleri olmasa devreye Şenol Güneş’in takımı daha farklı bir skorla gidebilirdi. İkinci yarıda Beşiktaş anlamsız bir oyunu kendi sahasında kabullenme felsefesi ile sahaya çıkınca Galatasaray maça ortak olur gibi göründü, ancak Feghouli, Eren ve Onyekuru başta olmak üzere o kadar kötü bireysel performanslar aldılar ki bunu tam anlamıyla gerçekleştiremediler. Birçok oyuncu maçın son 15 dakikasında Moskova’daki dondurucu soğukta oynanan harap edici maçın da etkisiyle bitap düşmüştü ve elbette Beşiktaş deplasmanında alınan yenilgi, son 1 aydır başkanından teknik adamına sahadaki futboldan başka her şey hakkında konuşan bir camiada daha yıkıcı bir etki yapacak. Hem de Başakşehir’in hesapta olmayan bir mağlubiyet alarak takipçerilerine fırsat verdiği haftada.

Yazıyı kapatırken Galatasaray’ın duran top stratejisi ile ilgili birkaç şey söylemek lazım. Takımın hem eksikler sebebiyle, hem de psikolojik olarak oldukça sıkıntılı olduğu bu tür maçlarda duran toplar birer altın değerinde. Ve Fatih Terim’in takımı bu topların tümünü ön direğe ve ekseriyetle rakip savunmacıya doğru kullanıyor. Bu bir ön direk stratejisi de değil, zira pozisyona baktığınızda ne ön direkte topu arkaya aşırmak için konuşlanmış bir oyuncu var ne de ön direğe atak yapan. Neden bu toplar en azından penaltı noktasıyla kale sahası arasındaki o gol bölgesine atılmıyor bilemiyorum. Hiçbir organizasyon olmadan topu oraya fırlatsanız bile Galatasaray’ın ön direkte eriyen duran toplarından daha faydalı olabilirler.