Evet cephesi tek merkezden kuruluyor. Çeşitlilik kazanmaktan da yoksun. Hayır ise tersine tek merkeze sığmayacak denli çeşitliliğe sahip ve toplumun tüm kesimleri içerisinde çoğalacak kendiliğinden dinamikleri var

Gelecek güzel günler için bu karanlık günlere HAYIR

AKP-Bahçeli blokunun toplumu Başkanlık için ikna etmeleri hiç kolay değil. Önerdikleri değişikliği anlatacakları, pozitif argümanlardan yoksunlar. AKP, 15 yıllık iktidarının kritik noktalarında değiştirme iddiası etrafında geniş koalisyonlar kurarak eşik atladı. Bu kez böyle bir imkandan yoksun. Başkanlığa geçiş arayışının nedeni de burada saklı. Olağan biçimlerde yönetebilme, devlete –hatta Partisine- hakim olma ve toplumu ikna edebilme imkanları tükendi. Yönetebilmesi gücü daha fazla yoğunlaştırmasına, tekleştirmesine bağlı hale geldi. Siyasal İslamcı rejimin iktidar kaynaklarının, ilerleme kanallarının açılabilmesi de böyle mümkün. Başkanlık, bu bakımdan bir çıkış yolu olarak görülüyor.

I

AKP önceki dönemlerden farklı olarak 15 yılın sonunda her yönüyle çürümüş, köhne bir düzenin temsilcisi olarak bunu yapmaya çalışacak. Kendisini anlatabilecek pozitif argümanlara sahip değil ve referandum stratejisini Hayırcılar üzerine kuruyor. Bir yıldır sürdürülen ve 15 Temmuz sonrasında sıçratılan milliyetçi-İslamcı seferberlik ve bunun parçası olmayanları terörizmle eşleştirme siyaseti, referandumda katmerlendirilecek. Hayır’ın çeşitliliğini kırarak milliyetçi-muhafazakar toplum kesimindeki Hayır ve kararsız eğilimlerinde tercih değişikliğini zorlamaya yönelik bir hat. Bunun bir başka yönüne Hayır cephesini baskı ile sindirme, toplumun kazanma umudunu zayıflatma ve kırma girişimleri. Bunun ötesine ekstra bir etki yaratabilecek Suriye merkezli bir –geçici de olsa- parlak bir zafer sunabilme ya da toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirmeye yönelik hamleler de gündeme gelebilir. AKP-Bahçeli blokunun hikayesi aşağı yukarı böyle. Özetle, korku-güç denklemi üzerine kurulmuş, idam ipinin meydanlar atıldığı, kaos sopasının bir Erdoğan’ın bir Bahçeli’nin elinde sallandığı ‘hayırcılara hayır’ üzerine şekillenecek bir saldırı süreci.

II

Evet cephesi tek merkezden kuruluyor. Çeşitlilik kazanmaktan da yoksun. Hayır ise tersine tek merkeze sığmayacak denli çeşitliliğe sahip ve toplumun tüm kesimleri içerisinde çoğalacak kendiliğinden dinamikleri var. Hayır’ın potansiyelini Evet’ten daha büyük kılan bu. AKP’nin Hayır’ı blok gösterme çabası Hayır’ın bu doğal niteliği nedeniyle de çok kolay değil. Her kesimin kendi talebi, iddia ve diliyle şekillenen itirazı Hayır’ın etki sahasını genişletiyor. Ayrıca, kimsenin kendi Hayır’ını diğerine karşıtlık içinde inşa etmeye çalışmadığı ya da iç-içe geçirmeye zorlamadığı bir anlayışın hakim olması önemli bir faktör.

III

Hayır’ların içinde bir biriyle çelişen, daha ileri ya da geri olarak değerlendirebilecek farklılıklar var. Odak noktasında ise itiraz, durdurma, daha fazlasına izin vermeme duygusu hakim. Hayır mücadelesinin ayağını basacağı ve güçlendireceği –altını dolduracağı- öncelikli alan burasıdır. Bu dinamiğin içinde önemli bir değişim arayışı da mayalanıyor. Bu bütünlükte politikanın ana ekseni içinde bulunduğumuz aşamaya uygun olarak belirlenmelidir. Referandumu da içine alan mücadele döneminin bu aşamasında, siyasal İslamcı rejimin sıçramasını engellemek temel meselesidir. Bu başarıldığında açılacak yeni mücadele döneminde daha ileriye doğru adım atma imkanları da çoğalacak ve o dönemin mücadelesi bugünün itiraz çizgisini aşan daha ileri talepleri ekseninde sürdürülebilecektir. Mücadelenin bugünkü odak noktası, ihtiyaçları etrafında sürdürülmeyen bir politika sonunda atın önüne arabayı sürmek anlamına gelebilecektir. Burada ince taktik arayışları adına gündeme getirilen kimi tartışmalar durumu olduğundan daha karmaşık hale getirmektedir. Evet tabanına seslenmek için sözünü sakınma/onun diliyle konuşma ya da tersten Hayır’a siyaset yükleme –ve Hayır’ın ayrıştırma- adına tüm siyasi programı ve iddiaları onun üzerine boca etmeye çalışma iki uçlardan söz edilebilir. Oysa durum gerçekten bu kadar karmaşık ve zor değil. 15 yıllık iktidarı sonunda toplumsal hayatı her yönüyle çürütmüş, her alanda derin tahribatlar yaratmış bir iktidar karşısında toplumda çelişkiler alabildiğine derinleşiyor. Sokakta rastgele mikrofon uzatılan emekli bir insanın geçim derdi, bir kadının nefessiz kalmaya isyanı, bir gencin hayatı hakkında söz talebi, köylünün mazot derdi, haraç mezat satılmak zorunda bırakılan ürünleri, tek adamlığa, zorbalığa, dincileştirmeye itirazlar... Tam da burada Hayır’ın toplumun bağrında kendiliğinden gelişerek tepkiyle bütünleşerek açığa çıktığı yerde konumlanmaya, bunu güçlendirmeye ihtiyaç var. Hayır çeşitliliği içinde politikamızın sivri uçlarını, AKP’nin 15 yıllık iktidarıyla yarattığı köhnemiş düzeninin tüm noktalarına yöneltmek yeterli olacaktır. Hayır’ı çoğaltacak aynı zamanda doğru bir eksende derinleştirecek olan böyle sade, toplumla ve memleketle bütünleşmiş politikanın dili, tarzı, sözüyle her manada hayata geçirilmesidir. (Hayır’lar içinde Hayır’ımızın yeri bu politikaya içkindir, onu ayrıca çevreleme çabasıyla köpürmüş dalgalardan kopup adacık yaratmaya çalışmak yanlış olduğu kadar manasızdır.)

IV

Bunun içinde altı çizilmesi gereken başka bir noktada, toplumda açığa çıkan muazzam enerjidir. Patlayan bombalar, darbe girişimi, OHAL ve baskılarla yaşanan şok dalgası içinde yaşanan geri çekilmenin hızla aşıldığını görüyoruz. Hatırlanacağı gibi, Başkanlık Meclis’ten geçtiği günlerde yapılan bir ankette Hayır diyenlerinin büyük çoğunluğunun sonuç ne olur sorusuna, Evet kazanır yanıtı veriyordu. Bu umutsuzluk ortaya çıkan ve birbirini tetikleyerek büyüyen enerji ile hızla aşılmış görünüyor. Konuşan, cesaret kazanan toplumun tüm muhalefet damarları açıldı. Bir anlamda Gezi direnişine benzer biçimde yaygın, kendi sözünü söyleme cesaretini kazanabilmiş, yaratıcı ve hareketli büyük bir dinamik ortaya çıktı. Hayır’ın merkezinde yer alan, onun dinamik ve sürükleyici unsuru olarak öne çıkan bu ilerici hareketlenme siyasal İslamın ilerleyişini durdurmanın da ötesine geçecek büyük bir devrimci potansiyelin varlığını bir kez daha ortaya çıkardı. Kazanmayı mümkün kılacak olan da halkın inisiyatifine dayanarak aşağıdan gelişen bu dinamiğin hareketli, dışa doğru açılan yaygınlığını daha da büyütmek olmalı. AKP’nin tüm devlet imkanlarını seferber ederek –rektörleri, valileri, kaymakları, imamlarıyla- örgütleyeceği kampanyaya karşı koymak da tam da bu hareketliliği büyütmekle mümkün olabilir. (Haziran’ın 1 Milyon Mektub’u ev ev elden ele ulaştırma çalışması tam da bu hareketliliğin mecrasını, yönünü, tarzının işaret etmektedir. Elbette yalnızca mektubu ulaştırmakla sınırlı olmayan, mektup alanın da mektubu, sözü çoğaltmaya katılacağı en küçük birimdeki Hayır’cıların birlikte çalışma yapabilecekleri kolektif zeminlerin oluşması ile birlikte bu enerji katlanacaktır.)

VI

gelecek-guzel-gunler-icin-bu-karanlik-gunlere-hayir-244270-1.

Henüz yolun başındayız. Az bir zaman gibi görünse de uzun sürecek bahar yürüyüşünün ilk adımlarını atmaya başladık. Hayır, şimdi memleketi esir alan çürümüşlüğe karşı tünelin ucundaki bir ışık gibi parlamaya başladı. Hayır bir tercih olmanın ötesinde memleketin sorumluluğunu sırtlanmak, toplumun umudu omuzlamak anlamına da geliyor. Erdoğan’ın bir yanda Bahçeli’nin diğer yanda köpürttüğü nefrete ve korkuyu karşı, Hayır’ı kendi sınırlarında kalmayan bir memleket tahayyülü, sevgi ve dayanışmanın da muhatabı olduğu oranda nefreti yenebilecek. Toplumun karşı çıktığı, bunaldığı, yeter dediği, itiraz ettiği her şey Hayır’da saklı olduğu gibi, özlemleri de burada birikiyor. Bunu hep birlikte başarabileceğimizi kısa zamanda gördük. Daha fazlasını yapmak elimizde. Hepimizin yapabileceği bir şeyler olduğunu bilirsek, onun için her birimiz küçük büyük emekler vererek büyük büyük kampanyalarının, her gün kafamıza TV’lerinden boca edilen kötülüklerinin üstesinden gelebiliriz. Çünkü, ülke tarihinin en güçlü iktidarının 15 yıllık zalimliklerine rağmen bugün memleketten umudu kesmeyen, teslim olmayan milyonlar var. Cesaretin de kararlılığın da her yaştan muhatapları ayakta. Onlardan birisi, Polis köpeklerinin, TOMA’ların girdiği, hocaların cübbelerinin postallar ezildiği yerde bilimin, aklın, özgürlüğün, memleketin onuru için okulunun, Mülkiye’nin önündeydi. Hocamız, hocaların hocası Korkut Boratav bizi umutlu olmaya, dirençli olmaya, kararlı olmaya, dimdik durmaya çağırdı. Son söz de hocamızın;

“Önemli olan her aşamada artan baskılara karşı mücadele etmektir. Türkiye toplumunun birikimi bu referanduma “Hayır” verecek kompozisyondadır. Birikiminin ana özelliği budur. Türkiye toplumunun yapısı bu referanduma “Hayır” verir. Bana göre esas budur. Bu bilinçle referandum kampanyasına girmek lazım.”