İktidarın bilimle kavgası derinleşiyor. Bir yandan kültürel iktidarını kadrolarına aktaramamaktan şikâyet eden Erdoğan bir yandan eğitimin yandaş kadrolara da donanım sağlayacak temel bir ihtiyaç olduğunu dahi anlayamamış görünüyor. Kapitalizmi koruyarak sürdürecek kötülük için bile gerekli olan temel donanımın eksikliğiyle kendi sonunu hızlandırıyor.

YÖK’ün kuruluşunun 40. yılında İstanbul ve Ankara’da öğrenci örgütleri bir basın açıklaması için buluştular. Elbette seslerinin kesilmesi için verilen talimat uygulandı. Polis müdahalesi ve alışılagelen şiddet iş başındaydı. Gazetecilerin görüntü alması engellendi. Haberleri yayınlayan olmadı. Gençler açıklama yapmaya giderken başlarına geleceği bilmiyorlar mıydı? Pekâlâ biliyor ve “kayyumsuz, parasız, özerk ve demokratik üniversite” için mücadeleyi göze alıyorlardı. Size bir haberimiz var beyler: gençler sizden korkmuyor!


***

12 Eylül faşizminin devlet politikalarını akademiye dayatabilmek için yarattığı YÖK bile bugün mağdur. Akademiyi hedef alan zorbalık artık YÖK’ü fazla özgür buluyor. YÖK’ü aşarak üniversitelere hükmedebilmenin yolu olarak donanımsız kayyum rektörler atanıyor. Seçilmeyenleri atamayı alışkanlık haline getiren Cumhurbaşkanı; artık seçime dahi gerek bırakmayan üniversite dışından bürokrat kayyum atama yöntemiyle bir ilki daha gerçekleştirmiş oldu. Melih Bulu’yla başlayan Boğaziçi direnişinin ilk kazanımı kayyum rektör Bulu’nun görevden alınıp yerine Naci İnci’nin atanmasıyla gelmişti. 5 Kasım günü Boğaziçili öğrencilerin, Güney Kampüs’teki “kayyumluk” binası önünde sürdürdükleri nöbete yeniden müdahale eden “özel güvenlik” mevzi kazanamıyor. Metris’te tutuklu Berke’nin mesajı onlara rağmen kampüste yeni kazanımlar adına yeşeriyor. Evet gençler eğitim hakkı için direniyor ve korkmuyorlar.

***

Onların korkusuzluğundan korkanlar kültürsüz köleler arayanlar denemeye devam ediyor. Barış imzacısı akademisyenler işsiz bırakıldılar, yargılandılar, pasaportları ve çalışma hakları ihlal edildi. Yalnızlaştırıldılar, ekmek parasına muhtaç olsunlar diye kötülük devredeydi. Yargılamalar bitti. Beraatin ardından en akıl dışı uygulamalarla göreve iade haklarını ihlâl eden kararlar çıkarıldı. Haksız yere atıldıkları görev yerlerine dönemeyecekleri, 2016’dan önce kurulan üniversitelere de dönemeyecekleri yönünde düzenlemeler yapıldı. İktidar açıkça kendi kurduğu içi tamamen boş üniversitelerine kadro yaratarak bir taşla iki kuş vurma derdinde. Hem akademisyenleri cezalandıracak hem de geçerli makale, araştırma sayısıyla kâğıt üzerinde başarı artıracak. Donanımlı akademisyenlerin “şehir üniversiteleri”nde çölleştirilen kültür ikliminde bezdirilmeleri, kültürel çevrelerinden uzaklaştırılmaları için haklı kazanımlarını sürgüne dönüştürmek için yapılan bu düzenlemeler de zorunlu kalmadıkça devreye alınmayacak belli ki. OHAL komisyonu, barış istedikleri için ihraç edilen akademisyenlerin göreve iade başvurularını bir bir reddederek zulmünü pekiştiriyor. Şüphesiz akademisyenler de korkmuyor. Çünkü bilgi özgürlüktür, bilgi cesarettir, bilgi vicdandır.

***

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversitelere atadığı rektörlerin önemli bir bölümü ilahiyat fakültesi kökenli, yine çok önemli bir bölümünün hiç akademik yayını yok. 2016’dan sonra (Cumhurbaşkanına doğrudan rektör atama yetkisi veren KHK’nın uygulanmaya başlamasıyla) Türkiye’deki her 37 ilahiyat profesöründen biri rektör oldu. Hangi fakülte olursa olsun atamaları ilahiyatçılardan yana tercihlerle yapan Erdoğan yılda birkaç kez ek ödenek düzenlemesi de yapılan Diyanet için iktidara geldiğinden bu yana yaklaşık yüzde üç bin oranına ulaşan bütçe artışını onayladı. Diyanet İşleri Başkanlığı 2022 yılı bütçesi 17 bakanlıktan 7’sini geride bırakıyor. Üniversitelerde eğitimi hedef alanlar Boğaziçi’nde öğrencileri susturamadıkça hınçla kampüs doğasını tahrip ediyor, kütüphanelere, yayınevlerine müdahale ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi de kapatıldı.

***

Öğrencilerin nitelikli eğitim hakkını korumayan yargı Erdoğan’ın eğitim bilgilerinin gizliliği için jet hızıyla karar alıyor. Geçtiğimiz gün Erdoğan’ın diploması ile ilgili bilginin kamuoyuyla paylaşılması için yapılan başvuru “özel hayatın gizliliği” gerekçesiyle reddedildi. Yakında akademinin yüksek yönetim kadrolarına yapılacak atamalarda diploma zorunluluğu kaldırılırsa şaşırmayın.

Sokak röportajları yapan genç kız örnek aldığı gazetecinin tutuklu oluşuna isyanını dile getirdiğinde kendisine iktidar savunusunu görev edinenler zamanın ruhuna uygun normalleştirilmiş saldırganlıkla “Silivri soğuktur, gazetecilik yapma” dediler. O tehdide yanıtı "Herkese kelepçesi yetmez" oldu.

Gençler eşitlik, özgürlük ve insan hakları için direniyor. Okuyorlar. Omuz başlarında 100 yaşında hocaların hocası Nermin Abadan Unat gibi sayısız fener ve geçmişin birikimi var. Dimdik ayaktalar. Gençler korkmuyor. Kazanacaklar.