İpte asılı çamaşır kokan sokaklarımız vardı. Cumbalı balkonlara çıkıp sarkıttığımız düşler… Sokaklarda halı yıkayan kızlar, iple plastik kamyon çeken oğlanlar... Plastik mermiden gerçek mermiye dönen zamana, sıra sıra cam bilyelerin ucundan baktık şimdi. Envaiçeşit yapay nimetin satın alınabilirliğine inat, birbirimize salçalı ekmek yaptık. Doğduğu toprakları sevmeyen canlı yoktur ki anılarının ve alışkanlıklarının kesişim kümesi yurdudur. Pek çok insan ölünce memleketine gömülmek ister, pek çok talebe okul sonrası işi gücü doğrultup geri dönmek ister. Çünkü insanı sokak değil hatıralar çeker. Seni kolundan tutup da döndüren şey...

Hatıra sevgisi karşılık beklemeyendir çünkü o değiştirilmeden kabullenilir. Oysa hatıradan değil de vatandan nemalanan için vatanseverlik ne kadar da basittir. AVM’si olanın kapısına en devasa bayrağı asması gibi. Önemli olan o vatanda en çok acı çekenin vatan sevgisidir ki o, işin adeta nirengisidir. Bizse nemalananları değil acı çekenleri biliriz. Ama hayata nemasız- fakatsız bakamayanlara göre biz acıdan bile nemalandık! Sevgiden nemalandık, mücadeleden nemalandık, sokaktan nemalandık… Gülsek kahkahadan, ağlasak gözyaşından nemalandık. Bu nasıl bir gözlüktür ki her manzara ufka gider de onlar yine döner aynaları görür.

Ben yürüdüğümüz sokakları sevdim. Çünkü sokakta karşılaşılır, sokakta düşülür, sokakta barikat kurulur, sokakta âşık olunur. Sokaktan hikâye biriktiren de olur, acı toplayan da… Tecrübe edeni olur, delidolusu olur, akıllısı olur, kazması olur, ölüsü olur, yaşayanı olur… Güzel olan o sokakların hasetlikten uzak oluşudur.

Gemiyi bilmem ama o sokaklar bir gün geri gelecek! Kabadayıların, delilerin, babacan Hulusilerin, raconistlerin, hafif meşreplerin, tepside yoğurt getirenlerin, kız kaçırıp yine tırıs dönenlerin, kaldırımda çekirdek çitleyenlerin, çocuğunun terini havluyla silenlerin… Sen onların sokaklarında vardın. Geçmiş sana dönecek ve diyecek ki “yapamazsın”. O sokakları hiç görmemiş gibi yapamazsın. O garip şekilli perdeyi öyle kolay kapatamazsın.

En çok hatıralarını satandan kork. Geçmişi yaşamamış gibi yapandan kork. Geçmişi aştığın ölçüde varsın, yok etmek istersen altında kalırsın. Koştuğu kaldırıma asfalt döken, gittiği muhallebiciyi markete çeviren, el ele tutuştuğu sinemayı garaja veren… Vatanına en büyük ihaneti eden, kendi anısına bile ihanet eden…

Biz izin verdikçe… Sokaklarımıza beton döktüler, çocukluğumuza çimento sürdüler, geçmişimizi şantiyeye çevirdiler. Biz izin verdikçe… Geleceğimizden komisyon isteyip, hayallerimize kredi çektirdiler. Oysa “kaldırım taşından yastık yapanlar” vardır, yastığı kaldır da kumsala ulaş diye. Geçmişte yürüdüğün bir sokakta hâlâ yankılanan öyküyü anlatırlar sana, vatanını elinden alamasınlar diye…