Alkollü içki vergileri 2013 yılından bu yana otomatik olarak aralıklarla artırılıyor ve son zamlarla vergi oranı %250’yi aştı. Hayatın her geçen gün pahalandığı, alım gücünün büyük bir hızla düştüğü son üç yılda alkollü içki fiyatları aynı hızda yükseldi ve yükselecek.

AKP iktidarının dinciliği nedeniyle bu vergilendirme politikasının hayat tarzına müdahale olduğu, yüksek fiyatlar ve fahiş vergilendirme ile bir tür içki yasağı uygulaması yapıldığını düşünenler oldukça fazla. AKP’nin, elinden gelse şeriatı uygulayıp, içki yasağı getireceğini iddia edenler de var.


RTE’nin iki lafından biri ise kimsenin hayat tarzına karışmadıkları ve isteyenin istediği gibi yaşadığı. Hiç kimsenin kıyafetine, içkisine karıştığımızı gören oldu mu, diye azarlıyor. Gözönünde olmasalar, LGBT lere bile karışmayacaklar. Onlara, LGBT yi “yaymaya” çalıştıkları için kızıyor!!!

***

AKP döneminin içki politikasına biraz daha yakından bakmak, meselenin pek de hayat tarzına müdahale ile açıklanamayacağını düşündürüyor. Vergi uzmanı Ozan Bingöl, “vergiyedair.com" sitesinde yayınladığı yazılarıyla alkollü içki vergilendirme politikasının sonuçlarını çok açık bir şekilde gösteriyor. Bingöl, alkollü içkiden alınan ÖTV’de son 12 yıldaki vergi artış oranının yüzde 1070 olduğunu; 2006 yılında tahsil edilen her 100 liralık ÖTV’nin 5 lirası alkol ürünlerinden toplanırken, 2021 yılında her 100 liralık ÖTV’nin 11 lirasının alkol ürünlerinden toplandığını hesaplamış. Vergi %1070 artmış! Devletin Özel tüketim vergisi (ÖTV) gelirinde en büyük pay alkollü içkilerden alınan ÖTV’den geliyor.

Ozan Bingöl, AKP’nin içki satışından çok büyük bir gelir elde ettiğini gösteriyor. Devletin değil AKP’nin. Çünkü vergi geliri hazineye giriyor ve hazinenin kime, nasıl dağıtılacağını AKP, yani tek yetkili RTE belirliyor. RTE’nin hazineyi kim/ler/e dağıttığı da malum. Garanti ödemeler, yandaş müteahhitler, Diyanet İşleri Başkanı’nın makam aracı, tarikat vakıfları diye uzayıp giden ve tek ortak noktaları AKP’li olmak olan kişi ve kurumlar.

***

RTE-AKP’nin alkollü içki vergilendirme politikasını açıklayacak daha farklı bir bakış olabilir. O da Osmanlı’ da Islahat Fermanı’na kadar sadece gayrimüslimlerden alınan haraç (cizye) vergisi. Osmanlı, yönettiği geniş coğrafyada Müslüman olmayanların hayat tarzına, kılık kıyafetine, dinlerini yaşama pratiklerine hemen hiç karışmadan sadece “kelle başı” aldığı ek vergiye bakarmış ya. Şimdinin yeni osmanlı fantezicileri de bu halle çok övünüyor ya, şimdiki durum biraz ona benziyor. AKP, içki içenlerden (kendinden olmayanlardan) aldığı vergiyle kasasını doldurup kendi yandaşlarına pay dağıtıyor.

Benzer şekilde Osmanlı’ da nasıl devşirmeler dışında gayrimüslimler devlet yönetiminde yer alamazlarsa, şimdi de yazılı sınavlardan en yüksek notu alsalar bile AKP referansı olmayanların devlette makbul bir göreve atanmaları mümkün değil. Bir şekilde bilgi ve donanımına ihtiyaç duyulanlar ise hiç bir zaman yönetici pozisyonuna getirilmeden çalışmak zorundalar. AKP’li değilseniz bir hastanede doktor olarak çalıştırılabilirsiniz ama hiç bir zaman başhekim vb bir göreve getirilmezsiniz. Tek bir uluslararası yayınınız olmasa da rektör olarak atanabilirsiniz ama alanınızda dünyanın en donanımlı bilimcilerinden biri olsanız da en fazla üniversitede olmanıza katlanılır. Ne söz hakkınız olur, ne karar mekanizmalarında oyunuz.

***

AKP topluma şöyle sesleniyor. Haracını verdiğin ve göz önünde olmadığın sürece “zıkkım iç”, devlette görev almayı aklına bile getirmezsen, istediğin kıyafeti giyebilirsin.

Gayrimüslimlerden alınan haraç, canlarını bağışlama nedeniydi. Ya haracını verirsin ya da ölürsün, demekti.

Alkollü içki fiyatları ve satış koşulları mutlaka kurallara bağlı olmalı. Bu kural da çok basit aslında. Çocukluk ve ergenlik çağında içkiye erişim önlenmeli. Büyüme gelişme çağında alkollü içkinin özellikle beyin gelişimini olumsuz etkilediği bilimsel bir gerçek. Bira, şarap ve rakı gibi üç temel içki çeşitinin anavatanı sayılan Anadolu- Mezopotamya bölgesinde bu kural geleneğe de yansımıştır. Eril bir gelenekti belki ama ilk içki belli bir yaşa gelince babanın gözetiminde içilir ve baba ve çevresinin içki adabıyla öğrenilir (di). AKP’ye kadar. İçmeyen de içmezdi. Şimdi ise ancak haracını ödeyerek erişilebiliyor.

Alkollü içki fiyatlarının aşırılığının ikinci büyük nedeni de yine dinsel değil ekonomik. ABD de içki yasağını kaçak içki çetelerinin çıkarttırdığı bilinir. Mafyanın büyümesi ile içki yasağı arasında açık bir ilişki var. Bir şişe biranın dörtte biri fiyatına “yasadışı uyarıcı madde” satışının yapıldığı bir ülkenin limanlarına yığılan tonlarca uyuşturucu madde de bize içki fiyatlarının yüksekliğini açıklayabilir. Üstelik o piyasada yaş sınırı düzenlemesi de yok.
Demem o ki, hayat tarzına müdahale değil de hayat tarzını sömürme, haraca bağlama ve gücü yettiğinden hayatına karşılık ganimet, fidye toplama ve her türlü ilkeyi paraya çevirebilme becerisi desek, belki daha iyi anlayabiliriz.